Japonya Şirket Hukukunda Üçüncü Şahıslara Karşı Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu: Şirketler Kanunu Madde 429 ve Önemli Yargı Kararlarının Açıklaması

Japonya’daki şirket faaliyetlerinde, yönetim kurulu üyeleri yönetimin çekirdeğini oluşturur ve görevlerini yerine getirirken geniş bir sorumluluk yelpazesi ile karşı karşıya kalırlar. Sağlıklı bir şirket yönetimi ve paydaşların korunması için Japon Şirketler Hukuku, yönetim kurulu üyelerine katı yükümlülükler getirmektedir. Özellikle, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yerine getirirken üçüncü şahıslara zarar vermesi durumunda sorumluluklarını belirleyen Japon Şirketler Hukuku’nun 429. maddesi, şirket çevresindeki dış paydaşlar için son derece önemli bir düzenlemedir. Bu madde, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı olan yükümlülüklerini ihmal etmeleri sonucunda, şirket dışındaki üçüncü şahısların zarar görmesi durumunda, ilgili yönetim kurulu üyesinin kişisel olarak tazminat sorumluluğu taşıyabileceğini gösterir.
Bu makalede, Japon Şirketler Hukuku’nun 429. maddesinin hukuki temeli, amacı ve sorumluluk gereklilikleri açıklanacaktır. Ayrıca, bu maddenin yorumlanması ve uygulanmasını şekillendiren önemli dava örnekleri tanıtılacak ve bunların hukuki önemi ile iş dünyasındaki etkileri üzerinde düşünülecektir. Bu yazı, Japon Şirketler Hukuku’na ilgi duyan yabancı okuyucular, özellikle Japonca öğrenen İngilizce konuşanlar için, bu karmaşık ancak vazgeçilmez yasal sistemi anlamalarına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Yönetim kurulu üyelerinin uygunsuz davranışlarının üçüncü şahıslara verdiği zararlar için hukuki çözüm mekanizmalarını anlamak, Japon şirketlerle iş yaparken veya yatırım yaparken, risk değerlendirmesi ve uygun hukuki önlemler alınması için elzemdir.
Japon Şirketler Hukuku’nun 429. Maddesi: Hukuki Temeller ve Amaçlar
Şirketler Hukuku’nun 429. Maddesinin Metni ve Hedef Kişiler
Japon Şirketler Hukuku’nun 429. maddesinin birinci fıkrası, “Yöneticiler ve benzeri kişiler görevlerini yerine getirirken kötü niyetli veya ciddi bir ihmalde bulunurlarsa, bu kişiler üçüncü şahıslara verilen zararları tazmin etmekle yükümlüdür” şeklinde hüküm vermektedir. Burada bahsedilen “yöneticiler ve benzeri kişiler” arasında yönetim kurulu üyeleri, icra direktörleri, denetçiler, muhasebe danışmanları ve muhasebe denetçileri bulunmaktadır.
Aynı maddenin ikinci fıkrası, yanıltıcı bildirimler, kayıtlar, tesciller ve ilanlar gibi belirli eylemlerle ilgili olarak, yöneticiler ve benzeri kişilerin dikkatsizlik yapmadıklarını kanıtlamadıkça sorumluluk taşıyacaklarını belirtir. Bu, yasama organının bilgi açıklamasının doğruluğuna yönelik güçlü talebini yansıtır ve yöneticilerin ve benzeri kişilerin kanıt yükünü ağırlaştırarak üçüncü şahısların korunmasını güçlendirir.
“Özel Yasal Sorumluluk” Olarak Niteliği ve Üçüncü Şahıs Korumanın Amacı
Şirketler Hukuku’nun 429. maddesine dayanan yöneticilerin ve benzeri kişilerin sorumluluğu, yargı kararları ve genel görüşlerle “özel yasal sorumluluk” olarak kabul edilir. Bu, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı olan yükümlülük ihlallerinden (Şirketler Hukuku’nun 423. maddesi) farklı olarak, Şirketler Hukuku’nun üçüncü şahısların korunması amacıyla özel olarak belirlediği bir sorumluluktur.
