Japonya Şirket Hukukunda Azınlık Hissedar Haklarının Korunması ve Azınlık Hissedar Hakları

Japon Şirketler Hukuku, özellikle azınlık hissedarların korunmasına odaklanarak anonim şirketlerin hissedarlarının haklarını açıkça belirlemektedir. Bu, hissedarların çoğunluk kararları altında azınlıkta kalan güç olarak, haksız iş kararlarından ve yolsuzluklardan kendi çıkarlarını korumaları için önemli bir mekanizma sağlamak içindir. Halka açık şirketlerde hissedarlar, hisselerini satarak memnuniyetsizliklerini ifade edebilecekleri “Wall Street Kuralı”nı uygulayabilirler, ancak özel şirketlerde veya belirli durumlarda hisse satışı kolay değildir. İşte bu gibi durumlarda, Japon Şirketler Hukuku’nda belirlenen azınlık hissedar hakları, hissedarların kendi yatırımlarını korumaları ve şirketin sağlıklı işleyişini denetlemeleri için vazgeçilmez bir araç haline gelmektedir.
2005 yılında yürürlüğe giren Japon Şirketler Hukuku (Heisei 17 (2005) yılı Kanun No. 86), limited şirketler gibi yeni şirket türlerini tanıtarak ve hissedarların “çıkış hakkını” güçlendirerek azınlık hissedarların korunmasını daha da güçlendirmiştir. Bu, yasama yapıcıların sadece piyasa mekanizmalarına güvenmek yerine, yasal yollarla hissedarların çıkarlarını korumanın önemini kabul ettiklerini göstermektedir. Bu makalede, yabancı yatırımcılar ve iş dünyası profesyonellerinin Japon şirketlerine yatırım yaparken özellikle önemli olan, tedbir talebi, yönetici azli talebi ve muhasebe defterlerinin incelenmesi talebi gibi temel azınlık hissedar hakları, Japon yasaları ve mahkeme kararları ışığında ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Bu hakları anlamak, Japon şirket yönetişim ortamını kavramak ve yatırım stratejileri geliştirmek için son derece önemlidir.
Japonya’daki Şirketler Hukuku Altında Azınlık Hissedar Haklarının Genel Görünümü
Azınlık hissedar hakları, bir anonim şirketin hissedar hakları arasında, belirli bir oranın veya sayının üzerinde hisse sahibi olan hissedarların kullanabileceği hakları ifade eder. Bu haklar, hissedarların genel kurulda çoğunluk ilkesi altında, azınlık gücü olarak şirketin işleyişini gözetlemeleri ve denetlemeleri ve haksız kararlardan kendi çıkarlarını korumaları için verilmiştir. Bu hakların nihai amacı, yönetimin şeffaflığını sağlamak, yöneticilerin usulsüzlüklerini ve yasa ihlallerini ortaya çıkarmak ve tüm hissedarların çıkarlarını koruyarak şirketin sürekli gelişimini teşvik etmektir.
Japon Şirketler Hukuku, hissedarların sahip olduğu hisse sayısına veya oy hakkının oranına göre çeşitli azınlık hissedar haklarını belirlemiştir. Bu gereklilikler, hakların kötüye kullanılmasını önlerken, etkili bir gözetim ve denetim sağlamak için belirlenmiştir. Halka açık şirketlerde genellikle altı ay veya daha uzun süreli devamlı hisse sahipliği talep edilir. Hissedarlar, sahip oldukları hisse oranına göre şirket üzerindeki etki güçlerinin ve koruma seviyelerinin değişebileceğini anlamalıdırlar. Örneğin, oy hakkının %3’ünü elinde bulundurarak, muhasebe defterlerinin incelenmesi talebi veya yöneticilerin görevden alınması gibi önemli denetim yetkilerini kullanabilir hale gelirler. Bu, yatırımcıların belirli hakları kullanabilmek için stratejik olarak hisse satın alırken bir rehber olabilir. Devamlı hisse sahipliği gerekliliği, kısa vadeli spekülatif amaçlar yerine, uzun vadeli bir perspektifle hissedar olarak katılımı teşvik eden bir yönü de taşır.
