Japonya Telif Hukukunda İhlal ve Medeni Hukuki Çözümler: İhtiyati Tedbir, Tazminat ve Haksız Kazancın İadesi

Global iş geliştirmede, özellikle telif haklarının korunması, şirketlerin rekabet gücünü ve varlık değerini korumanın stratejik bir unsuru olarak kabul edilir. Japonya pazarında iş yaparken veya Japon yaratıcılar ve şirketlerle iş birliği yaparken, Japon telif hakkı yasasının nasıl işlediğini doğru bir şekilde anlamak, sadece uyum sağlamakla kalmayıp, risk yönetimi ve varlık kullanımı açısından da hayati önem taşır. Eğer bir eser izinsiz olarak kullanılırsa, hak sahibi hangi hukuki yolları izleyebilir? Japon hukuku, hak sahiplerinin çıkarlarını korumak için güçlü ve çok yönlü çözüm yolları sunar. Bu makalede, Japon telif hakkı yasası altında ihlalin oluşum şartları ve hak sahiplerinin kullanabileceği başlıca medeni hukuk çözümleri olan önleme talebi, tazminat talebi ve haksız kazanç iadesi talebi hakkında, spesifik yasal maddeler ve mahkeme kararlarına dayanarak uzman bir bakış açısıyla detaylı bir şekilde açıklama yapacağız. Bu hukuki çerçeveleri anlamak, kendi eserlerinizi korumanın ve başkalarının haklarına saygı duymanın sağlam bir rehberi olacaktır.
Japonya’da Telif Hakkı İhlalinin Oluşum Koşulları
Telif hakkı ihlalinin hukuki olarak oluşup oluşmadığı, subjektif izlenimlere değil, Japon telif hakkı yasasına dayalı objektif koşullara göre değerlendirilir. Bir eylemin telif hakkı ihlali olarak kabul edilmesi için, öncelikle ‘eser niteliği’, ‘bağımlılık’ ve ‘benzerlik’ olmak üzere üç temel koşulun karşılanması gerekmektedir. Bu koşullar, hak korumasının kapsamını belirlerken aynı zamanda yaratıcı faaliyetlerin özgürlüğünü haksız yere kısıtlamamak için önemli bir işlevi yerine getirirler.
Eser Niteliği
Japon telif hukuku kapsamında telif hakkı ihlali iddiasında bulunmanın temel şartı, koruma altına alınacak eserin, Japonya’nın Telif Hakkı Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde tanımlanan ‘eser’ kriterlerine uygun olması gerektiğidir. Bu kanun, eseri “düşünce veya duyguların yaratıcı bir şekilde ifade edildiği, edebiyat, bilim, sanat veya müzik alanlarına ait olan” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan, bir eserin telif hakkı korumasına layık görülebilmesi için ‘yaratıcılığın’ şart olduğu anlaşılmaktadır.
Yine de, burada bahsedilen ‘yaratıcılık’, zorunlu olarak yüksek düzeyde sanatsal veya özgün olmayı gerektirmez. Yazarın kişisel bir özelliğinin ifade edilmiş olması yeterli kabul edilmekte ve bu değerlendirme kriteri nispeten esnektir. Ancak, herkes tarafından ifade edildiğinde aynı sonucun ortaya çıkacağı eserler veya sadece gerçekler, veriler kendi başlarına yaratıcılık içermezler. Örneğin, bir hava durumu uydusu tarafından mekanik olarak çekilen tayfun fotoğrafları, insan yaratıcılığının bir parçası olmadığı için, prensip olarak eser olarak kabul edilmezler. Dolayısıyla, bu tür fotoğrafların başkaları tarafından kullanılması durumunda, telif hakkı ihlali sorunu ortaya çıkmaz. Şirket faaliyetleri bağlamında, şirket tarafından üretilen verilerin veya raporların koruma altına alınıp alınmayacağını belirlerken, bu ‘yaratıcılık’ varlığı ilk ve önemli bir ayrım noktasıdır.
Bağımlılık
İkinci gereklilik ‘bağımlılık’tır. Bu, başka bir eserin (öncül eser) temel alınarak, ona dayanarak yeni bir eser yaratıldığını ifade eder. Sonradan ortaya çıkan eser ile öncül eserin son derece benzer olması durumunda bile, eğer sonradan ortaya çıkan eser öncül eseri bilmeden bağımsız olarak yaratılmışsa, bağımlılık söz konusu olmadığı için telif hakkı ihlali oluşmaz. Bu ilke, tesadüfen oluşan benzerliklerin yaratıcı faaliyetleri engellemesini önlemek içindir.