Bu düzenlemenin amacı, şirketin yeterli finansal güce sahip olmadığı durumlarda, yönetim kurulu üyelerinin görev ihmali sonucu üçüncü şahısların, yani alacaklıların beklenmedik zararlara uğramasını önlemektir. Yönetim kurulu üyelerinin iş yürütmesinin, ekonomik ve sosyal hayatta önemli bir yere sahip olan anonim şirketlerin faaliyetlerine bağlı olduğu göz önünde bulundurularak, yasama organının üçüncü şahısların korunmasını önceliklendiren niyeti bu özel yasal sorumlulukta açıkça ifade edilmiştir.
Medeni Hukuk Üzerindeki Haksız Fiil Sorumluluğu ile İlişkisi
Şirketler Hukuku’nun 429. maddesindeki sorumluluk, Japon Medeni Hukuku’nun 709. maddesindeki haksız fiil sorumluluğunun uygulanmasını dışlamaz. Üçüncü şahıslar, Medeni Hukuk’un gerekliliklerini karşıladıkları takdirde haksız fiil sorumluluğunu talep edebilirler. Ancak, Şirketler Hukuku’nun 429. maddesi, yöneticilerin ve benzeri kişilerin şirkete karşı olan görev ihmalleri için “kötü niyet veya ciddi ihmal”i kanıtlamalarının yeterli olduğu şeklinde yorumlanır ve bu, Medeni Hukuk’a göre kanıt yükünü hafifleten bir yönüyle üçüncü şahıslar için avantajlı bir durum oluşturur.
Japonya’da Yöneticilerin Üçüncü Şahıslara Karşı Tazminat Sorumluluğunun Gereklilikleri
Japonya’daki şirket yöneticilerinin Şirketler Kanunu’nun (2005) 429. maddesine göre sorumluluk taşıyabilmeleri için aşağıdaki gereklilikleri karşılamaları gerekir.
Görev İhmali Eyleminin Varlığı
İlk gereklilik, yöneticilerin görevlerini yerine getirirken “görev ihmali eylemi” gerçekleştirmiş olmalarıdır. Yöneticiler, iyi bir yönetici gibi dikkatle görevlerini yerine getirme “iyi yönetim dikkati yükümlülüğü” (Japon Medeni Kanunu’nun (1896) 644. maddesi, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 330. maddesi) ve şirketin çıkarları için sadakatle görevlerini yerine getirme “sadakat yükümlülüğü” (Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 355. maddesi) altındadırlar. Bu yükümlülüklerin ihlali veya yasa ihlali, görev ihmali olarak kabul edilir.
Yönetim kararları söz konusu olduğunda, “yönetim kararları ilkesi” uygulanır ve karar süreci ve içeriği makul olduğu sürece, sonuç olarak zarar meydana gelse bile görev ihmali olarak kabul edilmeyebilir.
Kötü Niyet veya Ağır İhmal
Sorumluluğun ikinci gerekliliği, yöneticilerin “kötü niyet” veya “ağır ihmal” içinde olmalarıdır.
“Kötü niyet”, görev ihmali olduğunun bilincinde olma durumunu, “ağır ihmal” ise, büyük bir dikkatsizlik veya son derece hafif başlı bir davranışı ifade eder.
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 1995 yılı 25 Nisan tarihli golf sahası yeniden yapılandırma davasında verdiği kararda, yöneticilerin yeterli araştırma yapmadan plansız bir şekilde işi ilerletip iflasa sürüklemeleri “ağır ihmal” olarak kabul edilmiştir. Bu, büyük ölçekli projelerde yöneticilerin yüksek düzeyde dikkat yükümlülüğüne sahip olduklarını göstermektedir.
Üçüncü Şahıslara Meydana Gelen Zarar ve Makul İlişki
Üçüncü gereklilik, yöneticilerin görev ihmali eylemleri sonucunda “üçüncü şahıslara zararın meydana gelmiş” olması ve görev ihmali eylemi ile zarar arasında “makul bir ilişki” bulunmasıdır.
“Üçüncü şahıs”, şirket ve sorumlu yöneticiler dışındaki kişileri ifade eder. Zarar, yöneticinin eylemlerinin üçüncü şahıslara doğrudan verdiği “doğrudan zarar” (örneğin: dolandırıcı teklifler) ve şirketin zararı yoluyla üçüncü şahıslara meydana gelen “dolaylı zarar” (örneğin: iflas nedeniyle alacakların tahsil edilememesi) olmak üzere ikiye ayrılır. Yargıtay Büyük Dairesi’nin 1969 yılı 26 Kasım tarihli kararı, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 429. maddesinin hem doğrudan hem de dolaylı zararları kapsadığını açıkça belirtmiştir.