Aşağıda, Japon Şirketler Hukuku altında önemli azınlık hissedar hakları ve bunların kullanım şartları özetlenmiştir.
Hak Türü | Dayanak Madde | Kullanım Şartları | Devamlı Sahiplik Süresi | Amaç & Özet |
Hissedar Kayıt Defteri İnceleme Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 121 | En az 1 birim hisse | Gerekli değil | Hissedar kayıt defterini inceleme ve kopyalama talep hakkı |
Yönetim Kurulu Toplantı Tutanakları İnceleme Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 371 | En az 1 birim hisse | Gerekli değil (Mahkeme izni gereklidir) | Mahkeme izni ile yönetim kurulu toplantı tutanaklarını inceleme ve kopyalama talep hakkı |
Genel Kurul Denetçi Atama Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 306 | En az 1 birim hisse | 6 ay veya daha fazla | Genel kurulun çağrılma prosedürlerini ve karar yöntemlerini incelemek için mahkemeye denetçi atama talep hakkı |
Hissedar Teklif Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 303 | Toplam oy hakkının %1’i veya 300’den fazla oy hakkı | 6 ay veya daha fazla (Halka açık şirketlerde) | Genel kurulda gündem veya teklif sunma hakkı |
Muhasebe Defterleri İnceleme Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 433 | Toplam oy hakkının %3’ü veya çıkarılmış hisselerin %3’ü | Gerekli değil | Şirketin muhasebe defterlerini ve ilgili belgeleri inceleme ve kopyalama talep hakkı |
İşletme Yönetimi Denetçi Atama Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 358 | Toplam oy hakkının %3’ü | Gerekli değil | Şirketin işletme yönetiminde usulsüzlük şüphesi varsa, mahkemeye denetçi atama talep hakkı |
Yöneticilerin Sorumluluk Muafiyetine İtiraz Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 426 | Toplam oy hakkının %3’ü | Gerekli değil | Yönetim kurulu kararıyla yöneticilerin sorumluluk muafiyetini engelleme hakkı |
Yönetici Görevden Alma Davası Açma Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 854 | Toplam oy hakkının %3’ü | 6 ay veya daha fazla | Genel kurulda görevden alma reddedilen yönetici için mahkemeye dava açma hakkı |
Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı Çağrı Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 297 | Toplam oy hakkının %3’ü | 6 ay veya daha fazla | Olağanüstü genel kurul toplantısının çağrılmasını talep etme hakkı |
Şirketin Feshi Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 833 | Toplam oy hakkının %10’u veya çıkarılmış hisselerin %10’u | Gerekli değil | Zorunlu sebepler varsa, mahkemeye şirketin feshini talep etme hakkı |
Hisse Çağrısı Yapılan Şirket Genel Kurul Talep Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 244-2 | Toplam oy hakkının %10’u | Gerekli değil (Halka açık şirketlerde) | Yönetim hissedarının değişeceği hisse çağrısında, genel kurulda karar alınmasını talep etme hakkı |
Çoklu Temsilci Davası Açma Hakkı | Şirketler Hukuku Madde 847-3 | En son tam ana şirketin azınlık hissedarları (belirli şartlar dahilinde) | 6 ay veya daha fazla | En son tam ana şirketin azınlık hissedarlarının, tam bağlı şirketler aleyhine sorumluluk davası açma hakkı |
Durdurma Talebi
Durdurma talebi, şirketin yönetim kurulu üyeleri veya icra görevlileri tarafından yasalara veya şirket ana sözleşmesine aykırı eylemlerin gerçekleştirildiği ve bu eylemlerin şirkete geri dönülemez zararlar verebileceği durumlarda, hissedarların şirket adına bu eylemlerin durdurulması için mahkemeye başvurma hakkıdır. Bu hak, Japon şirketler hukuku (Companies Act) madde 360’ın birinci fıkrasına dayanmakta olup, şirketin işleyişinin yasallığını önceden güvence altına almak için önemli bir önleyici tedbir olarak işlev görmektedir.
