Japonya Ticaret Hukukunda Karşılıklı Hesaplaşma: Özgün Hukuki Etkileri ve Uygulamada Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Özellikle uluslararası iş dünyasında, şirketler arası sürekli ticarette, etkin ve güvenli bir ödeme sistemi kurmak hayati önem taşır. Japonya’nın ticari işlemler hukukunda, bu tür ihtiyaçlara cevap verebilecek benzersiz düzenlemeler bulunmaktadır. Bunlardan biri, Japon Ticaret Kanunu’nun (商法) ikinci bölümünün üçüncü faslında düzenlenen “karşılıklı hesaplaşma” sistemidir. Bu düzenleme, taraflar arasındaki tekrar eden alacak ve borçların düzenli olarak mahsup edilerek, sadece nihai farkın ödenmesini amaçlamaktadır. İlk bakışta bankaların cari hesap işlemlerine benzer gibi görünebilir. Ancak, hukuki temeli ve etkileri temelden farklıdır ve bu farkı anlamadan işlem yapmak, beklenmedik hukuki risklere yol açabilir. Karşılıklı hesaplaşma sözleşmesi, sadece muhasebe kolaylığı sağlayan bir araç değildir; bu, işlemlerden kaynaklanan bireysel alacakların doğasını değiştiren ve taraflar arasındaki hukuki ilişkiye güçlü bir etki yapan hukuki bir mekanizmadır. Bu makalede, karşılıklı hesaplaşma sözleşmesinin kurulma şartlarından, en karakteristik hukuki etkileri olan “bölünemezlik ilkesi” ve “bakiye onayının etkisi”ne, ve sözleşmenin sona erme sebeplerine kadar, somut yasal düzenlemeler ve yargı kararlarına dayanarak ayrıntılı bir şekilde açıklanacaktır. Ayrıca, birçok iş insanının karıştırdığı banka cari hesap işlemleri ile arasındaki net farkı ortaya koyarak, iş dünyasında doğru anlayışın teşvik edilmesi amaçlanmaktadır.
Japon Ticaret Hukuku Altında Karşılıklı Hesap Sözleşmesinin Kurulma Şartları
Karşılıklı hesap sözleşmesinin hukuki olarak geçerli bir şekilde kurulabilmesi için, Japon ticaret hukukunun belirlediği bazı şartların karşılanması gerekmektedir. Bu şartlar, bu sistemin sahip olduğu özgün hukuki etkinin haklı gerekçesini oluşturan temellerdir.
Öncelikle, taraflar arasında “karşılıklı hesap yapılması yönünde bir anlaşma” bulunması gerekmektedir. Japon ticaret hukukunun 529. maddesi, karşılıklı hesabın “belirli bir süre içindeki işlemlerden doğan alacak ve borçların toplamı üzerinden mahsuplaşma yapılması ve kalan tutarın ödenmesi suretiyle etkinlik kazandığını” hükme bağlamaktadır. Bu, bireysel alacak ve borçların her seferinde ayrı ayrı ödenmesi yerine, belirli bir süre zarfında topluca hesaplaşma yapılmasını benimseyen özel bir ödeme yöntemidir ve tarafların bu konudaki açık irade birliğini talep eder.
İkinci olarak, tarafların uygunluğu ile ilgili şartlar bulunmaktadır. Karşılıklı hesap, “ticaret erbabı arasında veya ticaret erbabı ile olmayan kişiler arasında” akdedilmelidir. Yani, taraflardan en az birinin Japon ticaret hukukuna göre “ticaret erbabı” olması gerekmekte ve ticaret erbabı olmayan kişiler arasında bu sistem kullanılamamaktadır.
