Gizlilik Hakkını Kapsamlı Bir Şekilde Açıklıyoruz. Üç İhlal Gerekliliği Nedir?
Kendi adresiniz, telefon numaranız, hastalık geçmişiniz veya sabıka kaydınız gibi kişisel bilgilerinizin ifşa edildiğini düşünün…?
Son zamanlarda, SNS’nin gelişmesiyle birlikte, en önemli bilgilerin başkaları tarafından yayınlanması durumları artmaktadır.
Peki, bu tür kötü niyetli gizlilik ihlallerine karşı nasıl bir önlem alınabilir? Örnek kararlarla birlikte bu konuyu açıklamaya devam edelim.
Gizlilik İhlali Nedir?
Önceden üçüncü kişilere açıklanmamış olan özel yaşam bilgileri açığa çıktığında ve mağdur kişi bundan rahatsızlık duyduğunda, bu bilgilerin gerçek olması durumunda bile gizlilik ihlali oluşmuş olur.
Gizlilik ihlali, ceza hukuku açısından bir cezalandırma hükmü oluşturmasa da, medeni hukuk açısından bir sorumluluk doğurur.
Yargı Kararlarıyla Onaylanan Gizlilik İhlali Örnekleri
Şimdiye kadar yargı kararlarıyla onaylanan gizlilik ihlali örnekleri aşağıdaki gibidir:
- Sabıka kaydı
- Köken
- Hastalık ve tıbbi geçmiş
- Parma izi
- Fiziksel özellikler
- Günlük yaşam ve davranışlar
- Ad, adres ve telefon numarası
- Aile içi özel durumlar
Yukarıdakiler, internet üzerindeki iftira ve hakaret eylemleri için de temel olarak aynıdır.
Sık sık “gizlilik ihlali” ifadesini duyarız, ancak aslında Türk Ceza Kanunu’nda “gizlilik ihlali” hükümleri bulunmamaktadır. Bunun yerine, Medeni Kanun kapsamındaki haksız fiiller olarak tazminat talep edilebilir.
Peki, açıkça belirtilmiş bir hüküm olmayan gizlilik hakkı nasıl bir evrim geçirerek kabul edilir hale geldi? Bunu yargı kararlarıyla birlikte açıklamaya devam edelim.
Gizlilik Hakkı, İçtihatlarla Kabul Edilmeye Başlandı
Gizlilik hakkı, toplumun gelişmesiyle birlikte, içtihatlarla bir “hak” olarak kabul edilmeye başlamıştır. Bu durumun başlangıcını oluşturan ünlü bir içtihat, “Ziyafet Sonrası” olayıdır. Bu olayda, gizlilik ihlalinin üç gerekliliği açıkça belirtilmiştir.
(İ) Özel yaşamla ilgili bir gerçek veya özel yaşamla ilgili bir gerçek gibi algılanabilecek bir durum olması
(II) Genel bir kişinin duyarlılığını temel alarak, bu kişinin durumunda olunduğunda, açıklanmasını istemeyeceği bir durum olması, başka bir deyişle, genel bir kişinin duygularını temel alarak, açıklanması durumunda psikolojik bir yük, endişe hissedeceği bir durum olması
(III) Genel halk tarafından henüz bilinmeyen bir durum olması
İçtihadın içeriğine bir göz atalım.
『Sonrası Ziyafet』 Olayı ve Gizlilik Hakkı
“Gizlilik Hakkı”nın başlangıcı, Mishima Yukio’nun 1960 yılında (Showa 35) yayınladığı “Sonrası Ziyafet” adlı romanıdır.
Bu roman, bir dışişleri bakanı olarak görev yaptıktan sonra iki kez Tokyo valiliği seçimlerine aday olan Arita Hachiro’yu model almıştır. Ana karakter Noguchi Yukio’nun modeli olduğu düşünülen Arita, romanın içeriği nedeniyle ruhsal acı çektiğini belirterek, Mishima ve Shinchosha’dan 1 milyon yen tazminat ve özür ilanı talep etmiştir. Arita, “Sonrası Ziyafet, davacının özel hayatını rahatça gözetlemiş ve bunu halka açıklamıştır. Bu nedenle davacı, huzurlu bir emeklilik geçirmeyi dört gözle beklerken dayanılmaz bir ruhsal acı hissetmiştir” şeklinde savunma yapmıştır.
