Japonya Ticaret Hukukunda 'Tüccar' ve 'İşletme' Kavramlarının Hukuki Anlamı

Japonya’da iş yapmakta olan veya yapmayı planlayan tüm şirketler için, “tüccar” ve “ticaret” gibi iki temel kavramı doğru bir şekilde anlamak, hukuki riskleri yönetmek ve sorunsuz bir işletme yönetimi sağlamak için atılacak ilk adımdır. Japon Ticaret Kanunu, Japon Medeni Kanunu’nun özel bir kanunu olarak konumlandırılmış olup, ticari işlemlerin hızlı ve güvenli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak için özel kurallar belirlemektedir. Bu Ticaret Kanunu’nun uygulandığı ana aktör “tüccar”lardır. Bir bireyin veya tüzel kişiliğin “tüccar” olarak kabul edilip edilmediği, uygulanacak hukuk, sözleşme yorumları ve hatta alacakların zamanaşımı süreleri gibi somut hukuki sorunlara doğrudan etki eder. Örneğin, tüccarların gerçekleştirdiği işlemlerden doğan alacaklar, Medeni Kanun’daki alacaklara göre daha kısa bir zamanaşımı süresine tabi olabilir. Bu nedenle, kendi şirketinizin veya iş ortaklarınızın “tüccar” olup olmadığını belirlemek, günlük iş pratiklerinde son derece önemlidir. Bu makalede, Japon Ticaret Kanunu’nun belirlediği “tüccar” tanımı, bu tanımın kapsamı ve “tüccar”ın faaliyetlerinin çekirdeğini oluşturan “ticaret” kavramı hakkında, somut yasal düzenlemeler ve önemli yargı kararları temel alınarak, uzman ve anlaşılır bir şekilde açıklama yapılacaktır.
Japonya’daki Ticaret Kanunu’na Göre ‘Tüccar’ Tanımı
Japon Ticaret Kanunu, uygulama alanına giren ‘tüccar’ için net bir tanım belirlemiştir. Japon Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrası, ‘Bu kanunda “tüccar”, kendi adına ticari işlemler yapmayı meslek edinen kişiyi ifade eder.’ şeklinde hüküm koymaktadır. Bu tanım, ‘kendi adına’ ve ‘meslek olarak’ olmak üzere iki önemli unsurdan oluşmaktadır.
İlk olarak, ‘kendi adına’ unsuru, kişinin hukuki hak ve yükümlülüklerin öznesi olduğu anlamına gelir. Burada önemli olan, kimin fiziksel olarak işlemi gerçekleştirdiği değil, işlemden doğan hakların (örneğin, malın bedelini alma hakkı) ve yükümlülüklerin (örneğin, malı teslim etme yükümlülüğü) hukuki olarak kime ait olduğudur. Örneğin, bir anonim şirketin yönetim kurulu başkanı bir sözleşmeye imza attığında, sözleşmenin tarafı yönetim kurulu başkanı birey olarak değil, anonim şirketin kendisidir. Bu durumda, hak ve yükümlülüklerin öznesi şirket olduğundan, ‘kendi adına’ işlem yapan şirkettir ve şirket tüccar olur. Bu ayrım, şirketin ve bireyin sorumluluklarını net bir şekilde ayırmak ve kurumsal yönetişimin temelini oluşturmak açısından önemlidir.
İkinci olarak, ‘meslek olarak’ unsuru, kar amacı güderek (kâr amaçlılık), aynı türdeki işlemleri tekrarlayarak ve sürekli bir şekilde yapma niyetini (süreklilik) ifade eder. Burada önemli olan, kar amacının objektif olarak algılanabilir bir niyeti olup olmadığıdır ve gerçekte kar elde edilip edilmediği sorulmaz. Tek bir işlem bile olsa, bu işlemin sürekli bir iş faaliyetinin parçası olarak yapılma niyeti varsa, ‘meslek olarak’ unsuru karşılanmış sayılır. Bu iki unsuru karşılayan kişiler, Japon Ticaret Kanunu’nda tanımlanan en temel ‘tüccar’ olur.