Özellikle, hisse senedi ihraç durdurma talebi, azınlık hissedarların korunması açısından sıkça gündeme gelen durdurma taleplerinden biridir. Bu, anonim şirketlerin yasalara veya ana sözleşmeye aykırı ya da aşırı derecede haksız yöntemlerle yeni hisse senetleri (yeni hisseler) ihraç etmesi durumunda, hissedarların zarar görebileceği endişesiyle bu yeni hisse senedi ihraçlarının durdurulmasını şirketten talep etme hakkıdır ve Japon şirketler hukuku (Companies Act) madde 210’da düzenlenmiştir.
Bu talebin kabul edilmesi için aşağıdaki iki şartın karşılanması gerekmektedir: Birincisi, yeni hisse senedi ihraçlarının “yasalara veya ana sözleşmeye aykırı veya aşırı derecede haksız yöntemlerle” gerçekleştirilmesi, ikincisi ise “hissedarların zarar görebileceği endişesi” olmasıdır.
“Aşırı derecede haksız yöntemler”in değerlendirilmesinde “ana amaç kuralı” önemli bir ölçüt olarak kabul edilmektedir. Bu, yeni hisse senedi ihraçlarının ana amacının meşru bir finansman sağlama değil, mevcut yönetimin şirket kontrolünü sürdürmek olduğu durumları ifade eder. Japon şirketler hukukuna göre, yönetim kurulu üyelerinin seçimi hissedarlar toplantısında yapılır ve yönetim kurulu üyelerinin hissedar yapısını manipüle ederek kendi pozisyonlarını korumaları, kurumsal yetki dağılımının ruhuna aykırı olarak kabul edilir. Ancak, finansman ihtiyacının ve iş planının rasyonelliğinin varlığı gibi meşru amaçlar bulunduğunda, kontrolü sürdürme niyeti olsa bile, bu durum “aşırı derecede haksız” olarak değerlendirilmeyebilir.
Bu konuda birçok yargı kararı birikmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 1989 yılı 25 Temmuz kararı (Inageya & Chujitsuya olayı): Bu kararda, şirket içinde kontrol mücadelesi olduğu bir durumda, belirli bir hissedarın hisse oranını düşürmek ve mevcut yönetimin kontrolünü sürdürmek amacıyla büyük miktarda yeni hissenin üçüncü bir tarafa tahsis edilmesi durumunda, bu yeni hisse senedi ihraçlarının haksız olarak kabul edildiğine hükmedilmiştir.
- Tokyo Yüksek Mahkemesi 2004 yılı 4 Ağustos kararı: Bu kararda, mevcut yönetimin kontrolü sürdürme niyeti şüpheli olmasına rağmen, iş planı için finansman ihtiyacının ve iş planının rasyonelliğinin kabul edilmesi nedeniyle, kontrolü sürdürme niyeti olsa bile, bu durumun şirketin gelişimi gibi meşru bir amaca üstün gelmediği ve bu nedenle haksız hisse senedi ihraçlarına girmediği sonucuna varılmıştır.
- Tokyo Yüksek Mahkemesi 2005 yılı 23 Mart kararı: Bu kararda, yönetim kontrolünü sürdürmek ve sağlamak amacıyla yeni hisse senedi opsiyonlarının ihraç edilmesinin genellikle “aşırı derecede haksız yöntemler” kapsamına girdiği belirtilmiştir. Ancak, şirketi sömürmek amacıyla hisse senetleri edinen kişiler (greenmailers) veya şirket değerini tahrip eden scorched-earth yönetimi, şirket varlıklarını haksız yere kullanma amacı, hisse senetlerini haksız yüksek fiyatlarla satma amacı gibi “tüm hissedarların çıkarlarını koruma”yı haklı çıkaran özel durumlar olduğunda, haksız ihraç olarak kabul edilmemelidir.