Bu dava hakkında, Tokyo Bölge Mahkemesi 28 Eylül 1964’te (Showa 39), Mishima ve Shinchosha’nın birlikte Arita’ya 800.000 yen ödeme emri verdi (özür ilanı talebi kabul edilmedi) ve karar metninde “sözde gizlilik hakkı, özel hayatın haksız yere açıklanmaması gerektiği hukuki güvence veya hak olarak anlaşılmalıdır” şeklinde belirtti. Bu, gizlilik hakkının kabul edildiği ilk yargı kararı olarak kabul edilir.
İfade Edilen İçeriğin Doğruluğu Sorun Değil
Burada dikkat çeken nokta, gizlilik hakkının ihlal edildiği durumlarda, sorgulanan şeyin, “bu durumun ne olduğu” yani “tema” sorunu olduğu ve ifade edilen içeriğin doğruluğunun sorun olmadığıdır. Örneğin, bir kişi hakkında sabıka geçmişi, kökeni gibi bilgiler ifade edildiğinde, sorun olan şey, bu “tema”nın gereklilikleri karşılayıp karşılamadığıdır. İfade edilen sabıka veya kökenin doğru olup olmadığı, “gizlilik hakkının ihlali” ile ilişkili olarak sorun teşkil etmez.
Edebiyatta İfade Özgürlüğü Mutlak Değildir
Öte yandan, anayasa ifade özgürlüğünü de kabul eder. İfade özgürlüğü ve gizlilik hakkı arasındaki karşılaştırmada, “Gizlilik hakkının korunması, belirtilen gereklilikler altında kabul edilirse, başkalarının özel hayatını açıklamak için hukuki olarak geçerli bir neden varsa, bu yasadışı olmaktan çıkar ve sonuçta haksız fiil oluşmaz.” şeklinde belirtildi ve edebiyatta ifade özgürlüğünün mutlak olmadığı belirtildi.
Sonraki örnekte de, romanın modeli olan kişinin gizlilik hakkı hakkında bir karar verilmiştir. Tartışma konusu olan “bir kişinin görünüşünün gizlilik hakkına dahil olup olmadığı” idi.
“Balık Yüzen Taş” Olayı ve Gizlilik Hakkı
“Balık Yüzen Taş”, 1994 (Heisei 6) yılı Eylül ayında “Shinchosha” dergisinde yayınlanan ve Yumi Yanagi’nin ilk eseri olan bir romandır. Yanagi’nin tanıdığı, yüzünde büyük bir tümörü olan bir Koreli kadın bu romanın modeli olmuştur.
Yanagi’nin onu model olarak kullandığına dair hiçbir bilgi olmadan önce ve sonra, model olan kadın, bir arkadaştan haberi alıp ilgili kitabı satın aldıktan sonra büyük bir şok yaşadı ve gizlilik hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle yazarı protesto etti, ancak dikkate alınmadı. Bu nedenle, yayının durdurulması için geçici bir önlem başvurusunda bulundu.
Yanagi, “Davacı ünlü bir kişi değil, bu yüzden okuyucuların romanın karakteri Park Ri-hwa’yı davacıyla özdeşleştireceğini düşünmüyorum. Ayrıca, bu saf edebiyat olduğu için kurgusal özellik yüksektir. Ayrıca, görünüş hakkında, gizlilik hakkı geçerli değildir” diyerek savunma yaptı.
Birinci derece mahkeme olan Tokyo Bölge Mahkemesi, yazar Yumi Yanagi, Shinchosha ve editöre birlikte 1 milyon yen tazminat ödeme emri verdi ve ayrıca Yumi Yanagi’ye 300.000 yen ödeme yapması emredildi.
