MONOLITH LAW OFFICE+81-3-6262-3248Hafta içi 10:00-18:00 JST [English Only]

MONOLITH LAW MAGAZINE

General Corporate

Japonya Şirket Hukukunda Sache Einlage: Kuruluş Aşamasında Sermaye Oluşturulmasına İlişkin Kapsamlı Rehber

General Corporate

Japonya Şirket Hukukunda Sache Einlage: Kuruluş Aşamasında Sermaye Oluşturulmasına İlişkin Kapsamlı Rehber

Şirket kuruluşunda, sermayenin hazırlanması en önemli adımlardan biridir. Genellikle, sermaye nakit olarak ödenir; ancak Japon şirketler hukuku, nakit dışındaki varlıklarla, yani ‘aynen’ sermaye katkısını da kabul etmektedir. Bu sisteme ‘aynen sermaye katkısı’ denir. Aynen sermaye katkısı, elinizde yeterli nakit olmasa bile, gayrimenkul, araç, fikri mülkiyet hakları gibi varlıkları kullanarak şirket kurmanızı mümkün kılan, son derece esnek ve değerli bir yöntemdir. Ancak, bu kolaylığın arkasında, şirketin mali temelini korumak için sıkı hukuki düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin merkezinde ‘sermayenin tamamlanması ilkesi’ yer alır. Bu ilke, şirketin sermayesinin sadece nominal değil, gerçekten o değere denk varlıklarla oluşturulduğunu garanti eder ve bununla şirket alacaklılarını ve gelecekteki yatırımcıları korumayı amaçlar. Nakdin değeri açıktır, ancak ayni varlıkların değeri subjektif olup, abartılı değerlendirilme riski her zaman vardır. İşte bu risk, Japon şirketler hukukunun aynen sermaye katkısına yönelik detaylı ve sıkı prosedürler uygulamasının temel nedenidir. Bu makalede, aynen sermaye katkısının temel kavramlarından başlayarak, Japon şirketler hukukunun belirlediği sıkı değerlendirme prosedürleri, pratikteki istisnalar ve düzenlemelere uyulmaması durumunda ortaya çıkan ciddi hukuki sorumluluklara kadar kapsamlı bir şekilde açıklanacaktır.

Japonya’da Sermaye Şirketlerinde Maddi Olmayan Varlık Katkısının Temel Kavramları ve Sermaye Yeterliliği İlkesi

Maddi olmayan varlık katkısı, şirketin kuruluş aşamasında, kurucuların nakit para yerine gayrimenkul, araç, menkul kıymetler, fikri mülkiyet hakları gibi maddi olmayan varlıkları sermaye olarak koymaları ve bunun karşılığında hisse senedi almayı içeren bir işlemdir. Bu sistem, işletmeler için gerekli varlıkları doğrudan sermayeye dahil edebilme imkanı sunduğu için özellikle girişimciler için faydalı bir seçenek haline gelmektedir.

Japon şirketler hukukunun temelinde, “sermaye yeterliliği ilkesi” adında bir temel düşünce yatar. Bu ilke, şirketin sermayesinin, şirketin kredi itibarının temeli olması ve alacaklılara karşı asgari bir güvence sağlaması gerektiği gerekliliğine dayanır. Bu nedenle, tüzükte belirtilen sermaye miktarına eşdeğer varlıkların şirkete gerçekten katkıda bulunması ve sürdürülmesi gerekmektedir. Nakit sermaye katkısında, değer açıkça bellidir ve bu ilkenin uyulup uyulmadığının kontrolü kolaydır. Ancak, maddi olmayan varlık katkısında, katkıda bulunulan varlığın değerlemesi esasen subjektiftir ve aşırı değerleme riski içerir. Örneğin, gerçek değeri 1 milyon yen olan bir ekipmanı 10 milyon yen değerindeymiş gibi sermaye olarak koyarsanız, şirketin sermayesi 10 milyon yen olarak ilan edilirken, gerçek değeri önemli ölçüde düşük olacaktır. Bu tür “görünüşteki sermaye”, şirketin mali temelini zayıflatabilir ve bu temele güvenerek işlem yapan alacaklılara beklenmedik zararlar verebilir.