İlkeler gereği hissedarlar da “üçüncü şahıs” kapsamına girer ancak dolaylı zararların (örneğin: hisse senedi değerindeki düşüş) doğrudan talebi hakkında yargı kararlarında tartışmalar bulunmaktadır. Halka açık şirketlerde, Tokyo Yüksek Mahkemesi’nin 2005 yılı 18 Ocak tarihli kararı (Yukijirushi Shokuhin olayı), hissedar temsilci davaları yoluyla giderimin esas olduğunu belirtmiştir. Ancak, Fukuoka Bölge Mahkemesi’nin 1987 yılı 28 Ekim tarihli kararında, kapalı tip şirketlerde hissedar temsilci davalarının etkili olmadığı “özel durumlar” varsa, hissedarların doğrudan talep hakkının kabul edilebileceği belirtilmiştir. Yargıtay’ın 1997 yılı 9 Eylül tarihli kararında (Yukarı Yönlü İhraç Olayı), haksız hisse senedi ihraçları sonucu hissedarların uğradığı zararlar için, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 429. maddesine dayanarak yöneticilerin sorumluluğu kabul edilmiştir.
Japonya’da Yöneticilerin Sorumluluk Alanı ve Müşterek Sorumluluk
Japon Şirketler Hukuku’nun (日本の会社法) 429. maddesine dayanarak, sorumluluk yalnızca görevin biçimsel yapısına bağlı değildir; gerçek işlevsel görev yürütme ve kontrol gücüne göre geniş bir yönetici ve benzeri pozisyonları kapsar.
- İcra Kurulu Üyesi: Görevlerini yerine getirirken kötü niyet veya ciddi ihmal varsa sorumluluk taşır.
- İcra Kurulu Olmayan Üye: Diğer yöneticilerin işlerini denetleme yükümlülüğü altındadır ve bu görevde ihmal varsa sorumluluk taşıyabilir.
- Nominal Yönetici: Sadece biçimsel olarak atanmış ve gerçek yönetim işlerine katılmamış olsa bile, yanıltıcı kayıtlara açıkça rıza göstermişse, Japon Şirketler Hukuku’nun 908. maddesinin 2. fıkrasının benzer uygulamasıyla sorumluluk taşıyabilir.
- Fiili Yönetici: Resmi bir atama veya kayıt olmaksızın, şirketin işlerini fiilen yönetmişse, Japon Şirketler Hukuku’nun 429. maddesi benzer uygulamasıyla sorumluluk taşıyabilir.
Birden fazla yönetici aynı zarar için sorumlu olduğunda, Japon Şirketler Hukuku’nun 430. maddesi uyarınca, ‘müşterek sorumluluk’ taşırlar. Bu, üçüncü şahısların tüm zarar miktarını herhangi birinden talep edebileceği anlamına gelir ve bu da üçüncü şahısların tazminat güvencesini artırır.
Önemli Yargı Kararlarının Açıklaması
Japonya Şirketler Kanunu’nun (429. Madde) yorumu, aşağıdaki önemli yargı kararları ile somutlaştırılmıştır.
Japonya’da Şirketler Kanunu Madde 429’un Hukuki Niteliği ve Zararın Kapsamı Hakkında Yargıtay’ın Kararı
Yargıtay Büyük Dairesi’nin 1969 (Showa 44) yılı 26 Kasım tarihli kararı, Japonya Şirketler Kanunu Madde 429 (eski Ticaret Kanunu Madde 266’nın 3) hukuki niteliği ve zararın kapsamı hakkında son derece önemli bir yargı kararıdır. Bu karar, yönetim kurulu üyelerinin şirketle aralarında bir vekalet ilişkisi bulunduğunu ve şirkete karşı özen borcu ve sadakat yükümlülüğü taşıdığını, ancak üçüncü kişilerle doğrudan bir ilişkileri olmadığı için, bu yükümlülüklere aykırı davranarak üçüncü kişilere zarar vermiş olsalar bile otomatik olarak zarar tazminatı yükümlülüğü altına girmediklerini öngören bir ilkeyi temel almıştır. Ancak, anonim şirketlerin ekonomik ve sosyal hayatta önemli bir yere sahip olduğunu ve faaliyetlerinin yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yerine getirmelerine bağlı olduğunu göz önünde bulundurarak, üçüncü kişilerin korunması açısından, yönetim kurulu üyeleri kötü niyetle veya ağır ihmal ile görevlerine aykırı davranıp bu yüzden üçüncü kişilere zarar verdiklerinde, görev ihmali ile üçüncü kişinin zararı arasında uygun bir nedensellik bağı olduğu sürece, ilgili yönetim kurulu üyesinin doğrudan üçüncü kişilere karşı zarar tazminatı sorumluluğu taşıdığına hükmetmiştir. Bu sorumluluk, şirketin zarar görmesi sonucu üçüncü kişilerin zarar görmesi durumunda (dolaylı zarar) da, üçüncü kişilerin doğrudan zarar görmesi durumunda (doğrudan zarar) da, her iki durumu da kapsar şekilde belirlenmiştir. Bu kararla birlikte, Japonya Şirketler Kanunu Madde 429’a dayalı sorumluluk, Japon Medeni Kanunu’ndaki haksız fiil sorumluluğundan farklı olarak “özel yasal sorumluluk” olarak konumlandırılmış ve üçüncü kişilerin korunmasını güçlendiren amaç açıkça belirlenmiştir.