Japonya’da “Tüccar” Olarak Kabul Edilen Kişilerin Kapsamı
Japon ticaret hukuku, “tüccar”ı iki kategoriye ayırır. Birincisi, yukarıda bahsedilen tanıma uyan “asli tüccarlar”, diğeri ise belirli işletme biçimlerinden dolayı tüccar olarak kabul edilen “taklit tüccarlar”dır.
Asli tüccarlar, Japon ticaret hukukunun 4. maddesinin 1. fıkrasına göre, “kendi adına ticari işlemler yapmayı meslek edinen kişiler”i ifade eder. Bu, işletmenin çekirdeğinin, hukuki olarak “ticari işlem” olarak tanımlanan faaliyetler olduğu öznelerdir.
Buna karşılık, taklit tüccarlar, Japon ticaret hukukunun 4. maddesinin 2. fıkrasında belirlenmiştir. Bu hükme göre, “mağaza veya buna benzer tesisler aracılığıyla mal satmayı meslek edinen kişiler” veya “madencilik yapan kişiler”, faaliyetleri kesin anlamda ticari işleme uymasa bile, tüccar olarak kabul edilirler. Bu düzenlemenin arkasında, işletmenin dışsal formu veya tesislerinin, ticari işlemlerin güvenliğini koruma ihtiyacı olan ticari gerçekliği barındırdığı düşüncesi yatar.
Bu farkı anlamak için somut bir örnek düşünelim. Örneğin, bir çiftçi kendi tarlasında yetiştirdiği sebzeleri, özel bir mağaza açmaksızın sokakta satarsa, bu durum ilk üretim ürünlerinin satışı olarak kabul edilir ve genellikle tüccar sayılmaz. Ancak, aynı çiftçi kalıcı bir mağaza kurup orada sebzeleri sürekli olarak satmaya başlarsa, bu çiftçi “mağaza aracılığıyla mal satmayı meslek edinen kişi” olarak taklit tüccar kapsamına girer. Bu durumda, satılan malın kendi üretimi olup olmamasından bağımsız olarak, mağaza gibi ticari bir tesis kullanarak iş yapma gerçeği, o kişiyi ticaret hukukunun düzenlemeleri altına sokan temel neden olur.
Şirketler Neden Ticaret Erbabı Olarak Görülür?
Japonya’da şirketler hukuku (会社法) temelinde kurulan anonim şirketler ve limited şirketler gibi tüzel kişiler, genellikle “ticaret erbabı” olarak kabul edilir. Bu sonuç, Japon hukuk sistemi içindeki yasaların uygulanış ilişkisini anlayarak daha da netleşir.
Japon hukuk sisteminde, yasalar arasında genel hukuk ve özel hukuk ilişkisi bulunur. Özel hukuk ilişkilerini genel olarak düzenleyen Japon medeni hukuku “genel hukuk” iken, ticari işlemlere özgü Japon ticaret hukuku medeni hukukun “özel hukuku” durumundadır. Şirketlere ilişkin meselelerde ise, Japon şirketler hukuku ticaret hukukunun “özel hukuku” olarak konumlandırılır. Dolayısıyla, bir konu hakkında hem şirketler hukuku hem de ticaret hukuku düzenlemeleri varsa, özel hukuk olan şirketler hukuku öncelikli olarak uygulanır. Uygulama sıralaması “şirketler hukuku > ticaret hukuku > medeni hukuk” şeklinde olur.
Şirketlerin ticaret erbabı olma temeli, kuruluş amaçlarında yatar. Japon şirketler hukuku, şirketleri doğrudan “ticaret erbabı” olarak tanımlayan bir madde içermez. Ancak, şirketler hukukuna göre şirketler, hissedarlara kar payı dağıtımı ve kalan varlıkların dağıtımını öngörür ve iş faaliyetleri aracılığıyla kar elde etmeyi temel amaç olarak belirler. Bu kar amacı gütmek niteliği, Japon ticaret hukukunun 4. maddesinin 1. fıkrasındaki “meslek olarak” şartını doğal olarak karşılar. Bu nedenle, şirketler, belirli ticari işlemleri bireysel olarak gerçekleştirip gerçekleştirmemelerine bakılmaksızın, varlıklarının kendisiyle otomatik olarak ticaret erbabı statüsü kazanır.
Tüccar Statüsü Ne Zaman Kazanılır?