- Yargıtay 2007 yılı 7 Ağustos kararı: Bu kararda, hissedar eşitliği ilkesinin bireysel hissedarların çıkarlarını koruduğu, ancak şirketin varlığının veya gelişiminin engellendiği ve kurumsal değerin tahrip olabileceği durumlarda, belirli bir hissedarın ayrımcı bir şekilde muamele görmesi, bu muamelenin eşitlik ilkesine aykırı olmadığı ve uygunluk eksikliği olmadığı sürece, doğrudan ilkeye aykırı olmadığına hükmedilmiştir. Şirketin kurumsal değerinin tahrip olup olmadığı sonuçta hissedarlar toplantısında kararlaştırılmalıdır ve bu kararda ciddi bir kusur olmadığı sürece saygı gösterilmelidir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2008 yılı 23 Haziran kararı: Bu kararda, halka açık bir şirkette üçüncü bir tarafa tahsis edilen yeni hisse senetlerinin ihraç edilmesinin, yönetim kararı olarak kabul edildiği ve mevcut hissedarların pay oranlarının düşmesinin doğrudan bir zarar olarak kabul edilmediği belirtilmiştir. Ancak, şirket kontrolü üzerinde bir anlaşmazlık varsa ve mevcut hissedarların pay oranlarını önemli ölçüde etkileyen yeni hisse senetleri ihraç edilmişse ve bunun ana amacı kontrolü sürdürmekse, bu durumun zarar olarak kabul edildiği belirtilmiştir.
- Tokyo Yüksek Mahkemesi 2024 yılı 16 Ekim kararı: Bu kararda, hisse senedi değişimi durdurma ile ilgili geçici tedbir talebinin reddedildiği bir durum olup, durdurma talebinin uygulama kapsamı ve gereklilikleri hakkında mahkemenin karar eğilimlerini göstermektedir.
Bu yargı kararları, yeni hisse senedi ihraçlarının durdurulması talebinin, sadece biçimsel yasal ihlaller değil, aynı zamanda gerçek amaçlar ve hissedarlara olan etkileri de dikkate alarak değerlendirildiğini açıkça göstermektedir. Özellikle, kontrol mücadelesi bağlamında mahkemeler, yönetim kararlarının takdirini saygıyla ele alırken, hissedarların genel çıkarlarını koruma açısından sıkı bir inceleme eğilimindedir.
Japonya’da Yönetim Kurulu Üyelerinin Görevden Alınması Talebi Davaları
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyeleri, Japon şirketler hukukunun 339. maddesinin 1. fıkrasında açıkça belirtildiği üzere, hissedarlar genel kurulunun olağan kararıyla “her zaman” görevden alınabilirler. Ancak, hissedarlar genel kurulunda çoğunluk oyu sağlanamadığı durumlarda bile, Japon şirketler hukuku azınlık hissedarlara mahkemeye yönetim kurulu üyelerinin görevden alınması talebiyle dava açma hakkı tanımaktadır. Bu dava hakkı, oy haklarının %3’ünden fazlasını altı ay süreyle devamlı olarak elinde bulunduran hissedarlar tarafından kullanılabilir.
Bu davanın kabul edilmesi için, görevden alınması istenen yönetim kurulu üyesinin “görevlerinin yerine getirilmesi sırasında haksız eylemlerde bulunmuş olması veya yasalara veya şirket ana sözleşmesine ciddi şekilde aykırı davranmış olması” gerekmektedir. Bu “ciddi olay”ın yorumu, bireysel durumlara göre mahkemelerin kararlarının farklılık gösterebileceği anlamına gelir.
