MONOLITH LAW OFFICE+81-3-6262-3248Hafta içi 10:00-18:00 JST [English Only]

MONOLITH LAW MAGAZINE

General Corporate

Japonya Şirket Hukukunda İşletme Devri: Tanım, Prosedür ve Hukuki Risklerin Kapsamlı Açıklaması

General Corporate

Japonya Şirket Hukukunda İşletme Devri: Tanım, Prosedür ve Hukuki Risklerin Kapsamlı Açıklaması

İşletme devri, Japonya’daki M&A (şirket birleşme ve satın almaları) uygulamalarında son derece önemli ve esnek bir stratejik seçenektir. Bu, bir şirketin işlettiği işin tamamını veya bir kısmını başka bir şirkete satma işlemine işaret eder. İşletme devrinin en büyük özelliği, devredilecek varlıkların, borçların ve sözleşme ilişkilerinin taraflar arasındaki anlaşma ile seçilebilir olmasıdır. Bu “seçim özgürlüğü”, şirketlerin kar etmeyen bölümleri ayırıp ana işlerine yönetim kaynaklarını yoğunlaştırmasına veya satın alan tarafın beklenmedik borçlar gibi riskleri önlerken ihtiyaç duyduğu işletmeyi edinmesine olanak tanır. Ancak, bu stratejik kolaylığın hukuki işlemlerin karmaşıklığı ile iç içe bir ilişkisi vardır. Hak ve yükümlülükler otomatik olarak kapsamlı bir şekilde devralınmadığı için, bireysel varlıkların ve sözleşmelerin transferi için Japon şirketler hukukuna ve Japon medeni hukukuna göre belirlenen ayrı ayrı prosedürleri tek tek takip etmek gereklidir. Bu prosedürlerin karmaşıklığı, işletme devrini değerlendirirken büyük bir meydan okuma oluşturur. Bu makalede, şirket yöneticilerinin ve hukuk departmanlarının Japon hukuk sistemi altında işletme devrini doğru bir şekilde anlamaları ve uygulamaları için gerekli olan hukuki bilgileri, somut yasalar ve dava örnekleri temelinde kapsamlı bir şekilde açıklıyoruz. İşletme devrinin hukuki tanımından başlayarak, genel kurulda onay prosedürleri, varlık, borç ve çalışanların transferi ile ilgili uygulamalar ve devirden sonra ortaya çıkabilecek hukuki yükümlülükler ve risklere kadar, konunun tamamını açığa kavuşturacağız.  

Japonya’da İşletme Devri: Tanımı ve Hukuki Niteliği

İşletme devrini anlamanın ilk adımı, ‘işletme’ tanımını ve hak ve yükümlülüklerin devredilme yöntemi olan ‘belirli devralma’ kavramını doğru bir şekilde kavramaktır. Bunlar, işletme devrinin stratejik avantajlarını ve prosedürel zorluklarını belirleyen temel unsurlardır.

‘İşletme’ Tanımı: Organik Bir Bütün Olarak İşlevsel Varlıklar

Japon şirketler hukukunda ‘işletme’ teriminin açık bir tanımı bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu kavram mahkeme kararları yoluyla şekillenmiştir. Japonya Yüksek Mahkemesi’nin 1965 yılı 22 Eylül (1965) tarihli kararında belirttiği tanım, bugün için rehberlik eden yorum olarak kabul edilmektedir. Bu karara göre, ‘işletme’, ‘belirli bir iş amaçlı olarak örgütlenmiş ve organik bir bütün olarak işlev gören varlıklar’ olarak tanımlanmaktadır. Bu, sadece fabrika, ekipman, stok gibi bireysel somut varlıkların toplamını ifade etmez. Aksine, müşteri ilişkileri, ticari anlaşmalar, teknik bilgi birikimi ve bunları işleten çalışanlar gibi somut olmayan varlıklar ve insan faktörlerinin bir araya gelerek tek bir ekonomik işlevi yerine getirdiği durumu kasteder. Dolayısıyla, işletme devri, bu işlevsel varlıkları bir bütün olarak devreden bir işlem olup, yalnızca varlıkların parçalı satışı ile hukuki olarak ayrılır.