Sermaye yeterliliği ilkesini tehdit eden bu aşırı değerleme riski, Japon şirketler hukukunun maddi olmayan varlık katkısına karşı sıkı düzenlemeler getirmesinin temel nedenidir. Yasalar, bu potansiyel kötüye kullanımı önlemek için, tüzüğe detaylı kayıt zorunluluğu, objektif değer tespit prosedürleri ve aşırı değerlemeye karşı sert yasal sorumluluklar gibi bir dizi karmaşık prosedürel koruma önlemleri oluşturmuştur. Aşağıda ayrıntılı olarak anlatacağımız tüm düzenlemeler, bu sermaye yeterliliği ilkesini somut olarak güvence altına almak için mantıksal bir sonuç olarak anlaşılabilir.

Japonya’da Gerçekleştirilen Sermaye Katılımında Varlık Olarak Kabul Edilen Mallar

Japonya’da sermaye katılımı için kabul edilebilecek mallar, hukuki olarak iki temel gerekliliği karşılamalıdır. Birincisi, malın devredilebilir olması (devredilebilirlik), ikincisi ise şirketin bilançosunda bir varlık olarak kaydedilebilir olmasıdır. Bu, katkıda bulunulan malın şirket varlığı olarak açıkça tanınması ve gerektiğinde nakde çevrilebilmesi gerektiği anlamına gelir.

Bu gereklilikleri karşılayan malların somut örnekleri şunlardır:

  • Tangible sabit varlıklar: Arazi ve binalar gibi gayrimenkuller, otomobiller, makine teçhizatı, bilgisayarlar ve sunucular gibi ofis otomasyonu ekipmanları.
  • Intangible sabit varlıklar: Patent hakları, ticari markalar, telif hakları gibi fikri mülkiyet hakları ve işletme değeri (goodwill).
  • Diğer varlıklar: Piyasada işlem gören halka açık hisse senetleri, satış amacıyla tutulan mallar, üretimde kullanılan ham maddeler.

Öte yandan, bu gereklilikleri karşılamayan unsurlar sermaye katılımı için varlık olarak kabul edilemez. Örneğin, bireylerin iş gücü veya profesyonel hizmetleri (emek), ya da bireyin kredi gücü, bilançoda devredilebilir bir varlık olarak kaydedilemeyeceğinden, sermaye katılımı için uygun bir varlık olarak kabul edilmez.

Japon Şirketler Hukuku Altında Düzenlemeler: Gerçek Varlık Katkısı Olarak Değişik Kuruluş Hususları

Gerçek varlık katkısı, sermaye yeterliliği ilkesini tehlikeye atabilecek riskleri barındırdığı için, Japon şirketler hukuku bunu “değişik kuruluş hususları” olarak özel bir şekilde ele alır. Bu terim, şirketin kuruluş sürecinde, kurucuların takdirine bağlı olarak şirketin mali temelinin zarar görebileceği, özellikle dikkatli düzenlemeler gerektiren hukuki bir kavramdır.

Bu düzenlemenin merkezini, tüzüğe kayıt zorunluluğu oluşturur. Japon şirketler hukuku madde 28, fıkra 1, madde 1, gerçek varlık katkısına ilişkin aşağıdaki hususların şirketin temel kurallarını oluşturan tüzüğe kaydedilmesi gerektiğini belirtir; aksi takdirde, bu katkının hiçbir hukuki etkisi olmayacaktır.