Tüzel kişilikler kuruluşlarıyla birlikte tüccar statüsü kazanırken, bireysel işletme sahipleri gibi gerçek kişilerin ne zaman tüccar statüsü kazandığı, uygulamada son derece önemli bir meseledir. İşletmeler resmi olarak faaliyete başladıkları anda değil, daha önceki bir aşamada tüccar olarak kabul edilebilirler.
Bu konuda yol gösterici bir karar, Japonya’nın Yargıtay’ının (1958) 19 Haziran 1958 tarihli kararıdır. Bu kararda, “Belirli bir ticareti başlatma amacıyla hazırlık faaliyetlerinde bulunan kişi, bu faaliyetlerle ticarete başlama iradesini gerçekleştirmiş olur ve böylece tüccar olarak statü kazanır” denilmiştir. Bu, işletmenin “açılış hazırlık faaliyetleri” gerçekleştirdiği anda, kişinin zaten tüccar olarak kabul edileceği anlamına gelir. Belirli hazırlık faaliyetleri, ticarete başlama iradesini objektif olarak gösterdiği takdirde, kişinin tüccar olarak hukuki statüsü tanınabilir. Açılış hazırlık faaliyetlerine örnek olarak, işletme sermayesi borçlanması, dükkan için gayrimenkul kiralama sözleşmesi yapılması veya işletme için gerekli ekipman ve tabelaların sipariş edilmesi gibi faaliyetler sayılabilir.
Bu kararın amacı, açılış hazırlık aşamasındaki işlemlerde karşı tarafı korumaktır. Örneğin, bir sinema açmak için kredi kullanan bir kişinin, bu borçla ilgili bir anlaşmazlıkta, tüccarlar arasındaki işlemlerde uygulanan kısa ticari zamanaşımını ileri sürdüğü bir dava olmuştur. Bu tür hazırlık faaliyetlerinden kaynaklanan hukuki ilişkileri ticaret hukuku düzenlemeleri altına alarak, işlemlerin istikrarı ve öngörülebilirliği sağlanmaktadır.
Yine de, bu kuralın önemli sınırlamaları vardır. Japonya Yargıtay’ının 24 Şubat 1972 tarihli kararında, açılış hazırlık faaliyetlerinin tüccar statüsü kazanımının temeli olabilmesi için, “bu faaliyetlerin objektif olarak bakıldığında, ticaret için hazırlık faaliyetleri olduğunun anlaşılabilir olması gerektiği” belirtilmiştir. Yani, faaliyet gösteren kişinin subjektif niyeti yeterli değildir; faaliyetin dışarıdan bakıldığında da işletmenin hazırlığı olduğu açıkça anlaşılabilir olmalıdır. Bu objektiflik gerekliliği, işlem karşı tarafının beklenmedik bir şekilde ticaret hukukunun uygulanmasına maruz kalmasını önlemek için önemli bir güvence olarak işlev görmektedir.
Japonya’da “Ticaret” Kavramı ve Kapsamı
Japon ticaret hukukunu anlamak için merkezi bir öneme sahip olan “ticaret” kavramı, “tüccar” tanımının da çekirdeğini oluşturur. Genel olarak, “ticaret”, kar amacı güderek aynı türden işlemleri sürekli ve tekrarlayıcı bir şekilde yapmayı ifade eder. Bu kavram, ticaret hukukunun uygulama alanını belirlemede önemli bir rol oynar.
Ancak, ekonomik faaliyetlerin tümü ticaret hukuku anlamında “ticaret” olarak kabul edilmez. Japon ticaret hukuku ve yargı kararları, belirli faaliyetleri “ticaret” kapsamının dışında tutar.
İlk olarak, şirket çalışanları veya fabrika işçileri gibi, yalnızca ücret elde etmek amacıyla çalışan kişilerin faaliyetleri “ticaret” kapsamına dahil değildir. Bu, Japon ticaret hukukunun 502. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
İkinci olarak, doktorlar, avukatlar, yeminli mali müşavirler gibi yüksek düzeyde uzmanlık gerektiren mesleklerin faaliyetleri, geleneksel olarak ticaret hukuku anlamında “ticaret”ten ayrı tutulmuştur. Bu faaliyetler, kar amacından ziyade kamu yararı ve uzmanlık bilgisi veya tekniklerin sunulmasına daha fazla önem verilmesi nedeniyledir.