Bu bağımlılık kavramını Japonya’daki yargı kararlarında yerleştiren, Japonya Yüksek Mahkemesi’nin 1978 (Showa 53) yılı 7 Eylül tarihli kararı, namıdiğer ‘Bir Yağmurlu Gecede Tokyo’da Olayı’dır. Bu kararda Yüksek Mahkeme, telif hakkı yasası kapsamındaki ‘kopyalama’nın, ‘mevcut bir esere dayanarak, içeriğini ve formunu fark edilir derecede yeniden üretmek’ olduğunu belirtmiştir. Böylece, mevcut bir eserle karşılaşma fırsatı olmayan ve onun varlığından veya içeriğinden habersiz olan bir kişinin, sonuç olarak özdeş bir eser yaratmış olsa bile, bu ‘kopyalama’ sayılmaz ve telif hakkı ihlali sorunu ortaya çıkmaz şeklinde bir yaklaşım açıkça ortaya konmuştur.
Yine de, dava uygulamalarında, ihlal iddiasında bulunan taraf ‘bağımsız olarak yarattım’ demesi durumunda, bağımlılığın varlığını doğrudan kanıtlamak zordur. Çünkü bağımlılık, yaratma sürecindeki kişisel iç durumla ilgili bir meseledir. Bu nedenle, mahkemeler genellikle, sonradan ortaya çıkan eserin yazarının öncül eserle karşılaşma fırsatı olup olmadığı (erişim olasılığı) ve eserler arasında ne derece benzerlik olduğu gibi dolaylı gerçeklerden bağımlılığı çıkarır. Özellikle, ifade karmaşık olduğunda veya sıradan olmayan kısımlarda benzerlikler görüldüğünde, bağımlılık güçlü bir şekilde çıkarılmaktadır. Bu durum, şirketlerin kendi yaratıcı süreçlerinin meşruiyetini kanıtlamak için tasarım taslaklarını, referans materyallerini, geliştirme kayıtlarını ve benzerlerini uygun şekilde saklamanın önemini vurgulamaktadır.
Benzerlik
Üçüncü gereklilik, dayanılarak oluşturulan eserin, öncül eserle “benzer” olmasıdır. Sadece fikir veya kavramların benzer olması, telif hakkı ihlali anlamına gelmez. Japon telif hakkı kanunu (Japanese Copyright Law) tarafından korunan şey, somut “ifade”dir, altında yatan fikir değil.
Benzerliğin kabul edilip edilmediğini belirleme kriteri olarak, Japonya’nın Yargıtay’ı (Supreme Court of Japan), “ifadenin temel özelliklerini doğrudan algılayabilme” kriterini ortaya koymuştur. Bu, sonradan gelen bir eserle karşılaşan kişinin, o eser aracılığıyla, öncül eserin ifade biçimindeki temel özellikleri, yani yazarın kişiliğinin en güçlü şekilde ortaya çıktığı kısımları doğrudan hissedip hissedemeyeceğini sorgular.
Bu nedenle, iki eser arasında ortak noktalar bulunsa bile, bu kısımlar herkesin düşünebileceği türden sıradan ifadeler (örneğin, belirli bir hayvanın tipik çizim şekli gibi) ise, bu “ifadenin temel özellikleri” olarak kabul edilmez ve benzerlik reddedilir. Örneğin, Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 2022 (Reiwa 4) yılının 30 Mart tarihli kararında (Bahar Rulosu Sunum Fotoğrafı Davası), bir tabakta sunulan bahar rulosunun fotoğrafı için, kompozisyon ve düzenlemedeki ortak noktaların sıradan ifade sınırlarını aşmadığı gerekçesiyle telif hakkı ihlali reddedilmiştir. Öte yandan, başka bir dava örneğinde, karpuzun özgün düzenlemesi veya arka planın renk kullanımı gibi somut ifade yöntemlerinde yaratıcılık kabul edilmiş ve bu temel özelliklerin ortak olması nedeniyle benzerlik onaylanmıştır.
Bu kriter, şirketlerin rakip firmaların ürünlerini veya hizmetlerini araştırıp, piyasanın taleplerine cevap verecek yeni ürünler geliştirirken, hukuki sınırları nerede çizmeleri gerektiğini gösterir. Başka bir firmanın başarısının altında yatan fikirden ilham almak kabul edilebilir olabilir, ancak bu fikri somutlaştıran ve özellikle ürünü karakterize eden yaratıcı kısımların taklit edilmesi, telif hakkı ihlali riskini büyük ölçüde artıran bir eylem olacaktır.