  1. Para dışında mal varlığı katkısında bulunan kişinin adı veya unvanı
  2. Katkıda bulunulan mal varlığı ve onun değeri
  3. Bu katkıda bulunan kişiye tahsis edilecek kuruluş aşamasında çıkarılan hisse senetlerinin sayısı (ve türü)

Bu tüzüğe kayıt, sadece biçimsel bir prosedür değildir. “Hiçbir hukuki etkisi olmayacak” şeklinde ifade edilen güçlü bir hukuki sonuçla birlikte gelen mutlak bir gerekliliktir. Bu hüküm sayesinde, gerçek varlık katkısının içeriği şirketin kuruluş aşamasında kesinleşir ve kamuoyuna açıklanır. Bu açıklanan kayıtlar, sonraki değer araştırmaları ve sorumluluk takibinin hukuki temeli olarak işlev görür ve tüm ilgili taraflara şeffaflık sağlar. Böylece, kurucuların daha sonra farklı bir değer iddia etmeleri veya resmi olmayan gerçek varlık katkıları yapmaları engellenir ve sermaye yeterliliği ilkesi kurumsal olarak güvence altına alınır.

Değer Tespit İşlemleri: Japonya’da Temel Olarak Denetçi İncelemesi

Japonya’daki şirketlerin maddi sermaye katkılarının değerinin objektifliğini sağlamak için, Japon Şirketler Kanunu tarafından belirlenen temel prosedür, mahkeme tarafından atanmış bir denetçi tarafından yapılan incelemedir. Japon Şirketler Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrası, tüzükte maddi sermaye katkısı gibi özel kuruluş hükümleri bulunan durumlarda, kurucuların gecikmeksizin mahkemeye denetçi ataması için başvuruda bulunmaları gerektiğini hükme bağlar.

Bu işlemde, öncelikle kurucular ilgili mahkemeye başvuruda bulunur ve mahkeme, tarafsız bir üçüncü tarafı (genellikle bir avukat atanır) denetçi olarak atar. Atanan denetçi, katkı malının değerinin tüzükte belirtilen değere uygun olup olmadığını sıkı bir şekilde inceleyerek, sonuçları bir rapor halinde mahkemeye sunar. Bu süreç, değerlendirmenin objektifliğini en üst düzeyde sağlama konusunda son derece etkilidir; ancak aynı zamanda, uygulamada çok fazla zaman ve maliyet gerektiren bir zorluk da içerir. Bu nedenle, özellikle hızlı bir kuruluşun gerektiği startup’lar ve KOBİ’ler için, bu temel prosedür her zaman gerçekçi bir seçenek olarak kabul edilemez ve aşağıda bahsedilecek olan istisnai hükümlerin önemi öne çıkar.

Japonya’da Denetçi İncelemesinin İstisnai Hükümleri

Japon şirketler hukuku, denetçi incelemesinin kurulmakta olan şirketler için büyük bir yük olabileceğinin farkında olup, sermaye koruması gereklilikleri ile kuruluş işlemlerinin kolaylaştırılması arasında bir denge kurmak amacıyla önemli istisnai hükümler getirmiştir. Japon şirketler hukukunun 33. maddesinin 10. fıkrasında belirtilen bu istisnalar, uygulamada, maddi sermaye katkılarının gerçekleştirildiği ana yollardan biri haline gelmiştir.

İlk istisna, küçük miktarlı varlıklarla ilgilidir. Japon şirketler hukukunun 33. maddesinin 10. fıkrasının 1. bendine göre, tüzükte belirtilen maddi sermaye katkısı varlıklarının toplam değeri 5 milyon yen (yaklaşık 47 bin dolar) veya daha az ise, denetçi tarafından bir inceleme yapılmasına gerek yoktur. Bu hüküm, özellikle küçük ve orta ölçekli şirketlerin kuruluşunu teşvik etmek amacıyla tasarlanmış olup, uygulamada en yaygın kullanılan istisna hükümlerinden biridir.