Yönetim Kararları ve Görev İhmali Tespiti
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 1995 yılı 25 Nisan (Heisei 7) tarihli kararı (Golf Sahası Yeniden Yapılandırma Olayı), bir yönetim kurulu üyesinin yönetim kararının görev ihmali olup olmadığını belirleme kriterlerini ortaya koyan bir örnektir. Bu davada, iflas etmiş bir golf sahasının yeniden yapılandırılması için, Y1 golf sahası yönetim şirketinin CEO’su Y2 ve yönetim kurulu üyesi Y3, yeterli araştırma yapmadan ve mantıklı bir finansman planı oluşturmadan yeni üye toplama işlemini zorla yürütmüştür. Y2 ve Y3, piyasa koşulları ve finans kuruluşlarından alınacak fon desteği belirsizliği içinde, sadece yeni üyelerden alınacak giriş ücreti gelirine bağlı plansız bir yeniden yapılandırma planını ilerletmiş ve sonuç olarak golf sahasının açılışı tıkanmış ve yeni üyelerden biri olan davacı X, yatırdığı depozitonun geri ödenmesini alamayarak zarara uğramıştır. Mahkeme, geniş çaplı ve çok sayıda paydaşın etkilendiği bir işe girişen yönetim kurulu üyelerinin, işe başlamadan önce yeterli araştırma yapmaları ve objektif ve mantıklı bir finansman planı oluşturmaları gerektiğini belirterek, bu görevi yerine getirmeyen Y2 ve Y3’ün eleştirisiz bir şekilde planı ilerletmelerinin, kötü niyetli olmasa da “ciddi ihmal” olarak kabul edilebileceğini ve Japon Şirketler Kanunu’nun (Japanese Companies Act) 429. maddesine dayanarak tazminat sorumluluğunu kabul etmiştir. Bu karar, yönetim kurulu üyelerinin yönetim kararları alırken süreç boyunca yüksek düzeyde dikkat görevlerinin gerektiğini açıkça göstermektedir.
Osaka Yüksek Mahkemesi’nin 2014 yılı 19 Aralık (Heisei 26) tarihli kararı, ödeme ihtimali olmamasına rağmen senet çıkartarak mal satın alan ve sonrasında iflas ederek senetlerin karşılıksız çıkmasına neden olan, mali durumu son derece kötüleşmiş bir şirketin yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu kabul eden bir karardır. Bu karar, şirketin borçlarının varlıklarını aştığı veya buna yakın bir durumda olduğunda, yönetim kurulu üyelerinin şirket alacaklılarının zararlarının artmasını önlemek için yeniden yapılandırma olasılığını veya iflas işlemlerini değerlendirmeleri gerektiğini ve bu görevin iyi yönetim ilkesi olarak kendilerine yüklendiğini göstermektedir. Bu tür koşullar altında, yönetim kurulu üyeleri geri ödeme ihtimali olmayan borçlanma veya senet çıkartma işlemleri gerçekleştirdiğinde, bu eylemler görev ihmali olarak kabul edilebilir ve üçüncü şahıslar olan alacaklıların uğradığı zararlar için yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabileceği kararlaştırılmıştır.