Üçüncü olarak ve en temel şart olarak, taraflar arasında “düzenli işlem yapma” ilişkisi, yani sürekli bir ticari ilişkinin var olması gerekmektedir. Bu “düzenli işlem” gerçekliği, karşılıklı hesap sisteminin mantıksal dayanağıdır. Çünkü, aşağıda açıklanacak olan bölünmez ilke gibi, bireysel alacakların bağımsız haklar olarak ele alınmaması ve üçüncü kişiler tarafından haczedilmesinin engellenmesi gibi güçlü etkiler, normal ticari ilişkilerden açıklanması zor durumlardır. Ancak, taraflar arasında istikrarlı ve sürekli bir ticari ilişki varsa, hukuk bu içsel hesaplaşmanın istikrarını ve verimliliğini, dışarıdan gelen üçüncü kişilerin haklarına üstün tutmayı haklı çıkarabilir. Bu sürekli ilişki, karşılıklı hesap gibi hukuki bir çerçevenin temelini oluşturmaktadır.
Son olarak, hesap dönemi (hesap kapatma süresi) belirlemek yaygındır. Taraflar bu süreyi serbestçe anlaşarak belirleyebilirler, ancak Japon ticaret hukukunun 531. maddesine göre, eğer süre belirlenmemişse, bu süre altı ay olarak kabul edilir.
Japon Hukukunda Karşılıklı Hesap Anlaşmalarının Hukuki Etkisi (1): Bölünemezlik İlkesi ve Dışsal Geçerliliği
Bir karşılıklı hesap anlaşması yapıldığında, en güçlü ve karakteristik hukuki etkilerinden biri olan ‘bölünemezlik ilkesi’ ortaya çıkar. Bu, karşılıklı hesabın ‘olumsuz etkisi’ olarak da adlandırılır ve hem anlaşma taraflarının hem de üçüncü kişilerin hakları üzerinde önemli etkiler yaratır.
Bölünemezlik ilkesinin özü, normal işlemlerden doğan ve karşılıklı hesaba dahil edilen bireysel alacak ve borçların bağımsızlıklarını kaybetmeleridir. Bu alacak ve borçlar artık ayrı ayrı var olan hak ve yükümlülükler değil, bir bütün olarak birleşmiş bir topluluk haline gelir. Sonuç olarak, anlaşma tarafları, hesaplama dönemi boyunca belirli bir alacağı ayrı olarak talep edemez, başkasına devredemez veya teminat olarak gösteremez.
Bu ilkenin özellikle önemli olduğu durum, üçüncü kişilerle olan ilişkilerde ortaya çıkar. Japon yargı kararları, bu bölünemezlik ilkesinin anlaşma tarafları dışındaki üçüncü kişilere karşı da etkili olduğunu açıkça kabul etmektedir. Dönüm noktası niteliğindeki bir karar olarak, 1936 (Showa 11) yılının 11 Mart’ında Büyük Yargıtay’ın (o zamanın en yüksek mahkemesine denk gelir) verdiği karar gösterilebilir. Bu karar, karşılıklı hesaba dahil edilen bireysel alacakların üçüncü kişiler tarafından haczedilemeyeceğine hükmetmiştir. Mahkeme, bu alacakların, taraflar arasında sadece bir devir yasağı anlaşmasıyla devrinin sınırlı olmadığını, karşılıklı hesaba dahil edilmiş olmaları nedeniyle ‘doğası gereği devredilemez’ hale geldiğini yorumlamıştır. Bu hukuki yapı son derece önemlidir çünkü bu sayede, alacakları haczetmeye çalışan üçüncü kişilerin karşılıklı hesap anlaşmasının varlığından haberdar olup olmadıklarına bakılmaksızın, haciz işlemi geçersiz olur. Bu, karşılıklı hesap anlaşmasının, taraflar arasındaki ticari ilişkileri dış müdahalelerden koruyan güçlü bir hukuki engel olarak işlev gördüğünü gösterir.
Yine de, bu katı ilkenin istisnaları bulunmaktadır. Japon Ticaret Kanunu’nun 530. maddesi, senetler veya diğer ticari belgelerden doğan alacak ve borçların karşılıklı hesaba dahil edildiği durumlarda, bu belgelerin borçlusunun ödeme yapmaması halinde, tarafların bu borçla ilgili kalemi karşılıklı hesaptan çıkarabileceğini belirtir. Bu, bir tarafın tek başına üçüncü kişinin ödeme yapmama riskini üstlenmesi ve kendi borcunun karşılıklı hesapla tamamen kapatılmasının yol açacağı haksız durumu önlemek için getirilmiş bir düzenlemedir.