‘Belirli Devralma’nın Hukuki Niteliği: Hak ve Yükümlülüklerin Bireysel Devri İlkesi

İşletme devrinin hukuki niteliğini karakterize eden en önemli kavram ‘belirli devralma’dır. Bu, işletmeyi oluşturan bireysel varlıkların, borçların, sözleşme üzerindeki konumların, çalışanlarla yapılan iş sözleşmelerinin vb., işletme devri sözleşmesi imzalandığı sadece bu nedenle otomatik olarak alıcı şirkete (alıcı) geçmeyeceği anlamına gelir. Buna karşılık, hak ve yükümlülüklerin kapsamlı bir şekilde devredildiği ‘kapsamlı devralma’ ile temelde farklıdır. Belirli devralma olan işletme devrinde, devredilecek hak ve yükümlülüklerin her biri için, onların özelliklerine uygun bireysel devir işlemlerinden geçilmesi gereklidir. Örneğin, gayrimenkul mülkiyetini devretmek için tapu sicilinde kayıt, alacakların üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilmesi için borçluya bildirim ve borçların devredilebilmesi için alacaklının onayı gereklidir.

Bu belirli devralma ilkesi, işletme devrinin iki yönünü aynı anda ortaya çıkarır. Bir yandan, devredilecek varlık ve borçların taraflar tarafından serbestçe seçilebilmesi gibi stratejik bir büyük avantaj sağlar. Alıcı şirket, sadece iyi durumdaki işletme bölümlerini edinebilir ve satıcı şirketin (satıcı) karşı karşıya olduğu defter dışı borçlar veya dava riskleri gibi istenmeyen unsurları devralmaktan kaçınabilir. Diğer yandan, bu ilke prosedürel büyük bir yük doğurur. İlgili tüm üçüncü taraflarla, yani tedarikçilerle, çalışanlarla, alacaklılarla vb. bireysel olarak onay almak gereklidir ve bu, işlemlerin gecikmesine veya karmaşıklaşmasına neden olabilir. Bu nedenle, işletme devrini planlayan şirketler, bu seçilebilirlik stratejik değeri ile bireysel devirlerin zaman ve yönetim maliyetleri arasında dengeli bir karar vermek zorundadır.

Japonya’daki İşletme Devirlerinin Temel Prosedürleri ve Hissedar Hakları

İşletme devirleri, şirketlerin yönetim temellerini önemli ölçüde etkileyebileceğinden, Japon şirketler hukuku, yöneticilerin sadece kendi kararlarıyla bu işlemi gerçekleştirememeleri için katı prosedürler belirlemiştir. Bu prosedürler, yönetim esnekliğini sağlarken hissedarların çıkarlarını korumayı amaçlayan bir denge kurar.

Yönetim Kurulu Kararı ve Hissedarlar Genel Kurulunda Özel Karar

İşletme devri süreci genellikle, devreden ve devralan şirketlerin her ikisinde de yönetim kurulu kararlarıyla başlar. Yönetim kurulu, işletme devri sözleşmesinin imzalanmasını onaylar. Ancak, yönetim kurulunun onayı yeterli değildir. İlke olarak, işletme devri sözleşmesi, hissedarlar genel kurulunda ‘özel karar’ ile onaylanmalıdır. Japon şirketler hukukunun 309. maddesinin 2. fıkrasına göre, özel kararın geçerli olabilmesi için, oy kullanma hakkına sahip hissedarların yarısından fazlasının katılımı ve katılan hissedarların oylarının üçte ikisinden fazlasının onayı gereklidir. Bu yüksek onay gereksinimi, işletme devrinin şirketin varlığı ve hissedarların menfaatleri üzerindeki etkisinin büyüklüğünü yansıtır. Hissedarlar genel kurulu kararı olmadan yapılan işletme devirleri, hukuken geçersiz sayılma riski taşır.

Hissedarlar Genel Kurulu Kararının Gerekli Olduğu ve Gereksiz Olduğu Durumlar

Her işletme devrinde hissedarlar genel kurulunun özel kararı gerekli değildir. Japon şirketler hukuku, işlemin önemine göre prosedürün gerekliliğini belirler.

Japon şirketler hukukunun 467. maddesine göre, özel kararın ilke olarak gerekli olduğu durumlar şunlardır:

  • Devreden şirket, işletmesinin tamamını devrettiğinde.
  • Devreden şirket, işletmesinin ‘önemli bir kısmını’ devrettiğinde. ‘Önemli’ ne anlama gelir konusunda, genellikle niceliksel kriterler belirlenmiş olup, devredilen varlıkların defter değeri, şirketin toplam varlık tutarının beşte birini aşarsa bu durum geçerlidir. Ancak, satış hacmi veya marka imajı gibi niteliksel yönler de dikkate alınabilir.
  • Devralan şirket, başka bir şirketin işletmesinin tamamını devraldığında.