Üçüncü olarak, mağaza gibi ticari tesislere sahip olmadan kendi ürünlerini satan tarım veya balıkçılık gibi birincil üretim sektöründeki üreticilerin faaliyetleri de genellikle “ticaret” olarak kabul edilmez.
Bu ayrımlar, ticaret hukukunun düzenlemeye çalıştığı konunun, organize edilmiş ve tekrarlayan işlemler aracılığıyla kar elde etmeyi amaçlayan tipik “ticari işletme faaliyetleri” olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, bir faaliyetin “ticaret”e dahil olup olmadığını belirlerken, sadece maddi karşılık elde ediliyor olması gerçeğinden ziyade, faaliyetin amacı, biçimi ve toplumdaki konumu gibi faktörlerin bütünsel olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Japonya’da Ticari Olmayan Kuruluşların Yargı Örnekleri: Shinkin Bankası Vakası
Şirketlerin doğası gereği ticari işletme olarak kabul edilmesine karşın, tüzel kişiliğe sahip olmalarına rağmen ticari işletme sayılmayan organizasyonlar da bulunmaktadır. Bunların başında, Shinkin bankaları veya tarım kooperatifleri gibi kooperatif finans kuruluşları gelir. Bu tür organizasyonların hukuki statüsünü anlamak, ticari işletmelerin temel özelliği olan “kar amacı gütmek” gerekliliğini vurgular.
Japonya’nın Yargıtayı, bir dizi karar aracılığıyla Shinkin bankalarının ticari işletme olmadığı yönünde bir tutum sergilemiştir. Örneğin, Japonya Yargıtayı’nın 1988 (Showa 63) yılı 18 Ekim tarihli kararında, Shinkin bankalarının faaliyetlerinin kar amacı gütmeyen olduğu ve bu nedenle ticaret hukuku anlamında ticari işletme sayılmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu kararın temelinde, Shinkin bankalarının Shinkin Bankası Kanunu’na dayanarak, bölgesel toplumun refahını ve üyeler arası karşılıklı yardımlaşmayı amaçlayarak kurulan kar amacı gütmeyen bir tüzel kişilik olması yatmaktadır.
Bu hukuki ayrımın somut etkileri, gerçek anlaşmazlıklarda ortaya çıkar. Bir yargı örneğinde, bir Shinkin bankasının mevduat ödemesindeki gecikme nedeniyle uygulanacak gecikme faiz oranı tartışma konusu olmuştur. Eğer Shinkin bankası ticari işletme olsaydı ve bu mevduat sözleşmesi ticari bir işlem sayılsaydı, Japonya Ticaret Kanunu’nun 514. maddesinde belirlenen nispeten yüksek ticari yasal faiz oranı uygulanacaktı. Ancak mahkeme, Shinkin bankasının ticari işletme olmadığına ve bu işlemin ticari bir işlem sayılmadığına karar vermiş ve sonuç olarak daha düşük olan Japonya Medeni Kanunu’nda belirlenen yasal faiz oranının uygulanması gerektiğine hükmetmiştir.
Bu örnek, bir kuruluşun ticari işletme olup olmadığının belirlenmesinin, sadece akademik bir sınıflandırma olmayıp, parasal borç miktarını doğrudan etkileyen pratik bir sorun olduğunu göstermektedir. Ve bu kararın belirleyici noktası, organizasyonun ana tüzüğünde veya kuruluş kanununda belirtilen temel amacın “kar elde etme” mi yoksa “karşılıklı yardımlaşma” gibi kar amacı gütmeyen bir amaç mı olduğudur.