Japon Şirket Hukuku Altında Hisse Sahiplerinin Tazminat Talepleri: Önemli Yargı Kararları
Japon şirketler hukukunun 429. maddesi kapsamında ‘üçüncü kişiler’ arasında hisse sahiplerinin yer alıp almadığı ve özellikle dolaylı zararlar için doğrudan tazminat talebinin kabul edilip edilmeyeceği, birçok yargı kararında tartışılmıştır.
2005 yılında (Heisei 17) 18 Ocak’ta Tokyo Yüksek Mahkemesi tarafından verilen karar (Yukijirushi Shokuhin olayı), bir halka açık şirkette, yönetim kurulu üyelerinin ihmali sonucu performansın kötüleşmesi ve hisse senedi fiyatlarının düşmesi gibi, tüm hisse sahiplerinin eşit olarak zarar gördüğü durumları ele almıştır. Bu karar, bu tür dolaylı zararların esasen hisse sahipleri adına şirketin zararlarını geri kazanması gereken hisse sahipleri temsilci davası yoluyla gerçekleşmesi gerektiğini ve böylece hisse sahiplerinin zararlarının da telafi edileceğini, bu nedenle özel bir durum olmadıkça hisse sahiplerinin yönetim kurulu üyelerine karşı doğrudan tazminat talebinde bulunmasının kabul edilemeyeceğine hükmetmiştir. Kararda, yönetim kurulu üyelerinin çifte sorumluluğu, sermaye koruma ilkesine aykırılık ve hisse sahipleri arasında eşitsizlik oluşma ihtimali gibi nedenler sıralanmıştır. Ancak, aynı karar aynı zamanda, hisse senetleri halka açık olmayan kapalı şirketlerde, yasa dışı eylemlerde bulunan yönetim kurulu üyeleri ile kontrol hisselerine sahip olanların aynı veya bir bütün olduğu durumlarda, hisse sahipleri temsilci davasının etkinliğinin beklenemeyeceği ‘özel durumlar’ olduğunu ve Japon medeni hukukunun 709. maddesine dayanarak hisse sahiplerinin doğrudan talepte bulunabileceği bir alan olduğunu da ima etmiştir.
Buna karşılık, 1987 yılında (Showa 62) 28 Ekim’de Fukuoka Yerel Mahkemesi tarafından verilen karar, kapalı şirketlerde, hisse sahipleri temsilci davasının etkin olmadığı ‘özel durumlar’ olduğunda, hisse sahiplerinin doğrudan tazminat talebinde bulunabileceğini somut olarak göstermiştir. Bu davada, temsilci yönetim kurulu üyesinin büyük hissedar olması ve yönetimdeki tüm kişilerin davalı ve onun akrabaları olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak, temsilci dava yoluyla azınlık hissedarların zararlarını gerçekte telafi etmelerinin zor olduğuna karar verilmiş ve eski ticaret hukukunun 266. maddesinin 3. fıkrasının 1. bendine (mevcut Japon şirketler hukukunun 429. maddesine karşılık gelen) dayanarak hisse sahiplerinin yönetim kurulu üyelerine karşı tazminat taleplerini onaylamıştır.
Ayrıca, 1997 yılında (Heisei 9) 9 Eylül’de Japonya Yüksek Mahkemesi tarafından verilen karar, haksız hisse senedi ihraçları sonucu hisse sahiplerinin uğradığı zararlar için, Japon şirketler hukukunun 429. maddesine dayanarak yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu kabul etmiştir. Bu davada, özellikle avantajlı bir ödeme miktarıyla üçüncü kişilere yönelik özel tahsisli sermaye artırımının, yasal hisse sahipleri genel kurul özel kararı olmaksızın gerçekleştirilmesi sonucunda, mevcut hisse sahiplerinin hisse oranlarının ve oy haklarının sulandırılması ve hisse değerlerinin düşmesi sorun olmuştur. Mahkeme, bu tür eylemlerin, tüm hisse sahiplerine karşı yönetim kurulu üyelerinin görevsel yükümlülüklerinin ihlali olduğunu belirterek, ihraç fiyatı ile şirkete aslında ödenmesi gereken uygun ihraç fiyatı arasındaki farkı mevcut hisse sahiplerinin zararı olarak kabul ederek yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu onaylamıştır. Bu karar, hisse sahiplerinin doğrudan zararlarına karşı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu kabul eden önemli bir örnek olarak kabul edilmektedir.
