MONOLITH LAW OFFICE+81-3-6262-3248Hafta içi 10:00-18:00 JST [English Only]

MONOLITH LAW MAGAZINE

IT

IT Sektöründe Taşeronluk ve Alt Yüklenicilik Arasındaki Farka İlişkin Yasalar ve Yargı Örnekleri Hakkında

IT

IT Sektöründe Taşeronluk ve Alt Yüklenicilik Arasındaki Farka İlişkin Yasalar ve Yargı Örnekleri Hakkında

IT sektöründeki projelerde, birçok şirketin personeli tek bir projede görevlendirilir ve bu durum sıklıkla görülür. Bu tür durumlarda, projede yer alan teknisyenlerin iş yerleri, teknisyenin bağlı olduğu şirketin konumundan ayrılabilir. Bu durum, müşteri yerleşimli veya SES gibi durumları kapsar. Sahada çalışan teknisyenlerin istihdam ve sözleşme durumlarının belirsizleşmesi, sadece işçi hakları konusunda sonraki anlaşmazlıkların riskini artırmakla kalmaz, aynı zamanda projenin tamamen yanma riski olabilir. Bu makalede, uygulamada belirsizleşmeye eğilimli olan dış kaynak kullanımı ve taşeronluk arasındaki farkı düzenlerken, bu tür sözleşme sorunlarının projenin genel düzgün ilerlemesini nasıl etkileyebileceğini açıklıyoruz.

Görevlendirme ve Taahhüt Arasındaki Fark Nedir?

Görevlendirme ve taahhüt arasındaki farkı belirlemek, projenin risk altında olmasını önler.

İşleri kabul eden tedarikçi (veya onun alt yüklenicisi) ve işi veren şirket farklı olduğunda, genellikle taahhüt sözleşmesine dayalı olarak personel sahaya gönderilir. Yani, tedarikçi / satıcı araya girer ve sahaya teknisyen gönderir. Taahhüt sözleşmesinin ne olduğu hakkında ayrıntılı bir açıklama aşağıdaki makalede bulunabilir.

https://monolith.law/corporate/system-development-contact-agreement[ja]

Yukarıdaki makalede, “işin tamamlanması” gibi noktaların borcun yerine getirilmesi koşulu olduğunu ve bu noktanın taahhüt sözleşmesinin temel özelliği olduğunu açıklıyoruz. Ayrıca, kabul kriterlerini sözleşme imzalama sırasında belirlemek, sorunların ortaya çıkmasını önlemek için önemlidir. Taahhüt sözleşmesine dayalı olarak sahada sürekli personel bulundurulması durumunda, bu sadece şirketler arası ticari işlemlerle sınırlıdır, bu nedenle işi veren / saha tarafında iş hukukuna uyma yükümlülüğü doğmaz. Ancak, buna karşılık, bu teknisyene doğrudan emir verme yetkisi de yasal olarak kabul edilmez. Bu tür hususlara dikkat edilmezse, yüzeyde bir taahhüt sözleşmesi imzalanmış olsa bile, yasadışı işçi tedarik işi, yani “sahte taahhüt” olarak kabul edilme riski vardır.

https://monolith.law/corporate/criteria-for-disguised-contract[ja]

Gönderme ve Taahhütlerin Farkının Belirsizleşmesi Sonucu Çıkan Anlaşmazlık Durumları

“Taahhüt Sözleşmesi” ve “Sahte Taahhüt” gibi konular hakkındaki genel görüşler, yukarıdaki içeriğe bırakılarak, aşağıda ele alınan, gönderme ve taahhütlerin ayrımının belirsizleşmesi sonucu ortaya çıkan projenin başarısızlık durumudur. Bu tür bir belirsizliğin oluşması, sadece bireysel işçilerin haklarının ihlaline ve işçi-işveren arasındaki anlaşmazlıklara yol açabileceği gibi, aynı zamanda projenin genel başarısızlık riskini de beraberinde getirebilir. Bu durum, aşağıdaki bilgileri kontrol ederek daha iyi anlaşılabilir.