İkinci istisna, piyasa değeri olan menkul kıymetlerle ilgilidir. Japon şirketler hukukunun 33. maddesinin 10. fıkrasının 2. bendi uyarınca, maddi sermaye katkısının konusu olan menkul kıymetler halka açık piyasada işlem görmekte ve tüzükte belirtilen değerleri objektif piyasa değerini aşmıyorsa, denetçi incelemesinden muaf tutulabilirler. Bu, piyasanın kendisinin güvenilir ve objektif bir değerlendirme sağladığı için ayrı bir incelemenin gereksiz olduğu mantıklı bir karara dayanmaktadır.

Üçüncü istisna, uzmanlar tarafından yapılan onaylamadır. Japon şirketler hukukunun 33. maddesinin 10. fıkrasının 3. bendine göre, avukatlar, yeminli mali müşavirler veya vergi danışmanları gibi nitelikli uzmanlar, tüzükte belirtilen değerin uygun olduğunu onayladıklarında, denetçi incelemesi yapılmadan geçilebilir. Ancak, katkıda bulunulan varlık gayrimenkul olduğunda, bu uzmanların onayına ek olarak, gayrimenkul değerleme uzmanının değerlendirme raporu da gereklidir.

Bu seçenekleri anlamak, maddi sermaye katkısını değerlendirirken son derece önemlidir. Aşağıdaki tablo, her bir işlemin özetini ve özelliklerini karşılaştırmaktadır.

İşlem TürüÖzetUygulama KoşullarıAna Özellikler
Temel Kural: Denetçi İncelemesiMahkeme tarafından atanan denetçi, varlıkların değerini inceler.İstisnalara uymayan tüm maddi sermaye katkıları.İşlem katı ve zaman ile maliyet gerektirir, ancak objektiflik en yüksektir.
İlk İstisna: 5 Milyon Yen AltıDenetçi incelemesi gerekmez.Tüzükte belirtilen maddi sermaye katkısı varlıklarının toplam değeri 5 milyon yen veya daha az olduğunda.En basit ve kullanımı en kolay istisna. Kuruluş sırasında yönetim kurulu tarafından inceleme gereklidir.
İkinci İstisna: Piyasa Değeri Olan Menkul KıymetlerDenetçi incelemesi gerekmez.Piyasa değeri olan menkul kıymetleri, piyasa değerinin altında sermaye olarak katkıda bulunulduğunda.Değerlendirmenin objektifliği garanti altına alındığı için işlem basitleştirilmiştir.
Üçüncü İstisna: Uzman OnayıAvukatlar, yeminli mali müşavirler, vergi danışmanları gibi uzmanlar değerin uygunluğunu onaylar.5 milyon yenin üzerindeki varlıklar için uzman onayı alındığında (gayrimenkul için gayrimenkul değerleme uzmanının raporu da gerekli).Denetçi incelemesinden kaçınılabilir, ancak uzmanlara danışmanlık ücreti ödenir. Onaylayanlar da sorumluluk taşıyabilir.

Japonya’da Gerçekleştirilen Sermaye Katkısının İfası ve Gerekli Belgeler

Sermaye katkısının işlemlerinin Japon hukukuna uygun ve geçerli olabilmesi için, bir dizi belgenin doğru bir şekilde hazırlanması ve tescil başvurusu sırasında sunulması gerekmektedir. Bu belgelerin her biri belirli bir hukuki rol üstlenmekte olup, eksiklikleri halinde sadece tescilin kabul edilmemesine yol açmakla kalmaz, aynı zamanda gelecekteki anlaşmazlıkların da sebebi olabilirler.

Öncelikle, müfettişin incelemesinden muaf olunan durumlarda bile, kuruluş aşamasındaki yöneticiler, Japon Şirketler Kanunu’nun (2005) 46. maddesine dayanarak, kuruluş sürecini kendilerinin inceleme yükümlülüğünü taşımaktadırlar. Bu inceleme, sermaye katkısının gerçekten ifa edildiğini ve söz konusu varlığın değerinin tüzüğün hükümleriyle uygun olduğunu kapsar. Bu incelemenin sonuçları, ‘inceleme raporu’ olarak yazılı bir belgeye dökülür ve kuruluş aşamasındaki yöneticiler tarafından imzalanır veya mühürlenir.