Özgün dava örnekleri aşağıda sıralanmıştır.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2021 (Reiwa 3) yılı 22 Nisan kararı: Bu kararda, Güney Kore’deki bir bağlı şirketin işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak, Güney Kore ceza hukukuna göre iş görevi ihlali suçundan mahkum edilen bir yönetim kurulu üyesine karşı azınlık hissedarlar tarafından yapılan görevden alma talebi reddedilmiştir. Mahkeme, yönetim kurulu üyesinin suç eylemlerine katılımının bağımlı ve pasif olduğunu ve maddi zararın tazmin edilmesiyle zararın giderilmiş olduğunu belirterek, yasalara aykırı “ciddi bir olay” olmadığına işaret etmiştir. Bu karar, yönetim kurulu üyesinin iş göreviyle ilgili suç eylemlerinden dolayı mahkumiyet kararı kesinleşse bile, hemen görevden alma talebinin kabul edileceği anlamına gelmediğini gösteren önemli bir ipucu sunmaktadır. Mahkeme, bireysel durumları, özellikle yönetim kurulu üyesinin katılım derecesi ve zararın giderilme durumunu detaylı bir şekilde inceleyerek, bu eylemlerin şirket yönetimine olan “ciddi” etkisini dikkatle değerlendiren bir tutum sergilemektedir.
- Takamatsu Yüksek Mahkemesi 1953 (Showa 28) yılı 28 Mayıs kararı: Bu karar, genel kurul başkanı olan bir yönetim kurulu üyesinin kendi görevden alınmasını gündeme getirmeyip oylamaya sunmaması durumunu ele alarak, görevden alma önerisinin reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2013 (Heisei 25) yılı 24 Aralık kararı: Şirkete yönelik sahte talepleri gerekçe göstererek yapılan bir yönetim kurulu üyesinin görevden alınması talebi kabul edilmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2013 (Heisei 25) yılı 26 Kasım kararı: Makyajlı bilanço gerekçesiyle yapılan bir yönetim kurulu üyesinin görevden alınması talebi kabul edilmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2012 (Heisei 24) yılı 14 Mayıs kararı: Şirket varlıklarının özelleştirilmesi gibi nedenlerle yapılan bir yönetim kurulu üyesinin görevden alınması talebi kabul edilmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2014 (Heisei 26) yılı 24 Nisan kararı: Yalnızca ismen denetçi olan bir yönetim kurulu üyesinin görevden alınması için “geçerli bir neden” olduğuna karar verilmiştir.
- Tokyo Bölge Mahkemesi 2024 (Reiwa 6) yılı 26 Haziran kararı: Yönetim kurulu üyesinin rekabetten kaçınma yükümlülüğüne aykırı davrandığına ve görev süresinin dolmasının ardından yönetim kurulu üyesi olarak hak ve yükümlülüklerin devam ettiği durumlarda yönetim kurulu üyesi ücret talebi hakkında karar verilmiştir.
Bu dava örnekleri, yönetim kurulu üyelerinin görevden alınması talebi davalarının, hissedarlar genel kurulunun çoğunluk oyuyla görevden alınması zor olan yönetim kurulu üyelerine karşı, mahkeme kararı yoluyla zorunlu olarak görevlerini sonlandırma mekanizması olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, mahkemelerin sadece biçimsel ihlalleri değil, eylemlerin “ciddiyetini” ve şirkete olan etkisini gerçekçi bir şekilde değerlendirerek, hak ihlallerinin önüne geçmek için dikkatli kararlar verdiği anlaşılmaktadır.
Japonya’da Muhasebe Defterlerine Erişim Talep Hakkı
Japonya’da muhasebe defterlerine erişim talep hakkı, azınlık hissedarların şirketin yönetim durumunu gözetlemeleri ve olası usulsüzlükleri denetlemeleri için en temel haklardan biridir. Bu hak, hissedarların iş saatleri içinde, talebin nedenini açıkça belirterek, şirketin muhasebe defterlerini veya ilgili belgeleri incelemelerini veya kopyalarını alabilmelerini sağlar. Bu hak, Japon Şirketler Kanunu’nun (Companies Act) 433. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu hakkı kullanabilecek olanlar, toplam hissedarların oylarının yüzde üçünden fazlasına veya çıkarılmış hisselerin (kendi hisseleri hariç) yüzde üçünden fazlasına sahip olan hissedarlarıdır. Ayrıca, bir anonim şirketin ana şirketinin hissedarları da, kendi haklarını kullanmak için gerekli olduğunda ve mahkemenin izniyle, benzer bir talepte bulunabilirler.