Öte yandan, Japon şirketler hukukunun 468. maddesi, prosedürleri basitleştirmek için bazı istisnaları belirler.

  • Kolaylaştırılmış işletme devri: Devreden şirket için, devredilen varlıkların değeri toplam varlıkların beşte birinden az ise (yani ‘önemli bir kısım’ olarak kabul edilmezse), hissedarlar genel kurulu kararı gerekmez. Ayrıca, devralan şirket için de, ödenen bedelin net varlık tutarının beşte birinden az olması durumunda, karar alma süreci atlanabilir.
  • Özet işletme devri: Devreden ve devralan şirketler arasında, bir şirketin diğer şirketin oy haklarının %90’ından fazlasına sahip olduğu özel bir kontrol ilişkisi varsa, kontrol altındaki şirket (yani yan kuruluş) hissedarlar genel kurulu kararı atlanabilir.

Bu hükümler, şirketin yönetim temellerini ilgilendiren önemli işlemlerde hissedarların iradesini sorgularken, şirkete nispeten az etki eden işlemler veya gerçekte hissedar iradesinin açık olduğu ana ve yan kuruluşlar arasındaki işlemler için prosedürleri rasyonelleştirerek yönetim verimliliğinin zarar görmemesini sağlamak için tasarlanmıştır.

Muhalif Hissedarların Hisselerinin Geri Alınmasını Talep Etme Hakkı

İşletme devrine birçok hissedar onay verse bile, buna karşı çıkan azınlık hissedarların çıkarlarını koruyan bir sistem mevcuttur. Bu, ‘hisselerin geri alınmasını talep etme hakkı’dır. Japon şirketler hukukunun 469. maddesi, işletme devrine karşı çıkan hissedarlara, sahip oldukları hisseleri ‘adil bir fiyatla’ şirketten geri almasını talep etme hakkını tanır. Bu hakkı kullanabilmek için, hissedarların şirkete karşıt görüşlerini genel kurul toplantısından önce bildirmiş olmaları ve genel kurulda gerçekten karşı oy kullanmış olmaları gereklidir. Şirketin, işletme devrinin yürürlüğe gireceği tarihten 20 gün öncesine kadar hissedarlara bildirimde bulunma yükümlülüğü vardır ve bu bildirim, hissedarlar için haklarını kullanma fırsatı oluşturur. Bu sistem, şirketin temel politikasında değişiklik istemeyen hissedarlara, yatırımlarını geri çekmek için makul bir çıkış yolu sunar. Ancak, şirkete etkisinin hafif olduğu düşünülen kolaylaştırılmış işletme devirlerinde, bu hisselerin geri alınmasını talep etme hakkı tanınmaz.

Japonya’da Varlık, Borç ve Sözleşme Devir İşlemleri

Bir işletmenin devri için onay işlemleri tamamlandıktan sonra, işletmeyi oluşturan her bir unsurun hukuki olarak devreden şirketten devralan şirkete aktarılması gereken pratik işlemler aşamasına geçilir. Bu süreç, belirli bir devralma ilkesine dayanarak, Japon Medeni Kanunu başta olmak üzere çeşitli yasal düzenlemelere uygun şekilde dikkatlice yürütülmesi gereken bir işlemdir.

Japonya’da Varlık ve Borç Devri

Varlık ve borçların devri, her biri için farklı hukuki prosedürler gerektirir. Varlıklar söz konusu olduğunda, hakların üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilmesi için gerekli olan koşulların (karşı koşullar) sağlanması önemlidir. Örneğin, gayrimenkul mülkiyeti taraflar arasındaki irade beyanı ile devredilir (Japon Medeni Kanunu’nun 176. maddesi), ancak bu hakların üçüncü şahıslara karşı ileri sürülebilmesi için, Japon Gayrimenkul Sicil Kanunu’na göre, hukuk bürosunda mülkiyet devir kaydının yapılması gerekmektedir. Müşterilere olan alacaklar gibi bir alacağın devredilmesi durumunda, Japon Medeni Kanunu’nun 467. maddesine göre, borçluya (müşteriye) bildirim yapılması veya borçludan onay alınması gereklidir. Özellikle, devrin etkinliğini diğer alacaklılar gibi üçüncü şahıslara karşı ileri sürebilmek için, bu bildirimin ‘kesin tarihli bir belge’ ile, örneğin içerik tasdikli posta yoluyla yapılması talep edilir.