Japonya’da Telif Hakkı İhlallerine Karşı Sivil Hukuki Çözümler
Japon Telif Hakkı Kanunu ve Medeni Kanun, telif hakkı ihlal edildiğinde hak sahiplerinin kullanabileceği bir dizi sivil hukuki çözümü tanımlar. Bu çözümler, ihlal edici faaliyetleri durdurmak, meydana gelen zararları telafi etmek ve gelecekteki ihlalleri önlemek amacıyla tasarlanmıştır. Ana çözüm yolları arasında, ihlalin durdurulması talebi, zararın tazmini talebi ve haksız kazancın iadesi talebi bulunmaktadır.
Durdurma Talebi
Durdurma talebi, telif hakkı ihlallerine karşı en doğrudan ve güçlü çözüm yollarından biridir. Japonya’nın Telif Hakları Kanunu’nun (Japon Telif Hakları Kanunu) 112. maddesinin 1. fıkrasına göre, telif hakkı sahipleri, kendi haklarını ihlal eden kişilere karşı bu ihlalin durdurulmasını, gelecekte ihlal etme ihtimali olan kişilere karşı ise ihlalin önlenmesini talep edebilir.
Bu talep hakkının en önemli özelliği, ihlalci kişinin kasten veya ihmalen hareket ettiğini kanıtlama zorunluluğunun olmamasıdır. İhlal eyleminin varlığı ya da açık bir ihtimalinin bulunması gibi objektif bir gerçeklik temelinde talepte bulunulabilir. Bu sayede, hak sahipleri ihlalci kişinin subjektif niyetini sorgulamadan, ihlal durumunun hızla düzeltilmesini sağlayabilir.
Ayrıca, Japon Telif Hakları Kanunu’nun 112. maddesinin 2. fıkrası, durdurma talebinin etkinliğini sağlamak için ek tedbirlerin alınmasına da izin vermektedir. Özellikle, hak sahipleri, ihlalin durdurulması veya önlenmesi için gerekli olan tedbirler kapsamında, ihlal eylemini oluşturan nesnelerin (örneğin, korsan kitaplar veya yazılımlar), ihlal eylemiyle üretilen nesnelerin (örneğin, izinsiz çoğaltılan DVD’ler) imha edilmesini talep edebilir. Duruma göre, ihlal eyleminde özellikle kullanılan makinelerin veya aletlerin imhasını istemek de mümkündür. Bu hüküm, sadece ihlal eyleminin durdurulmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda ihlalin kaynağını fiziksel olarak ortadan kaldırarak, gelecekteki tekrarını önlemek için hak sahiplerine güçlü bir yetki verir. Şirketler için, piyasada dolaşan taklit ürünlerin toplanıp imha edilmesi, marka değerini ve pazar payını korumak adına son derece önemli bir önlemdir.
Zarar ve Ziyan Talepleri
Telif hakkı ihlali sonucunda hak sahibi zarara uğradığında, maddi tazminat talep edebilir. Bu zarar ve ziyan talebi, Japonya’daki Medeni Kanun’un 709. maddesinde belirtilen haksız fiil hükümlerine dayanmaktadır. Durdurma talebinden farklı olarak, zarar ve ziyan talebinde bulunabilmek için, ihlalci tarafın kasıtlı veya ihmalkar olduğunu hak sahibinin ispat etmesi gerekmektedir.
Ancak, telif hakkı ihlallerinde zarar miktarını doğru bir şekilde ispat etmek çoğu zaman oldukça zordur. “İhlal olmasaydı ne kadar kar elde edilebilirdi” sorusunu somut olarak kanıtlamak kolay değildir. Bu ispat yükünü hafifletmek için, Japonya Telif Hakkı Kanunu’nun 114. maddesi, zarar miktarını hesaplamak için üç farklı varsayım kuralı getirmiştir. Hak sahibi, bu kurallar arasından kendi durumuna en avantajlı olanı seçerek iddia edebilir.