Japonya’da Yöneticilerin Sorumluluk Alanlarına İlişkin Yargı Kararları
Japon şirketler hukuku çerçevesinde, Japonya’nın Şirketler Kanunu’nun (429. madde) gerektirdiği sorumluluklar, yalnızca resmi unvanlara değil, aynı zamanda gerçek kontrol gücüne ve katılım derecesine göre değişik pozisyonlardaki kişileri kapsayabilir.
Yüksek Mahkeme’nin 1973 yılı 22 Mayıs tarihli kararı, iş icra etmeyen yöneticilerin gözetim yükümlülüklerini değerlendirmiştir. Bu karar, bir yönetici, sıradan bir yönetim kurulu üyesi olsa bile, yönetim kurulu aracılığıyla şirketin icra başkanının işlerini gözetme ve gerektiğinde yönetim kurulunu toplantıya çağırma gibi yükümlülükleri olduğunu ve işlerin doğru bir şekilde yürütülmesini sağlama sorumluluğu taşıdığını göstermiştir.
Yüksek Mahkeme’nin 1980 yılı 18 Mart tarihli kararı, sadece ismen atanan yöneticilerin de yukarıda belirtilen gözetim yükümlülüklerini taşıdığına hükmetmiştir. Bu karar, bir kişi sadece formel olarak yönetici olarak atanmış ve gerçek iş yönetimine katılmamış olsa bile, yönetici unvanını taşıdığı sürece, diğer yöneticilerin işlerini gözetlemek ve olası usulsüzlükleri göz ardı etmemek için dikkatli olma yükümlülüğü altında olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu tür bir görev ihmal edildiğinde, ismen atanan yöneticiler de Japon Şirketler Kanunu’nun (429. madde) gerektirdiği sorumlulukları üstlenebilir.
Yüksek Mahkeme’nin 1972 yılı 15 Haziran tarihli kararı, yönetim kurulu kararı olmaksızın ticaret siciline yönetici olarak kaydedilen kişilerin sorumluluğunu değerlendirmiştir. Bu karar, bir kişi sadece ismen atanmış olsa bile, kaydı kabul etmişse, Japon Şirketler Kanunu’nun (908. madde, 2. fıkra) (eski Ticaret Kanunu’nun 14. maddesi) iyi niyetli üçüncü kişilere karşı, kendisinin yönetici olmadığını iddia edemeyeceğine hükmetmiştir. Böylece, sicilde yer alan yöneticiler, Japon Şirketler Kanunu’nun (429. madde) gerektirdiği sorumluluktan kaçınamazlar.
Yüksek Mahkeme’nin 1987 yılı 16 Nisan tarihli kararı, istifa etmiş ancak kaydı tamamlanmamış eski yöneticilerin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu değerlendirmiştir. Bu karar, genel olarak istifadan sonra sorumluluk taşınmaması gerektiğini belirtirken, istifadan sonra bile aktif olarak yönetici gibi hareket edenler veya istifa kaydını yapmamak suretiyle yanıltıcı bir kaydın devam etmesine açıkça onay verenler gibi “özel durumlar” söz konusu olduğunda, Japon Şirketler Kanunu’nun (908. madde, 2. fıkra) iyi niyetli üçüncü kişilere karşı sorumluluktan kaçınamayacağına ve sorumluluğun sınırlanabileceğine hükmetmiştir.
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 1980 yılı 26 Kasım tarihli kararı, resmi bir yönetici kaydı olmamasına rağmen, gerçekte şirketin işlerini yöneten ‘fiili yöneticilerin’ sorumluluğunu onaylayan bir örnektir. Bu karar, fiili bir yönetici olarak sorumluluk taşımak için, sadece yönetici olarak adlandırılmakla kalmayıp, şirketin iş yönetimi ve icrasında yönetim kurulu üyelerine denk bir yetkiye sahip olmak ve buna uygun faaliyetlerde bulunmak gerektiğini belirtmiştir. Bu tür gerçek kontrol gücüne sahip kişiler, resmi bir unvanları olmasa bile, Japon Şirketler Kanunu’nun (429. madde) benzer durumlarda uygulanabileceği ve üçüncü kişilere karşı sorumluluk taşıyabileceği belirtilmiştir.