Görevlendirme ve Taahhütte Borç Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesi Şartları Büyük Ölçüde Değişir

Görevlendirme ve taahhüt, bir şirketin araya girerek geliştirme alanına personel gönderilmesi noktasında oldukça benzerdir. Ancak daha önce belirtildiği gibi, taahhüt durumunda, “işin tamamlanması” kabul edilmedikçe, genellikle borcun yerine getirilmesi kabul edilmez. Aşağıda alıntılanan karar metnindeki durumda da, sonuçta proje başarısız oldu ve ödeme talebinin kabul edilip edilmeyeceği tartışma konusu oldu. Taahhüt durumunda “işin tamamlanması” bir gereklilik olarak belirlenirken, görevlendirme durumunda sadece gerçek çalışma saatleri gibi performansla işçilik karşılığını haklı çıkarabilirsiniz.

Sipariş alıcı / satıcı (davacı), görevlendirme sözleşmesinin sonradan imzalandığını ve personelin görevlendirme şeklinde gönderildiğini iddia ederek, “işin tamamlanması”nın bir yükümlülük olarak belirlenmediğini iddia etti. Ancak mahkeme bu iddiayı reddetti (altı çizili ve kalın bölümler yazar tarafından eklenmiştir).

Davacı, davacının bu dava konusu sistemin programının geliştirilemez olduğunun kesinleşmesinin ardından, Showa 61 yılı (1986) Nisan 1 tarihinde davacı ve davalı arasında, geliştirme maliyeti için, iki dönem ve toplam 710.600.000 yen olan kamp uygulama ücretini 550.000.000 yene indirerek davalının davacıya hızla ödeme yapacağını, aynı yıl Nisan 1 tarihinden itibaren davalının davacının işlerini devralacağını ve yazılı bilgi sisteminin davalı tarafından geliştirilmesi için, davacının işçi gönderme şeklinde personel göndererek uygulanacağını, gönderilen personel sayısının üç olacağını ve birim fiyatın iki kişi için 550.000 yen, bir kişi için 300.000 yen olacağını kabul ettiğini iddia etti ve davacı temsilcisinin sorgulama sonuçları bunu destekledi.
Ancak, davalı, böyle bir anlaşmanın yapıldığını reddetti ve davacının, başlangıçta davalıdan bu dava konusu sistemin programını oluşturmayı kabul ettiğini ve bunu tamamlama yükümlülüğüne sahip olduğunu, bu durumda olan bir kişinin tamamlamadan vazgeçtiğini ve programı teslim edemediğini, sipariş veren davalının, davacının bundan sonraki oluşturma yükümlülüğünü kaldırdığını veya bu süre zarfında davacının gereken maliyeti ödediğini iddia ettiğini belirtti. Kesinlikle, davacının programı tamamlama yükümlülüğüne sahip olduğu doğruysa, davalının iddiası da geçerli olabilir.
Bu nedenle, öncelikle, bu dava konusu sistemin program geliştirme sözleşmesinde, davacının, bu tamamlama yükümlülüğünü üstlenip üstlenmediği konusunda inceleme yapılmalıdır.
(Orta kısım atlanmıştır) Kanıtlara bakıldığında, davacının, bu sözleşmede, bu dava konusu programın tamamlanma yükümlülüğünü üstlenmediğini kabul edebilecek bir kanıt bulunamaz. (Orta kısım atlanmıştır) Ve davacı temsilcisi de sorgulama sonuçlarında, bu sözleşmenin, toplu sipariş olduğunu ve programın davacı şirket içinde geliştirileceğini belirtti ve davacının, bu programın tamamlanma yükümlülüğünü üstlendiğini varsayarak ifade etti ve bu yükümlülüğü reddettiği hiçbir zaman olmadığı açıktır. Belgelere bakıldığında, tartışmasız olan (orta kısım atlanmıştır) iş akışı tablosu, davacının, bu programı tamamlama yükümlülüğüne sahip olduğunu varsayarak, tamamlanana kadar programın takvimini belirttiği bir belge olduğu kabul edilebilir, bu nedenle, bununla birlikte, aksine, davacının sözleşme gereği programın tamamlanma yükümlülüğünü üstlendiği kabul edilebilir.
Bunun dışında, davacının, bu programın tamamlanma yükümlülüğünü üstlendiği yönünde bir kabulü çürüten bir kanıt yoktur.
Eğer öyleyse, davalının iddia ettiği gibi, programın oluşturulmasını tamamlama yükümlülüğünü üstlenen kişi, borcun yerine getirilmemesi sorumluluğunu taşıyabilir, ancak taahhüt bedelini talep edemez, bu doğaldır ve özel bir durum olmadıkça, sipariş veren kişi, sözleşme yükümlülüğünü koşulsuz olarak kaldırır ve ayrıca, bu zamana kadar gereken maliyeti öder gibi bir anlaşma yapmaz. Davacı temsilcisi, sorgulama sonuçlarında, programın tamamlanmamış olmasına rağmen, sipariş verenin talimatlarına uygun olarak çalışırsa, belirlenen süre içinde belirlenen kapsamdaki işleri yerine getirdiğinden, çalıştığı kısmı için bilgisayar yazılımı ücretini talep edebileceğini düşündüğünü belirtti, ancak taahhüt sözleşmesi hakkında genel bilginin aksine bir ifade ve yazılım geliştiren davacı ve davalının sektöründe, genel bilginin aksine, taahhüt sözleşmesi olup, işin tamamlanmamasına rağmen, ödeme yapma alışkanlığı olduğu gibi bir gerçek, tanığın ifadesi ışığında kabul edilemez, bu nedenle, davacı temsilcisinin sorgulama sonuçları kendi özgün görüşüdür ve kabul edilemez.