Öte yandan, borçların devri, yani ‘borç üstlenimi’, alacaklıların çıkarlarını korumak için daha katı şartlar gerektirir. Devreden şirketin üstlendiği borçları devralan şirketin üstlenmesi ve devreden şirketin bu yükümlülüklerden tamamen kurtulması için ‘muafiyetli borç üstlenimi’ yapılırken, mutlaka alacaklının onayının alınması gerekir. Bu, alacaklıların, mali gücü zayıf yeni bir borçluya tek taraflı olarak değiştirilmesi gibi bir dezavantajla karşı karşıya kalmalarını önlemek için önemli bir düzenlemedir.

Sözleşme Üzerindeki Konum ve Çalışanların Transferi

İş faaliyetleri, tedarikçilerle yapılan tedarik sözleşmeleri, müşterilerle yapılan satış sözleşmeleri, gayrimenkul kira sözleşmeleri gibi birçok sözleşme ilişkisi ile desteklenmektedir. Bu sözleşmelerdeki devreden şirketin taraf olarak konumu (sözleşme üzerindeki konum), otomatik olarak devralan şirkete geçmez. 2020 yılında yürürlüğe giren revize edilmiş Japon Medeni Kanunu’nun (2020) 539. maddesinin 2. fıkrası, sözleşme üzerindeki konumun transferi için sözleşmenin diğer tarafının onayının gerektiğini açıkça belirtmiştir. Bu nedenle, devreden ve devralan şirketler, ana sözleşmelerin her bir karşı tarafı ile müzakere ederek, devralan şirketin sözleşme tarafı olarak kabul edilmesi için onay almak zorundadır.  

Çalışanlarla yapılan iş sözleşmelerinin transferi, işletme devri sırasında en dikkatli yaklaşım gerektiren alanlardan biridir. İş sözleşmeleri, işveren ile çalışan arasındaki derin kişisel güven ilişkisine dayanan sözleşmelerdir. Bu nedenle, Japon Medeni Kanunu’nun (2020) 625. maddesi gereğince, işveren, çalışanların bireysel onayı olmaksızın, işveren olarak konumunu üçüncü bir tarafa devredemez. Çalışanların devreden şirketten devralan şirkete “transferi” için, hedeflenen her bir çalışanın açık onayı şarttır. Yöneticiler, devralan şirketteki maaş, çalışma saatleri, sosyal haklar gibi yeni iş koşullarını dikkatlice açıklamalı ve çalışanların anlayışını ve onayını almalıdır. Bu onay genellikle “transfer onay belgesi” gibi yazılı belgelerle teyit edilir. Eğer bir çalışan transferi reddederse, şirket bunu gerekçe göstererek tek taraflı fesih yapamaz ve devreden şirkette kalan iş bölümlerine yerleştirme gibi alternatifleri değerlendirmek zorundadır.  

İşletme Devri İşlemlerinin Özet Tablosu

Aşağıdaki tablo, işletme devrinde anahtar hak ve yükümlülüklerin devri için gerekli işlemleri ve bunların hukuki temellerini özetlemektedir.

HedefDevir İçin Gerekli Ana İşlemlerHukuki Temel
TaşınmazMülkiyetin Devir KaydıJapon Medeni Kanunu, Japon Taşınmaz Sicil Kanunu
AlacakBorçluya bildirim veya onay (kesin tarihli belge ile)Japon Medeni Kanunu Madde 467
Sözleşme Üzerindeki HakSözleşme karşı tarafının onayıJapon Medeni Kanunu Madde 539’un 2
BorçAlacaklının onayı (muafiyet sağlayan borç üstlenme durumunda)Japon Medeni Kanunu
Çalışanların İş SözleşmesiÇalışanların bireysel onayıJapon Medeni Kanunu Madde 625

Japonya’da İşletme Devri Sonrası Yasal Yükümlülükler ve Riskler

İşletme devri işlemleri tamamlandıktan sonra bile, devreden şirket ve devralan şirket, Japon hukuku çerçevesinde belirli yükümlülükler ve riskler üstlenirler. Bu tür yasal ilişkilerin sonrasında ortaya çıkan yükümlülükleri ve riskleri anlamak, beklenmedik anlaşmazlıkları önlemek ve işlem sonuçlarını güvence altına almak için hayati önem taşır.