- 114. madde 1. fıkra: İhlalci tarafın sattığı ürün miktarı ile hak sahibinin satışını yaptığı yasal ürünlerin birim başına kar miktarının çarpılmasıyla zarar miktarını belirleme yöntemidir. Bu, ihlalci tarafın satış fırsatlarının hak sahibinin kaçırdığı kar olarak kabul edilmesi anlayışıdır. Ancak, hak sahibinin üretim ve satış kapasitesini aşan kısımlar veya ihlalci tarafın iş çabaları gibi diğer faktörler nedeniyle azaltılma ihtimali bulunmaktadır.
- 114. madde 2. fıkra: İhlalci tarafın ihlal eylemiyle elde ettiği kar miktarının, hak sahibinin zarar miktarı olarak kabul edilmesi yöntemidir. Bu hüküm sayesinde, hak sahibi ihlalci tarafın kar miktarını ispatladığında, bu miktarın kendi zarar miktarı olduğu hukuken varsayılmaktadır. Ancak, bu sadece bir varsayım olduğundan, ihlalci taraf hak sahibinin gerçek zararının daha az olduğunu kanıtlayarak bu varsayımı çürütebilir.
- 114. madde 3. fıkra: Telif hakkı eserinin kullanım lisans ücretine denk gelen miktarın zarar miktarı olarak kabul edilmesi yöntemidir. Bu, ihlalci tarafın yasal bir lisans almış olsaydı ödeyeceği miktarın, en azından zarar olarak talep edilebileceğini kabul eden bir yaklaşımdır. Kaçırılan kar veya ihlalci tarafın karının ispatı zor olduğunda bile, sektördeki lisans ücreti oranları gibi verileri referans alarak zarar miktarını hesaplamak mümkündür ve bu nedenle pratikte yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu varsayım kuralları, hak sahibinin ispat faaliyetlerine büyük ölçüde yardımcı olmakta ve dava sürecinde güç dengesini hak sahibinin lehine çeviren bir etkiye sahiptir. Son yıllarda, mahkeme kararlarında, bu kurallara dayanarak büyük çaplı korsan site vakalarında yüksek miktarlarda zarar ve ziyan tazminatı verildiği görülmektedir.
Japonya’da Haksız Kazanç İadesi Talebi
Haksız kazanç iadesi talebi, zararın tazmini talebinden farklı bir hukuki temele dayanan mali bir çözüm yoludur. Bu, Japon Medeni Kanunu’nun (民法) 703 ve 704. maddelerine dayanarak, “hukuki bir neden olmaksızın” başkasının mal varlığı veya emeği sayesinde kazanç elde eden ve bu yüzden başkasına zarar veren kişilere, elde edilen kazancın iadesini talep etmektedir.
Telif hakkı ihlali bağlamında, ihlalci, hak sahibinin izni gibi bir “hukuki neden olmaksızın” eseri kullanarak kazanç sağladığı için, hak sahibi bu kazancın iadesini talep edebilir. Bu talebin en büyük avantajı, zararın tazmini talebinden farklı olarak, ihlalcinin kastını veya ihmalkârlığını kanıtlama zorunluluğunun olmamasıdır. İhlalin gerçekleştiği ve bu sayede ihlalcinin kazanç sağladığı objektif gerçeklerin kanıtlanması yeterlidir.
İade edilmesi gereken miktar, ihlalcinin subjektif farkındalığına göre değişir. İhlalcinin kendi eyleminin telif hakkı ihlali olduğunu bilmediği durumlarda (iyi niyetli olduğunda), elinde kalan kazanç (mevcut kazanç) sınırları içinde iade yükümlülüğü taşır. Öte yandan, ihlalin farkında olup eylemlerine devam ettiği durumlarda (kötü niyetli olduğunda), elde ettiği kazancın tamamını ve üzerine yasal faizi de ekleyerek iade etme yükümlülüğü taşır.
Haksız kazanç iadesi talebi, özellikle iki durumda önemli bir rol oynar. Birincisi, ihlalcinin ihmalkârlığının kanıtlanmasının zor olduğu durumlardır. İkincisi ise, zararın tazmini talep hakkının zamanaşımı süresinin dolmuş olmasıdır. Böylece, haksız kazanç iadesi talebi, zararın tazmini talebini tamamlayan hukuki bir “güvenlik ağı” olarak işlev görür ve hak sahiplerine hak arayışlarında önemli bir seçenek sunar.
Japonya’da Zararın Tazmini Talebi ile Haksız Kazanç İadesi Talebinin Karşılaştırılması
Zararın tazmini talebi ve haksız kazanç iadesi talebi, her ikisi de maddi kaybın telafisi amacını taşımakla birlikte, hukuki nitelik, gereklilikler ve etkiler açısından önemli farklılıklar barındırır. Hangi talep hakkının seçileceği, özellikle ihlal edenin subjektif tutumu ve ihlalin keşfedilmesine kadar geçen süre gibi olayın somut durumunu dikkate alarak stratejik olarak belirlenmelidir.