Tokyo District Court, February 22, Heisei 23 (2011)

Yukarıdaki Yargı Örneklerinden Çıkarılacak Sonuçlar

Yukarıdaki yargı örneklerinde özellikle dikkat çeken noktalar şunlardır:

  1. Yüzeyel ve formal bir görevlendirme sözleşmesi imzalamak yerine, tarafların “işin tamamlanması” konusundaki somut taahhütlerine dayanarak, hizmet sağlayıcının “işin tamamlanması” yükümlülüğünü kaldırmak ve adil bir çözüm öngörmek,
  2. “İşin tamamlanması”nın borcun ifa şartı olarak belirlenmesi nedeniyle, söz konusu sözleşmenin bir taahhüt sözleşmesi olduğu sonucuna varıldı ve diğer tartışma noktalarında da sektör içi ticari uygulamalara dayanarak karar verilmesi gerektiği belirtildi.

Bu noktaların dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.

Bu iki noktayı kısaca özetlemek gerekirse, yüzeyel bir sözleşme başlığından çok, tarafların gerçek niyetlerinin mahkemede önemli olduğunu açıkça gösterir. Ayrıca, sözleşmenin esasının bir taahhüt sözleşmesi olarak kabul edildikten sonra, diğer tartışma noktalarında da taahhüt sözleşmesi ile ilgili sektör içi ticari uygulamaları dikkate alarak bir çözüm bulunduğu görülmektedir. Hizmet sağlayıcının iddialarını reddederken, “genel anlamda taahhüt sözleşmesine aykırı ifadeler”, “özgün görüşler” gibi ifadelerin kullanılması, bu durumu açıkça gösterir ve oldukça belirgindir. Toplumsal normlar ve genel kabuller, hukuki yorumlara yansır ve hukuki uygulamaları etkiler. Bu nokta, dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Ayrıca, bu kararda “işin tamamlanması” kavramının bu kadar önemli hale gelmesi, sistem geliştirme bağlamında aşağıdaki makalede ayrıntılı olarak açıklanmıştır.

https://monolith.law/corporate/completion-of-work-in-system-development[ja]

Sistem geliştirme projelerinde taahhüt sözleşmelerinin sıkça kullanılması ve bunların temel unsurlarının “işin tamamlanması” olması göz önüne alındığında, bu konuyu derinlemesine anlamak önemlidir.