Yine de, şirket, Japon Şirketler Kanunu’nun 433. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen belirli ret nedenlerine dayanarak bu talebi reddedebilir. Ana ret nedenleri şunlardır:
- Talepte bulunan kişi, muhasebe defterlerini inceleyerek veya kopyasını alarak öğrendiği bilgileri üçüncü bir tarafa menfaat karşılığı bildirmek amacıyla talepte bulunduğunda veya geçmiş iki yıl içinde böyle bir bildirimde bulunmuşsa.
- Talepte bulunan kişi, şirketin işlettiği işle esaslı olarak rekabet eden bir işletmeyi yürütüyorsa. Bu durum, muhasebe defterlerinde ürün maliyetleri, hammadde tedarikçileri, satış noktaları gibi önemli kurumsal sırların bulunma ihtimalinin yüksek olması ve rakip şirketlerin incelemesinin şirketin çıkarlarını ciddi şekilde zarar verebileceği için önemlidir.
- Talebin şirketin işlerini engelleme amacı taşıdığı durumlarda.
- Talepte bulunan kişi geçmişte bu hakkı kötüye kullanmışsa.
Japonya’da Hisse Sahipleri Adına Açılan Temsilci Davaları
Japonya’da hisse sahipleri adına açılan temsilci davaları, şirketin yönetim kurulu üyeleri, denetçileri, icra görevlileri veya muhasebe denetçileri (bundan böyle ‘yöneticiler’ olarak anılacaktır) görevlerinden doğan yükümlülükleri ihlal edip şirkete zarar verdikleri halde, şirketin kendisinin bu yöneticilere karşı sorumluluk davası açmaması durumunda, hisse sahiplerinin şirket adına bu yöneticilerin sorumluluğunu takip ederek tazminat talebinde bulunabileceği bir davadır. Bu sistem, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 847. maddesinde düzenlenmiştir ve yönetimdeki usulsüzlükler veya ihmallerle mücadelede denetim işlevini güçlendirerek şirketin çıkarlarını korumada hayati bir rol oynar.
Hisse sahipleri adına temsilci dava açabilmek için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. İlk olarak, dava açacak hisse sahibinin, halka açık şirketlerde en az altı ay süreyle sürekli hisse sahibi olması gerekmektedir. Daha sonra, hisse sahibi, şirkete karşı yazılı bir şekilde yöneticilerin sorumluluğunu takip etme davasının açılmasını talep etmelidir. Şirket, bu talebi aldıktan sonra dava açıp açmama kararını vermek için 30 günlük bir süreye sahiptir. Ancak, bu 30 günlük süre içinde şirkete geri dönüşü olmayan zararların ortaya çıkma ihtimali varsa, bu ön talep şartından muaf tutulabilir.
Hisse sahipleri adına temsilci dava konusu olan ‘yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu’ kapsamı konusunda, uzun zamandır ‘genel borç teorisi’ ve ‘sınırlı borç teorisi’ olmak üzere iki ana görüş çatışmaktadır. Genel borç teorisi, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı taşıdığı tüm borçların hisse sahipleri adına temsilci dava konusu olabileceğini savunur ve şirketin yöneticilerin sorumluluğunu takip etmekte ihmalkâr olabileceği olasılığının borcun ortaya çıkış nedenine bakılmaksızın var olduğunu temel alır. Diğer yandan, sınırlı borç teorisi, sorumluluğun takibinin belirli bir kapsamla, örneğin muafiyeti zor veya imkansız olan sorumluluklarla sınırlı olması gerektiğini savunur ve şirketin yönetim kararlarına saygı gösterilmesi gerektiğini öne sürer.