Japonya’da Devreden Şirketin Rekabetten Kaçınma Yükümlülüğü

Japonya’da bir şirket, işletmesini devrettikten sonra belirli bir süre ve belirli bir bölgede, devrettiği işletmeyle aynı türde faaliyet göstermesi kısıtlanır. Bu, “rekabetten kaçınma yükümlülüğü” olarak adlandırılır ve Japon Şirketler Kanunu’nun 21. maddesinde (Article 21 of the Japanese Companies Act) düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin amacı, işletmenin ticari değerini (goodwill) karşılık olarak alarak edinen devralan şirketin çıkarlarını korumaktır. Taraflar arasında aksi bir anlaşma olmadıkça, devreden şirket, devir tarihinden itibaren 20 yıl süresince, aynı şehir veya kasaba ve bu yerlere bitişik şehir veya kasabalar içinde aynı türde iş yapamaz. Bu yükümlülük, işletme devir sözleşmesinde, sürenin kısaltılması veya tamamen ortadan kaldırılması şeklinde değiştirilebilir. Tersine, özel bir anlaşmayla süre en fazla 30 yıla kadar uzatılabilir.

Önemli olan, sözleşmede bu yükümlülüğün ortadan kaldırılmış olması durumunda bile, aynı maddenin üçüncü fıkrasına göre, devreden şirketin ‘haksız rekabet amacıyla’ aynı türde iş yapması her zaman yasaktır. Yargı kararlarında, bu ‘haksız rekabet amacı’ varlığı sık sık tartışma konusu olmaktadır. Örneğin, işletme devrinden sonra devreden şirketin, devrettiği işletmede kullanılan ürün adlarına çok benzeyen isimlerle ürün satması veya devrettiği web sitesinin müşteri listesini kullanarak rekabetçi bir site kurup ticari faaliyetlerde bulunması gibi durumlarda, mahkemeler haksız rekabet amacını kabul ederek, faaliyetin durdurulması veya tazminat ödenmesine hükmetmektedir.

Japonya’da Devralan Şirketin Sorumluluğu: Alacaklıları Koruma Hükümleri

İşletme devri söz konusu olduğunda, devralan şirket genellikle devreden şirketin devretmediği borçlardan sorumlu tutulmaz. Ancak, devreden şirketin alacaklılarını korumak amacıyla, Japon şirketler hukuku önemli istisnalar getirmiştir.

İlk istisna, “ticari unvanın devam ettirilmesi durumundaki sorumluluktur”. Japon şirketler hukukunun 22. maddesine göre, devralan şirket devreden şirketin ticari unvanını kullanmaya devam ederse, devreden şirketin işletmesinden kaynaklanan borçları ödeme sorumluluğunu da üstlenir. Bu hüküm, ticari unvanın devam ettirilmesiyle dışarıdan alacaklıların işletme sahibinin değiştiğini fark edememesi ve işletmenin aynı olarak devam ettiğine güvenmesini korumak içindir. Bu sorumluluktan, devralan şirketin devreden şirketin borçlarını devralmadığını beyan eden bir kayıt (muafiyet kaydı) yaparak kaçınabilir. Dikkat edilmesi gereken nokta, bu sorumluluğun sadece resmi olarak kayıtlı ticari unvan için değil, genel olarak bilinen işletme adları veya duruma göre işletmeyi temsil eden logolar veya markalar (semboller) devam ettirildiğinde de mahkemeler tarafından benzer şekilde uygulanmış olmasıdır. Yargıtay’ın 2004 yılı 20 Şubat tarihli kararı, bir golf kulübünün adının devam ettirilmesi durumunda bu sorumluluğu kabul etmiş ve son yıllarda alt mahkemeler de işletmenin ana gövdesini gösteren sembollerin devam ettirilmesine benzer kararlar vermiştir. Bu, devralan şirketin sadece formel bir şirket adı değişikliği yaparak sorumluluktan kaçınamayabileceğini göstermekte ve marka stratejisi ile hukuki stratejinin yakın işbirliği gerektiğini vurgulamaktadır.