Özgün Tüccarlar ile Taklit Tüccarların Karşılaştırılması
Bugüne kadar açıkladığımız özgün tüccarlar ile taklit tüccarların farklarını düzenlediğimizde, aşağıdaki tablo gibi bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Bu tablo, her iki grubun hukuki temelleri, gereklilikleri ve ticari faaliyetlerle olan ilişkileri açısından temel farklılıkları net bir şekilde göstermektedir.
| Karşılaştırma Kriterleri | Özgün Tüccar | Taklit Tüccar |
| Hukuki Temel | Japonya Ticaret Kanunu’nun (商法) 4. Maddesi 1. Fıkrası | Japonya Ticaret Kanunu’nun (商法) 4. Maddesi 2. Fıkrası |
| Gereklilikler | Kendi adına ticari faaliyetlerde bulunmak | ① Mağaza gibi tesislerde mal satmak veya ② Madencilik yapmak |
| Ticari Faaliyetlerle İlişki | Ticari faaliyetlerin iş olarak yürütülmesi esastır | Ticari faaliyetlerin iş olarak yürütülmesi bir gereklilik değildir |
Japonya’da Küçük İşletmeciler Sistemi Hakkında
Japon ticaret hukuku, tüm işletmelere aynı yükümlülükleri yüklemez. Özellikle küçük ölçekli işletmeler için, yüklerini hafifletmek amacıyla özel bir sistem geliştirilmiştir. Bu, “küçük işletmeciler” sistemidir.
Japon ticaret hukukunun 7. maddesi, belirli hükümlerin “küçük işletmecilere” uygulanmamasını öngörür. Burada bahsedilen “küçük işletmeci”, “işletmenin kullanımında olan mal varlığının değerinin Adalet Bakanlığı yönetmeliği ile belirlenen miktarı aşmaması” olarak tanımlanmaktadır. Ve bu spesifik miktar, Japon ticaret hukuku uygulama yönetmeliğinin 3. maddesi ile “500.000 yen” olarak belirlenmiştir. Bu değer, son iş yılında hazırlanan bilançoda kayıtlı varlık miktarına göre belirlenir.
Küçük işletmeci olarak kabul edildiğinde, bazı önemli yükümlülüklerden muaf tutulursunuz. Bunlar arasında özellikle iş pratiğinde büyük etkisi olanlar, ticari unvanın tescili (ticari kayıt), ticari unvanın devam ettirilmesinden doğan sorumluluklar ve ticari defterlerin tutulması gibi yükümlülüklerden muafiyettir. Bu sayede, küçük ölçekli bireysel işletmeciler gibi işletmeler, işe başlarken yönetim yükünü ve maliyetleri büyük ölçüde azaltabilirler. Bu sistem, Japon ticaret hukukunun işletmenin büyüklüğüne göre esnek düzenlemeler yapmayı amaçladığını gösteren iyi bir örnektir.
Özet
Bu makalede gördüğümüz gibi, Japon ticaret hukukunda “tüccar” tanımı, sadece hukuki bir sınıflandırmadan ibaret olmayıp, iş faaliyetlerine uygulanan yasal düzenlemelerin başlangıç noktasını oluşturan son derece önemli bir kavramdır. “Kendi adına” ve “meslek olarak” gibi gereklilikler, işletme açma hazırlıklarıyla erken dönemde tüccar statüsü kazanma ve şirketlerin doğaları gereği tüccar olmaları gibi konular, yorumları çeşitlilik göstermektedir. Ayrıca, kredi kooperatiflerinin örneği gösterdiği gibi, yalnızca kurumsal yapı değil, temeldeki “kar amacı gütmek” olup olmaması da tüccarlık niteliğini belirleyen anahtardır. Bu temel bilgiler, Japonya’da iş yürüten tüm şirket yöneticileri ve hukuk danışmanları için vazgeçilmezdir.
Monolith Hukuk Bürosu, Japon ticaret ve şirket hukuku ile ilgili karmaşık hukuki meselelerde, yerli ve yabancı birçok müşteriyi temsil ederek zengin deneyime sahiptir. Büromuzda, sadece Japon avukatlık lisansına sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda yabancı avukatlık lisanslarına da sahip İngilizce konuşan uzmanlar bulunmaktadır ve bu sayede uluslararası iş dünyasında ortaya çıkan özgün sorunlara da etkin bir şekilde yanıt verebilmekteyiz. Bu makalede ele aldığımız ticaret hukukunun temel kavramları hakkında danışmanlık hizmetlerinden, daha karmaşık kurumsal hukuk işlerine kadar, şirketinizin işlerini hukuki açıdan güçlü bir şekilde desteklemeye hazırız.
Category: General Corporate




