Kararda şu ifadeler yer aldı:
“Davacının özelliklerini bilen okuyucuların belirsiz bir sayısı var, bu yüzden davacıyı ve romanın karakterini özdeşleştirmek mümkündür. Ayrıca, betimlemeye önemli bir dönüşüm uygulanmamıştır. Gerçek ve kurgusal gerçekler bir arada ifade edilmiş ve okuyucular bu gerçek ve kurgusal durumları kolayca ayırt edemezler. Bu nedenle, kurguyu gerçek olarak yanılgıya düşme riski yüksektir, bu da davacının gizlilik ve onur duygusunu ihlal eder.”
Tokyo Bölge Mahkemesi Kararı, 22 Haziran 1999 (Heisei 11)
Yanagi, temyiz etti ancak Tokyo Yüksek Mahkemesi, 15 Şubat 2001’de (Heisei 13) temyizi reddetti ve “Tümörün varlığını geniş çapta yayınlamak kişilik haklarının ihlalidir” kararını verdi ve yine yayının durdurulmasını kabul etti.
Yanagi, daha sonra Yüksek Mahkemeye başvurdu ancak 24 Eylül 2002’de (Heisei 14), Yüksek Mahkeme, sözlü duruşma açmadan, “Kamu yararına olmayan bir kadının gizliliğini romanla ifşa etmek, kamu görevinde olmayan bir kadının onuru, gizlilik ve onur duygusunu ihlal etti” kararını verdi ve “Yayınlanırsa, kadına telafi edilemez zararlar verebilir” diyerek temyizi reddetti.
Romanlar ve diğer eserlerdeki ana karakterlere veya karakterlere farklı isimler verilse bile, modelin gerçek bir kişiyle özdeşleştirilebileceği ve iftira vb. durumların oluşabileceği durumlar hakkında ayrı bir makalede açıklama yapılmıştır.
https://monolith.law/reputation/defamation-privacy-infringement-identifiability[ja]
Bir Kişinin Görünüşü Gizlilik Hakkına Dahil midir?
Bu davanın tartışma noktalarından biri, bir kişinin görünüşünün gizlilik hakkına dahil olup olmadığıydı. Yanagi, “Görünüş hakkında, gizlilik hakkı geçerli değildir” şeklinde savunma yaptı, ancak ilk derece mahkeme kararında “Davacıyı tanımayan ve tümörün olduğunu bilmeyen bir kişi bile, davacının belirli bir kişi olduğunu biliyor olabilir ve bu kişi romanın okuyucusu olabilir, bu nedenle tümörün varlığını açıklamak davacının gizlilik hakkını ihlal eder” denildi.
Temyiz mahkemesi kararında da “Bir kişinin engeli veya hastalığı, bir kişiye ait bilgiler arasında en az bilinmesini istediği türdendir. Özellikle dış görünüşle ilgili engel gerçeği, bu engelin bu dava gibi nadir bir durum olduğu durumlarda, bu kişinin diğer özellikleriyle birlikte ifşa edilirse, bu durum kendi başına çevresindeki merak konusu olur” denilerek gizlilik hakkının ihlal edildiği ve “Yüzünde tümör olan bir kişiye karşı duyarlılık eksikliği” olduğu belirtildi.
Mahkemelerde Kabul Edilen Gizlilik İhlali Kapsamı
“Ziyafet Sonrası” olayı, “Taşta Yüzen Balık” olayı ve sonraki davaların emsal kararları birikerek, gizlilik ihlalinin kapsamı belirlenmeye başlanmıştır. “Tersine Dönüş” adlı gerçek hikaye olayında, “sabıka ve benzeri konular” tartışılmıştır. Kararda aşağıdaki gibi belirtilmiştir:
Bir kişi suçlu bulunduktan veya hapis cezasını tamamladıktan sonra, bir vatandaş olarak topluma geri dönmesi beklenir. Bu nedenle, bu kişi, sabıka ve benzeri konuların yayınlanması sonucu, yeni oluşturduğu sosyal yaşamın huzurunu bozulmaması ve rehabilitasyonunun engellenmemesi için bir hakka sahiptir.