Proje Yönetimi Yükümlülüklerinin Anlaşılması da Ön Koşul Olarak Sorulur

Sistem geliştirme projelerinde taahhüt sözleşmeleri sıkça kullanılır, bunun anlamı nedir?

Bu karar, sistem geliştirme uzmanı olan tedarikçinin üstlendiği ‘Proje Yönetimi Yükümlülüğü’ konusunu da derinden ilgilendirir. Bu tür yükümlülükler hakkında genel bir açıklama aşağıdaki makalede yapılmıştır.

https://monolith.law/corporate/project-management-duties[ja]

Yukarıdaki makalenin içeriğini göz önünde bulundurduğumuzda, sistem geliştirme projesinin uzmanı olarak işi kabul eden tedarikçinin sorumluluğunun hiç de hafif olmadığını anlarız. Elbette, projenin sorunsuz ilerlemesi için kullanıcı tarafının işbirliği gerektiren durumlar olacaktır. Ancak, gerekli işbirliğini kullanıcıdan uygun bir şekilde talep etmek gibi çabaları göstermeden, bu yükümlülüğün muaf tutulması genellikle düşünülmez. Projenin başarısız olmasının sorumluluğunu kullanıcıya yüklemek, bu bakış açısından da oldukça zor bir durumdur. Yukarıdaki kararın geçerliliği, bu tür proje yönetimi anlayışının ön koşulu olduğunda daha gerçekçi hissedilir. Aksine, bu bakış açısından çıkan geçerli sonuçla uyum sağlamak için, iş ilişkisinin gerçek durumunu taahhüt olarak değil, görevlendirme olarak kabul eden teori yapısının tercih edilmiş olması da olabilir.

Özet

Yukarıda, gönderme ve taahhütler arasındaki ayrımın belirsiz olduğu durumlarda ortaya çıkabilecek proje anlaşmazlık durumlarını açıkladık. Durumlar arasında, sözleşme başlıklarının biçimsel ifadesinden çok, karşılıklı olarak yapılan somut taahhütler ve sektör içi ticari uygulamalar gibi gerçeklerin önemli olduğu görülmektedir. Ek olarak, sadece bireysel olarak yapılan sözleşmelerin gönderme veya taahhüt olup olmadığı gibi detaylara ilişkin hukuki tartışmalar değil, aynı zamanda bunların temelini oluşturan “Proje Yönetimi Yükümlülüğü” hakkındaki bilgilerin de önemli olduğu düşünülmektedir. IT projelerinde, gönderme ve taahhütlerin yanı sıra, örneğin ikinci iş veya yarı görevlendirme gibi yöntemlerle insan kaynaklarının kullanımı da sıkça görülmektedir. Bu konuları da göz önünde bulundurarak, genel ayrımlar ve farklılıklar hakkında aşağıdaki makalede detaylı bir açıklama yapılmıştır.

https://monolith.law/corporate/difference-contract-dispatch-loan-labor-supply[ja]

Gönderme ve taahhütler arasındaki farklılıklarla sınırlı olmamak üzere, sözleşme türlerinin belirsizliğinden kaynaklanan anlaşmazlık varyasyonları çeşitli olabilir. Ancak, hatta ele alınan durum bilinmeyen bir şey olsa bile, burada önemli olan şeyin yine “Proje Yönetimi Yükümlülüğü” gibi temel konular hakkındaki bilgi olmadığını düşünmüyor musunuz?

Managing Attorney: Toki Kawase

The Editor in Chief: Managing Attorney: Toki Kawase

An expert in IT-related legal affairs in Japan who established MONOLITH LAW OFFICE and serves as its managing attorney. Formerly an IT engineer, he has been involved in the management of IT companies. Served as legal counsel to more than 100 companies, ranging from top-tier organizations to seed-stage Startups.

Category: IT

Tag:

Başa dön