Japon Ticaret Hukuku Altında Karşılıklı Hesaplamaların Hukuki Etkisi (2): Hesap Kesimi ve Bakiye Onayının Gücü
Hesaplama dönemi sona erdiğinde, karşılıklı hesaplamalar ‘aktif etki’ olarak adlandırılan bir aşamaya girer. Bu aşamanın merkezinde, hesapların kesilmesi ve ardından kalan bakiyenin onaylanması yer alır. Bakiye onayı, sadece muhasebe üzerinde bir doğrulama işlemi olmanın ötesinde, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi kesinleştiren önemli bir hukuki etkiye sahiptir.
Hesaplama döneminin son gününde, taraflar o ana kadar oluşan tüm alacak ve borç kalemlerini içeren bir hesap özeti hazırlar ve hesapları kapatır. Daha sonra, diğer taraf bu hesap özetinin içeriğini gözden geçirir ve onaylar. İşte bu ‘onay’, hukuki açıdan son derece önemli bir dönüm noktasıdır.
Japon ticaret hukuku doktrini ve yargı kararları, bu bakiye onayına ‘değiştirici etki’ atfetmektedir . Değiştirme, orijinal borcu ortadan kaldıran ve onun yerine yeni bir borç yaratan bir sözleşmedir. Karşılıklı hesaplama bağlamında, bakiye onaylandığı anda, hesaplama dönemi boyunca var olan tüm alacak ve borçlar hukuki olarak sona erer. Bunların yerine, onaylanan net bakiye kendisiyle yeni bir tek alacak (kalan alacak) oluşur .
Bu değiştirici etki ile yakından ilişkili olan, Japon Ticaret Kanunu’nun 532. maddesi tarafından belirlenen itiraz sınırlamalarıdır. Bu maddeye göre, bir taraf hesap özetini onayladıktan sonra, o hesap özetinde yer alan her bir maddeye itiraz etmesi mümkün değildir . Örneğin, bir işlemdeki ürünün kalitesinden memnun olmamasına rağmen, o işlemden kaynaklanan alacakları içeren hesap özetini bir kez onayladıysa, daha sonra bu kalite sorununu gerekçe göstererek kalan alacağın ödenmesini reddetmesi genellikle kabul edilemez.
Bu sistem, tarafları, bakiyeyi onaylamadan önce tüm işlem içeriğini dikkatlice incelemeye ve var olan tüm anlaşmazlıkları çözmeye güçlü bir şekilde teşvik eder. Bakiye onayı, geçmişin karmaşık işlem ilişkilerini tasfiye eder ve bunları tek bir kesin borca dönüştüren, hukuki bir son tarih olarak işlev görür.
Elbette, bu katı kuralın da istisnaları vardır. Japon Ticaret Kanunu’nun 532. maddesinin istisna hükmü, hesap özetinde ‘hata veya eksiklik olduğunda’, onaydan sonra bile itiraz edilebileceğini belirtir . Bu, hesaplama hataları veya kayıt eksiklikleri gibi idari yanlışlıkları düzeltme fırsatını garanti eder ve orijinal işlem içeriğiyle ilgili maddi anlaşmazlıkları yeniden gündeme getirmeyi kabul etmez.
Japon Ticaret Kanunu Altında Karşılıklı Hesap Sözleşmesinin Sona Erme Sebepleri
Karşılıklı hesap sözleşmesi, doğası gereği, taraflar arasındaki sürekli güven ilişkisine dayanmaktadır. Bu nedenle, Japon ticaret kanunu, bu güven ilişkisinin kaybedilmesi veya sözleşmenin devamının zorlaşması durumunda, sözleşmeyi sonlandırmak için açık yöntemler belirlemiştir. Sona erme sebepleri, esas olarak tarafların iradesiyle yapılan feshedilme ve kanun hükümlerine göre otomatik sona erme olmak üzere ikiye ayrılır.