Hisse sahipleri adına temsilci dava, 1993 yılında ticaret kanununda yapılan değişiklikle, dava açma harcının talep edilen miktar ne olursa olsun sabit 8,200 yen (o zaman için) olarak büyük ölçüde düşürülmesiyle kullanımı dramatik bir şekilde artmıştır. Bu, yönetimdeki usulsüzlüklere karşı güçlü bir caydırıcı olarak işlev görmeye başlamıştır; ancak, diğer yandan, haksız amaçlarla veya şirkete zarar verme niyetiyle açılan davalar, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 847. maddesinin birinci fıkrasının istisna hükmüne göre reddedilebilir. Bu sistem, hisse sahiplerinin şirket sahipleri olarak yönetimin eylemlerini denetlemelerini ve şirketin çıkarlarını aktif bir şekilde korumalarını sağlayan önemli bir araçtır ve Japonya’daki kurumsal yönetişimde merkezi bir rol oynamaktadır.
Japonya’da Hisse Sahiplerinin Teklif Hakkı
Japonya’da hisse sahiplerinin teklif hakkı, hisse sahiplerinin genel kurul toplantısının gündem maddeleri arasına belirli konuları eklemeyi ve bu tekliflerin toplantı çağrı bildirisine dahil edilmesini şirketten talep etme hakkıdır. Bu sistem, genel kurulların sadece bir formalite olmasını önlemek, hisse sahiplerinin haklarını güçlendirmek ve hisse sahipleri ile şirket arasında yapıcı iletişimi teşvik etmek amacıyla 1981 yılında (Showa 56) Japon ticaret kanununa dahil edilmiştir.
Bu hakkı kullanabilmek için bazı şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Halka açık şirketlerde, teklifte bulunan hisse sahipleri, toplam oy haklarının en az %1’ine veya en az 300 oy hakkına altı ay boyunca sürekli olarak sahip olmalıdırlar. Özel şirketlerde ve yönetim kurulu kuruluşlarında, altı aylık sürekli sahiplik şartı aranmamaktadır. Ayrıca, hisse sahiplerinin teklifleri, ilgili genel kurul toplantısından sekiz hafta öncesine kadar şirkete sunulmalıdır. Teklif edilebilecek gündem maddelerinin sayısı, Japon şirketler kanununun 305. maddesinin 4. fıkrasına göre, her bir hisse sahibi için en fazla on adetle sınırlıdır.
Şirket, aşağıdaki gibi belirli durumlarda hisse sahibi tekliflerini reddedebilir:
- Teklif edilen gündem maddesi yasalara veya şirket ana sözleşmesine aykırıysa (Japon şirketler kanunu 304. madde fıkra 1, 305. madde fıkra 4).
- Esasen aynı gündem maddesi, geçmiş üç yıl içinde genel kurulda toplam hisse sahiplerinin oylarının onda birinden fazlasının onayını alamayarak reddedilmişse.
- Teklifin gerekçesi açıkça yanıltıcıysa veya sadece kişinin itibarını zedelemek veya hakaret etmek amacıyla yapıldığı anlaşılıyorsa (Japon şirketler kanunu uygulama yönetmeliği 93. madde 1. fıkra 3. numara).
- Hisse sahibi teklif hakkının kullanımı ‘hakkın kötüye kullanılması’ olarak kabul ediliyorsa.
Son yıllarda, Japonya’daki genel kurullarda hisse sahipleri tarafından yapılan tekliflerin sayısında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. Bu artış, 2018 yılında yapılan pay birim sistemi değişikliği (1000 hisseden 100 hisseye düşürülmesi) ve Tokyo Menkul Kıymetler Borsası’nın asgari yatırım miktarını düşürme talebiyle birlikte hisse bölünmelerinin artmasına bağlı olarak, hisse sahibi teklif hakkının kullanım şartlarının esasen hafifletilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu artış, bireysel yatırımcılardan gelen yapıcı diyalogların ve tekliflerin arttığını göstermekte ve Japon şirket yönetişiminin evrimini teşvik eden bir unsur olarak görülmektedir.
Japonya’da Azınlık Hissedar Hakları
Yukarıda ayrıntılı olarak anlatılan hakların yanı sıra, Japon şirketler hukuku azınlık hissedarları korumak için çeşitli haklar tanımlamaktadır.
- Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı Çağrı Hakkı: Toplam oy hakkının %3’ünden fazlasını altı aydan beri sürekli olarak elinde bulunduran hissedarlar, şirketin işleyişi veya varlıklarıyla ilgili önemli konularda olağanüstü genel kurul toplantısının çağrılmasını şirketten talep edebilir. Bu hak, yönetim kurulu genel kurulu toplamayı reddettiğinde, hissedarların doğrudan yönetimde söz sahibi olmalarını sağlamak için verilmiştir.
- Yöneticilerin Sorumluluk Azaltımına İtiraz Hakkı: Toplam oy hakkının %3’ünden fazlasını elinde bulunduran hissedarlar, yönetim kurulu kararıyla yöneticilerin şirkete karşı tazminat sorumluluğunun azaltılmasına itiraz edebilir. Bu itiraz dile getirildiğinde, yönetim kurulu kararıyla sorumluluk azaltımı yapılamaz. Bu, yöneticilerin kendi sorumluluklarından haksız yere kaçınmasını önlemek ve hissedarların çıkarlarını korumak için önemli bir denetim yetkisidir.
- Şirketin Feshi Davası: Toplam oy hakkının %10’undan fazlasını elinde bulunduran hissedarlar, şirketin işlerini yürütmede ciddi zorluklar yaşadığı ve geri dönüşü olmayan zararların ortaya çıkma riski bulunduğu durumlarda veya şirketin varlıklarının yönetimi ve tasfiyesi ciddi şekilde uygunsuz olduğunda ve şirketin varlığını tehlikeye attığında, şirketin feshedilmesi için mahkemeye başvurabilir. Bu, şirketin devamının hissedarlar için zararlı olduğu durumlarda son çare olarak kullanılmak üzere tasarlanmıştır.
- Çoklu Temsilci Davası Açma Hakkı: Japon şirketler hukukunun 847. maddesinin 3. fıkrası, nihai tam kontrol sahibi şirketlerin azınlık hissedarlarının, belirli koşullar altında, tam kontrol altındaki şirketlerin yöneticilerinin sorumluluğunu takip etmek için dava açma hakkını tanımlamaktadır. Bu, karmaşık şirket grup yapılarında, ana şirketin hissedarlarının alt şirketlerin yöneticilerinin usulsüzlüklerini doğrudan takip etmelerini mümkün kılar ve grup genelinde kurumsal yönetimi güçlendirir.
Bu haklar, azınlık hissedarların şirket yönetimine etki etmelerini ve uygunsuz davranışları düzeltmelerini sağlayan çok katmanlı bir koruma mekanizması oluşturmaktadır.
Özet
Japonya’daki şirketler hukukunda azınlık hissedar haklarının korunması, yabancı yatırımcıların Japon şirketlerine yatırım yaparken vazgeçilmez bir unsurdur. İhtiyati tedbir talebi, yöneticilerin görevden alınması talebi, muhasebe kayıtlarının incelenmesi talebi, hissedar temsil dava hakkı ve hissedar teklif hakkı gibi çeşitli haklar, hissedarların şirket yönetimini denetlemelerini ve haksız eylemlerden kendi çıkarlarını korumalarını sağlayan güçlü yasal araçlar sunar. Bu haklar, sadece yasal düzenlemelerde belirtilmiş olmakla kalmaz, birçok mahkeme kararı aracılığıyla yorumları derinleştirilmiş ve pratikteki uygulamaları sağlamlaştırılmıştır. Özellikle, hak kullanımının şartları, ret gerekçeleri ve “hakların kötüye kullanımı” gibi kavramlar, mahkemelerin kararlarıyla somut anlamlar kazanmış ve hem hissedarlar hem de şirketler için öngörülebilirliği artırmıştır.
Monolith Hukuk Bürosu, Japon şirketler hukukunda azınlık hissedar haklarıyla ilgili geniş bir avukatlık hizmet yelpazesinde zengin deneyime sahiptir. Büromuzda, yabancı avukatlık niteliklerine sahip İngilizce konuşan avukatlar bulunmakta ve Japonya’nın karmaşık hukuk sistemini yabancı müşterilerimize anlaşılır kılarak etkili hukuki destek sağlayabilmektedirler.
Category: General Corporate