Japonya’da Yüksek Mahkeme’nin Gecikme Tazminatı Kararı
Japonya Yüksek Mahkemesi’nin 1989 yılı (Heisei 1) 21 Eylül tarihli kararı, Japon şirketler hukuku çerçevesinde, Şirketler Kanunu’nun 429. maddesine dayanarak yapılan tazminat taleplerinde gecikme tazminatının başlangıç noktası ve faiz oranı hakkında önemli bir yargı kararı vermiştir. Bu karar, gecikme tazminatının doğum zamanını borcun ifa talep edildiği zaman olarak belirlemiş ve gecikme faizinin Japon medeni hukukunun belirlediği yıllık %5 oranında olması gerektiğine hükmetmiştir. Bu, şirketin üçüncü bir tarafa olan borcunu yerine getiremediği noktada zararın kesin olarak meydana geldiği ve bundan sonra senet hukukunun belirlediği yasal faiz miktarına eşdeğer bir zararın oluşabileceği fikrine dayanmaktadır.
Sorumluluk Muafiyeti ve Zamanaşımı
Yöneticilerin üçüncü şahıslara karşı olan tazminat sorumluluğu, şirkete karşı olan sorumluluktan farklı özel bir muamele görür.
Sorumluluk Sınırlama Sözleşmesi Sistemi
Japonya şirket hukukunda, yönetim kurulu üyelerinin şirkete karşı taşıdıkları tazminat sorumluluğunu sınırlayan bir sistem bulunmaktadır (Japon Şirket Hukuku Madde 427 gibi), ancak bu sorumluluk sınırlama ve muafiyet hükümleri, prensip olarak üçüncü şahıslara karşı olan tazminat sorumluluğuna uygulanmaz. Japon Şirket Hukuku Madde 429, üçüncü şahısların korunmasını amaçlayan “özel yasal sorumluluk” olduğundan, şirket ile yöneticiler arasındaki anlaşma ile dışarıdaki üçüncü şahıslara karşı sorumluluğu sınırlamak mümkün değildir.
Tazminat Talep Hakkının Zamanaşımı
Japon Şirket Hukuku Madde 429’a dayanan tazminat talep hakkının zamanaşımı süresi, Japon Medeni Kanunu Madde 167’nin birinci fıkrasına göre, prensip olarak 10 yıl olarak anlaşılmaktadır. Bu, genel bir haksız fiilin zamanaşımı süresinden (3 yıl) daha uzundur ve üçüncü şahısların zararı ve sorumluyu belirlemesi için zaman gerekebileceği düşünülerek yapılmış bir düzenlemedir.
Özet
Japon Şirketler Hukuku’nun (Japan’s Companies Act) 429. maddesi, yönetim kurulu üyelerinin kötü niyet veya ağır ihmal sonucu üçüncü şahıslara verilen zararların tazminat sorumluluğunu düzenleyen önemli bir hükümdür. Bu, şirketin yeterli varlığa sahip olmadığı durumlarda üçüncü şahısları koruyan “özel yasal sorumluluk” olarak işlev görür. Yargı kararları, doğrudan ve dolaylı zararları kapsar ve hissedarların zararları da şirketin özelliklerine göre değerlendirilir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk kapsamı geniştir ve ilke olarak üçüncü şahıslara uygulanmayan sorumluluk sınırlama sözleşmeleri bulunur; ayrıca, zamanaşımı süresi 10 yıl gibi uzun bir dönem için belirlenmiştir ve bu durumlar, üçüncü şahısların korunmasına yönelik güçlü bir niyeti yansıtmaktadır. Japonya’da iş yapan yabancı şirketler ve bireyler için bu karmaşık yasal sistemi anlamak ve uygun şekilde yanıt vermek son derece önemlidir.
Monolith Hukuk Bürosu, Japon şirket hukuku alanında geniş bir deneyime sahiptir ve özellikle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu ve kurumsal yönetişim konularında birçok müşteriye destek sağlamıştır. Büromuzda, çeşitli yabancı ülkelerde avukatlık yetkisine sahip İngilizce konuşan uzmanlar bulunmaktadır ve bu sayede Japonya’nın karmaşık yasal düzenlemelerini uluslararası bir perspektiften anlayarak pratik tavsiyelerde bulunabiliriz. Japon şirket hukuku, kurumsal yönetişim veya yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu hakkında herhangi bir sorunuz veya somut bir danışmanlık ihtiyacınız varsa, lütfen Monolith Hukuk Bürosu ile iletişime geçin. Japonya’daki iş faaliyetlerinizin sorunsuz ilerlemesini sağlamak için uzman bilgimizle tam destek sunmaya hazırız.
Category: General Corporate