İlk olarak, tarafların iradesiyle yapılan feshedilmedir. Japon ticaret kanununun 534. maddesi, “Her bir taraf, istediği zaman karşılıklı hesabı feshedebilir” şeklinde hüküm içermektedir. Bu, birçok sürekli sözleşmenin feshi için belirli bir sebep veya ihbar süresi gerektirirken, karşılıklı hesap sözleşmesinin, herhangi bir sebep göstermeksizin ve sadece bir tarafın irade beyanıyla, istenildiği zaman sonlandırılabilmesine olanak tanıyan güçlü bir haktır. Bu hükmün altında yatan anlayış, karşılıklı hesabın taraflar arasındaki yüksek düzeyde güven ilişkisine (kişisel ilişki) dayalı bir sözleşme olduğudur. Eğer taraflardan biri, diğer tarafın kredi durumu veya işlem tutumunda bir güvensizlik hissederse, kanun, o tarafın karmaşık ödeme ilişkilerinden hızla çıkmasını mümkün kılar. Bu fesih hakkı, iş ilişkilerinin kötüleşmesi durumunda riskleri yönetmek için önemli bir araç olarak işlev görür. Sözleşme feshedildiğinde, o anda hesaplar hemen kapatılır ve kesinleşen bakiyenin ödemesi talep edilebilir.
İkinci olarak, kanuni sona erme sebepleridir. Sözleşme taraflarının iradesinden bağımsız olarak, kanun tarafından belirlenen belirli bir gerçekleşme durumunda, karşılıklı hesap sözleşmesi otomatik olarak sona erer. Bunun en önemli örneği, taraflardan birinin iflas işlemlerinin başlamasıdır. Japon iflas kanununun 59. maddesinin 1. fıkrası, karşılıklı hesabın taraflardan biri için iflas işlemleri başladığında sona ereceğini açıkça belirtir. Bu da, bir tarafın ödeme kabiliyeti konusunda ciddi şüpheler doğduğunda, ödeme ilişkilerini erken bir aşamada netleştirmek ve tüm alacaklılar arasında adil bir dağıtımı sağlamak için bir düzenlemedir.
Japonya’da Genel Cari Hesaplar (当座勘定) ile Klasik Hesaplaşma (交互計算) Arasındaki Farklar
Japon Ticaret Kanunu tarafından düzenlenen klasik hesaplaşma, adı ve işlevi nedeniyle sıklıkla bankalarla açılan ‘cari hesaplar’ veya ‘cari mevduatlar’ ile karıştırılabilir. Ancak, her iki sistem de hukuki nitelik açısından temelden farklıdır. Bu farkı anlamak, iş dünyasında risk yönetimi açısından son derece önemlidir.
Japon Ticaret Kanunu’nun 529. maddesinden itibaren düzenlenen klasik hesaplaşma, belirlenmiş bir hesaplaşma dönemi sona erene kadar, bireysel alacak ve borçların bağımsızlığını kaybettiği ve ödemelerin ertelendiği bir model üzerine kuruludur. Dönem sonunda, tüm alacak ve borçlar topluca mahsuplaştırılır ve kalan bakiye belirlenir. Bu süre zarfında, daha önce bahsedilen bölünmezlik ilkesi devreye girer ve bireysel alacaklar, üçüncü şahıslar tarafından haczedilemez.
Buna karşılık, bankaların cari hesap işlemleri, her bir işlem gerçekleştiğinde, o anki tek bir bakiye alacağının değiştiği ‘aşamalı hesaplaşma’ modeli ile açıklanır. Burada, klasik modeldeki gibi ‘hesaplaşma dönemi’ veya ‘dönem sonu nihai ödeme’ gibi kavramlar bulunmaz. Her işlem anında bakiyeye yansıtılır ve sürekli değişen tek bir bakiye alacağı bulunur. Dolayısıyla, bölünmezlik ilkesi uygulanmaz ve mevduat sahibinin alacaklıları, her zaman mevcut bakiyeyi haczedebilir.