Zararın tazmini talebi, ihlal edenin “haksız fiil”i sonucunda hak sahibinin uğradığı “zarar”ın giderilmesine odaklanır. Bu nedenle, ihlal edenin kastı veya ihmali esastır. Buna karşılık, haksız kazanç iadesi talebi, ihlal edenin “yasal bir neden olmaksızın” elde ettiği “kazancın” geri alınmasını ve adil bir düzenin sağlanmasını hedefler ve ihlal edenin kastı veya ihmali önemli değildir.
Ayrıca, her iki talep hakkının da zamanaşımı süreleri farklıdır. Japon Medeni Kanunu’na göre, haksız fiile dayalı zararın tazmini talep hakkı, mağdurun zararı ve ihlal edeni öğrendiği tarihten itibaren 3 yıl veya haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 20 yıl sonra zamanaşımına uğrar (sonuncusu dışlama süresi olarak kabul edilir). Öte yandan, haksız kazanç iadesi talep hakkı, hakkı kullanabileceğini öğrendiği tarihten itibaren 5 yıl veya hakkı kullanabileceği tarihten itibaren 10 yıl sonra zamanaşımına uğrar. Dolayısıyla, ihlalin gerçekleştiğini öğrendikten sonra 3 yıldan fazla zaman geçmişse, zararın tazmini talep hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, haksız kazanç iadesi talep hakkını kullanma ihtimali vardır.
Bu farklılıkları özetlemek gerekirse, aşağıdaki tablo gibi sıralanabilir:
| Özellik | Zararın Tazmini Talebi | Haksız Kazanç İadesi Talebi |
| Temel Yasal Düzenleme | Japon Medeni Kanunu Madde 709, Japon Telif Hakkı Kanunu Madde 114 | Japon Medeni Kanunu Madde 703, Madde 704 |
| Kast veya İhmalin Gerekliliği | Gerekli | Gerekli Değil |
| Zamanaşımı | Zararı ve ihlal edeni öğrendiği tarihten itibaren 3 yıl, fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 20 yıl (Dışlama Süresi) | Hakkı kullanabileceğini öğrendiği tarihten itibaren 5 yıl, hakkı kullanabileceği tarihten itibaren 10 yıl |
| İade/ Tazmin Kapsamı | Uğranılan zarar miktarı (Telif Hakkı Kanunu’nda varsayım hükümleri mevcut) | Haksız yere elde edilen kazanç miktarı (İyi niyetli durumlarda mevcut yararla sınırlı) |
Özet
Bu makalede açıklandığı üzere, Japon Telif Hakkı Kanunu, telif hakkı ihlalinin oluşum koşullarını net bir şekilde belirler ve aynı zamanda hak sahiplerinin çıkarlarını korumak için güçlü sivil hukuki çözüm yolları sunar. İhlal eylemini hızla durdurmak için yapılan tedbir talepleri ve maddi zararın telafisi için yapılan tazminat ve haksız kazanç iadesi talepleri, hak sahipleri için farklı gerekliliklere ve etkilere sahip önemli hukuki araçlardır. Bu sistemleri derinlemesine anlamak ve duruma göre uygun şekilde kullanmak, şirketlerin fikri mülkiyet stratejilerini yürütmede hayati öneme sahiptir.
Monolit Hukuk Bürosu, telif hakkı kanunu da dahil olmak üzere fikri mülkiyet alanında, hem Japonya içinde hem de uluslararası alanda birçok müşteriyi temsil ederek zengin bir deneyime sahiptir. Ekibimizde sadece Japon hukuk sistemine hakim avukatlar değil, aynı zamanda yabancı avukatlık niteliklerine sahip İngilizce konuşan uzmanlar da bulunmaktadır ve bu sayede uluslararası iş dünyasında ortaya çıkan karmaşık telif hakkı sorunlarına da etkin bir şekilde yanıt verebilmekteyiz. Telif hakkı ihlali ile ilgili danışmanlık, hakların kullanımı veya ihlal riskinin değerlendirilmesi gibi konularda, şirketinizin ihtiyaçlarına uygun kapsamlı hukuki destek sunmaktayız.
Category: General Corporate




