En Yüksek Mahkeme Kararı, Heisei 6 (1994) 8 Şubat
Bu kararda, “sabıka ve benzeri konuların yayınlanmaması hukuki çıkarı” ve “sabıka ve benzeri konular hakkında, gerçek isim kullanılarak eserlerde yayınlanma gerekliliği” karşılaştırılarak, sadece ilk durumun üstün olduğu durumlarda, tazminat talep edilebileceği ve özellikle sabıka ve benzeri konuların yayınlanmasının bazı durumlarda kabul edilebileceği belirtilmiştir.
Ayrıca, Heisei 7 (1995) 15 Aralık’ta, Yüksek Mahkeme, “Parmak izi, parmak uçlarının desenidir ve kendi başına bir kişinin özel yaşamı, kişiliği, düşünceleri, inançları, vicdanı vb. kişisel iç dünyası hakkında bilgi oluşturmaz, ancak doğası gereği herkesin farklı olduğu ve ömür boyu değişmediği için, alınan parmak izinin kullanım şekline bağlı olarak kişinin özel yaşamı veya gizliliği ihlal edilme riski vardır” demiştir ve “Anayasa’nın 13. maddesi, vatandaşların özel yaşam özgürlüğünün devlet gücünün uygulanmasına karşı korunması gerektiğini belirtir, bu nedenle, kişinin özel yaşam özgürlüğü olarak, kimse keyfi olarak parmak izi verme zorunluluğuna tabi tutulmamalıdır” demiştir.
Gizlilik kavramı, toplumun değişimine yanıt olarak ortaya çıktı ve emsal kararlarda kabul edildi. Toplumun bilgiye dayalı hale gelmesiyle, gizlilik kavramı da değişecek ve gelişecektir.
Avukata Başvurmanın Avantajları
Bir talep sahibi kendi başına hukuki sorunları çözebilir, ancak hukuk konusunda amatör olan bir talep sahibinin gerçekleştirebileceği hukuki işlemler sınırlıdır ve müzakerelerin başarısız olma olasılığı artar.
Avukatlar, geniş hukuk bilgileri sayesinde uygun hukuki işlemler gerçekleştirerek müzakereleri lehlerine ilerletebilirler. Ayrıca, talep sahibinin vekili oldukları için, karşı taraf ile vekaleten iletişim kurarlar ve talep sahibinin iletişim kurmasına gerek kalmaz. Dahası, karmaşık hukuki belgelerin işlemlerinden, müzakerelerden mahkemeye kadar her şeyi avukatlar gerçekleştirir. Avukatlar, talep sahibinin yanındadır. Bir sorun ortaya çıktığında, kendi başınıza çözmeye çalışmak yerine önce bir avukata danışmayı düşünün.
Özet
Şimdiye kadar açıkladığımız gibi, gizlilik ihlalleri, yasal olarak belirgin bir temel maddesi olmayan ve yargı kararlarının birikimi ile üç gereklilik olduğu belirtilen oldukça karmaşık bir hukuki sorundur. Hukuk uzmanı olmayan bir müşterinin gerçekleştirebileceği hukuki işlemler sınırlıdır ve müzakerelerin zorlu geçme olasılığı yüksektir.
Bir avukata başvurulduğunda, geniş hukuk bilgisi ile uygun hukuki işlemler sayesinde, müzakerelerin avantajlı bir şekilde ilerletilebileceği durumlar da sıkça görülür.
Ayrıca, gizlilik ihlali oluşturan bilgileri yayınlayan taraf ile doğrudan temas kuracak olan kişi müşteri değil avukat olacağı için, müşterinin kendisinin temas kurma ihtiyacı ortadan kalkar ve karmaşık hukuki belgelerin işlemlerini de avukat üstlenir.
İnternet üzerindeki gizlilik ihlalleri konusunda endişeleniyorsanız, itibar zararına karşı önlem alma konusunda deneyimli bir avukata danışmayı düşünün.
Category: Internet