Ayrıca, her iki sistemin düzenleme temeli de farklıdır. Ticaret Kanunu üzerinden düzenlenen klasik hesaplaşma, adından da anlaşılacağı üzere Japon Ticaret Kanunu maddeleri ile doğrudan düzenlenir. Öte yandan, bankaların cari hesap işlemleri, esas olarak banka ve müşteri arasında imzalanan ‘Banka Cari Hesap Sözleşmesi’ gibi sözleşmeler (şartnameler) ile düzenlenir.
İşte bu farklılıkların özetlendiği tablo aşağıdadır.
| Özellik | Japon Ticaret Kanunu Üzerinden Klasik Hesaplaşma | Bankaların Cari Hesap İşlemleri |
| Yasal Dayanak | Japon Ticaret Kanunu | Taraflar Arası Sözleşme |
| Ödeme Modeli | Klasik Model | Aşamalı Model |
| Ödeme Zamanlaması | Dönem Sonunda Toplu | Her İşlemde Sürekli |
| Dönem İçi Alacakların Niteliği | Bağımsızlığını Kaybeder ve Bölünmez Hale Gelir | Sürekli Değişen Tek Bakiye Alacağı Olarak Var Olur |
| Bölünmezlik İlkesinin Uygulanması | Uygulanır | Uygulanmaz |
| Üçüncü Şahısların Haczi | Dönem İçindeki Bireysel Alacakların Haczi Mümkün Değil | O Anki Bakiye Alacağı Olarak Haczedilebilir |
| Asıl Amaç | Alacak ve Borçların Ödeme Kolaylaştırılması ve Güvence Altına Alınması | Ödeme Yöntemlerinin Sağlanması |
Bu şekilde, Japon Ticaret Kanunu üzerinden düzenlenen klasik hesaplaşma ile bankaların cari hesap işlemleri, birbirine benzeyen ancak farklı sistemlerdir. Özellikle, bölünmezlik ilkesinin uygulanıp uygulanmaması, alacakların korunmasını düşünen üçüncü şahıslar için belirleyici bir fark yaratır.
Özet
Japonya’daki ticaret hukukunda yer alan karşılıklı hesaplaşma sistemi, sürekli ticari işlemlerde ödemeleri verimli hale getirmek ve taraflar arasındaki güveni sağlamak için geliştirilmiş sofistike bir hukuki düzenlemedir. Ancak, bu sistemin etkinliği, onun özgün hukuki etkilerine derin bir anlayışa dayanmaktadır. Özellikle, bireysel alacakların bağımsızlığını ortadan kaldıran ve üçüncü şahısların haciz girişimlerini engelleyen ‘bölünmez ilke’ ile geçmişteki işlemlere ilişkin anlaşmazlıkları ortadan kaldırarak yeni bir net borç alacağı yaratan ‘bakiye onayının değiştirici etkisi’, karşılıklı hesaplaşma sözleşmesinin temelini oluşturan güçlü etkilerdir. Bu etkiler, sözleşme taraflarına istikrarlı bir ticaret ortamı sunarken, içeriğini doğru bir şekilde anlamak ve yönetmek gerekmektedir; aksi takdirde beklenmedik hak kayıplarına veya anlaşmazlıklara yol açabilir. Bu nedenle, karşılıklı hesaplaşma sözleşmesi yapılırken ve yürütülürken, sadece muhasebe işlemleri değil, hukuki yönlerden de dikkatli bir değerlendirme şarttır.
Monolith Hukuk Bürosu, Japonya’da birçok müşteriye, bu makalede açıklanan karşılıklı hesaplaşma da dahil olmak üzere Japon ticaret ve şirket hukuku konularında geniş bir deneyime sahiptir. Büromuzda, çeşitli yabancı ülkelerin avukatlık lisanslarına sahip İngilizce konuşan uzmanlar bulunmakta ve uluslararası iş dünyasında ortaya çıkan karmaşık hukuki sorunlar hakkında kesin ve stratejik tavsiyeler sunabilmektedirler. Karşılıklı hesaplaşma sözleşmesinin uygulanması, sözleşme incelemesi veya ilgili anlaşmazlık çözümleri gibi uzman desteğine ihtiyaç duyduğunuz durumlarda, lütfen büromuza danışın.
Category: General Corporate




