İkinci istisna, “dolandırıcılık amacıyla yapılan işletme devrindeki sorumluluktur”. Bu, devreden şirketin alacaklıları zarara uğratacağını bilerek sadece değerli işletme varlıklarını devralan şirkete devrettiği ve kendisinin ödeme yapamaz duruma düşürdüğü, sözde varlık kaçırma türündeki işletme devirlerini düzenleyen bir sistemdir. 2014 yılında yapılan şirketler hukuku değişikliğiyle yeni eklenen Japon şirketler hukukunun 23. maddesinin 2. fıkrası, bu tür durumlarda devreden şirkette kalan alacaklıların (kalan alacaklılar), belirli şartlar altında, devralan şirketten, devraldıkları mal varlığının değerini sınırlı tutarak borçların yerine getirilmesini talep etmelerine izin vermektedir. Bu talebin kabul edilmesi için, devreden şirketin kalan alacaklıları zarara uğratacağını bilerek işletme devrini gerçekleştirmiş olması ve ayrıca devralan şirketin de bu durumu bilmiş olması (veya bilmiyorsa ağır ihmalinin olmaması) gereklidir. Yargı kararlarına göre, işletme devrinin karşılığının uygun olması durumunda bile, belirli alacaklılardan varlıkların ayrılmasını amaçlamak gibi, alacaklıları zarara uğratma niyeti varsa, bu hüküm uygulanabilir.

Özet

Bu makalede, Japon şirketler hukuku çerçevesinde işletme devirlerini, hukuki yapılarını ve uygulamadaki önemli noktalarını detaylı bir şekilde açıkladık. İşletme devrinin hukuki niteliğinin “belirli devralma” olması, devralınacak unsurları seçebilme stratejik esnekliği ile hak ve yükümlülüklerin tek tek devredilmesi gereken prosedürel karmaşıklığı bir arada barındırdığını ortaya koyduk. Japon şirketler hukuku, önemli işlemler için hissedarlar genel kurulunun özel kararını ve muhalif hissedarların hisse geri alım talep hakkını düzenleyerek, yönetim kararlarının alınması ve hissedar haklarının korunması arasında bir denge sağlamaktadır. Uygulamada ise, Japon medeni hukukuna dayanarak, varlıkların, borçların, sözleşmelerin ve özellikle çalışanların iş sözleşmelerinin devredilmesi için bireysel onayların alınması son derece önemlidir. Ayrıca, devirden sonra da, devreden şirketin rekabetten kaçınma yükümlülüğü ve ticari unvanın devamı veya dolandırıcı devir durumunda devralan şirketin sorumluluğu gibi beklenmedik riskleri önlemek için hukuki düşünce şarttır. İşletme devri, şirketlerin büyüme stratejileri ve iş yeniden yapılandırmalarında güçlü bir araç olabilir, ancak başarısı bu hukuki yönlerin derinlemesine anlaşılmasına ve uzman bilgiye dayalı dikkatli planlamaya bağlıdır.

Monolit Hukuk Bürosu, Japonya’daki çeşitli müşterilere işletme devri konusunda hukuki hizmetler sunmakta ve bu alanda zengin bir deneyime sahiptir. Büromuzda, yabancı avukatlık niteliklerine sahip İngilizce konuşan birçok avukat bulunmakta ve Japon şirketler hukuku ile medeni hukukun karmaşık hükümlerini uluslararası iş bağlamında doğru bir şekilde açıklamak ve desteklemek mümkündür. İlk strateji belirlemeden due diligence süreçlerine, sözleşme hazırlama ve müzakerelerinden çeşitli hukuki işlemlerin yürütülmesine kadar, işletme devrinin her aşamasında kapsamlı destek sağlıyoruz. Japonya’da işletme devri düşünüyorsanız, stratejik hedeflerinize ulaşmak ve potansiyel riskleri en aza indirmek için lütfen büromuzun uzmanlarına danışın.

Managing Attorney: Toki Kawase

The Editor in Chief: Managing Attorney: Toki Kawase

An expert in IT-related legal affairs in Japan who established MONOLITH LAW OFFICE and serves as its managing attorney. Formerly an IT engineer, he has been involved in the management of IT companies. Served as legal counsel to more than 100 companies, ranging from top-tier organizations to seed-stage Startups.

Başa dön