Ardından, katkıda bulunanın şirkete mal varlığını hukuki olarak devrettiğini kanıtlayan belge ‘mal varlığı devir belgesi’dir. Bu belge, katkıda bulunanın tüzükte belirtilen varlıkların mülkiyetini kuruluş aşamasındaki şirkete devrettiğini kanıtlar ve gerçek sermaye katkısının ‘ödeme’ olarak tamamlandığının kanıtıdır. Hukuk tarafından belirlenmiş katı bir format olmamakla birlikte, kimin, hangi mal varlığını, ne zaman devrettiğini açıkça belirtmek gereklidir.

Son olarak, kuruluş aşamasındaki temsilci yöneticinin hazırladığı belge ‘sermaye miktarının hesaplanmasına ilişkin sertifika’dır. Bu sertifika, nakit katkılarla yapılan ödemelerin ve gerçek sermaye katkısıyla devredilen mal varlıklarının değerlerinin toplamını, Japon Şirketler Kanunu ve şirket hesap standartlarına uygun olarak sermaye miktarının doğru bir şekilde hesaplandığını kanıtlar. Bu belge, şirketin kuruluş tescilini hukuk bürosuna başvururken zorunlu ek belgelerden biridir ve şirketin sermaye yapısını resmi olarak belirleyen nihai belgedir.

Japonya’da Değer Tazmin Sorumluluğu: Aşırı Değerlendirmenin Riskleri ve Hukuki Sonuçları

Gerçek değer karşılığı sermaye katkısında karşılaşılan en büyük risk, katkı mal varlığının aşırı değerlendirilmesidir ve Japon şirketler hukuku, bu duruma karşı sıkı bir sorumluluk rejimi getirmiştir. Bunun merkezinde, Japon şirketler hukukunun 52. maddesinde belirlenen “değer tazmin sorumluluğu” bulunmaktadır. Bu hükme göre, şirketin kuruluş aşamasında, gerçek değer karşılığı sermaye olarak katılan mal varlığının gerçek değeri, tüzükte belirtilen değerden “açıkça düşük” ise, kurucular ve kuruluş aşamasındaki yöneticiler, eksik olan miktarı şirkete ödemekle müştereken sorumlu tutulurlar.

Bu sorumluluğun niteliği, ilgili kişilerin pozisyonuna göre değişiklik gösterir. Aşırı değerlendirilmiş mal varlığını gerçekten sermaye olarak katmış olan kurucular için, bu sorumluluk “kusursuz sorumluluk” olarak kabul edilir. Yani, iyi niyetli olmalarına rağmen, sonuç olarak değer eksikliği varsa sorumluluktan kaçınmaları mümkün değildir. Diğer yandan, bu mal varlığını sermaye olarak katmayan diğer kurucular veya kuruluş aşamasındaki yöneticiler için, kendi görevlerini yerine getirirken gerekli özeni gösterdiklerini (kusursuz olduklarını) kanıtlayabilirlerse, sorumluluktan kaçınabilirler. Bu “kusurlu sorumluluk”tur.

Ayrıca, Japon şirketler hukukunun 52. maddesinin 3. fıkrası, değerin uygunluğunu kanıtlayan uzmanların (avukatlar, yeminli mali müşavirler vb.) da, prensip olarak, kurucularla birlikte eksik miktarı tazmin etmekle sorumlu olduklarını belirtir. Ancak, bu uzmanlar da, kanıt sunarken gerekli özeni gösterdiklerini kanıtladıkları takdirde, sorumluluktan muaf olabilirler.

Geçmiş yargı kararları, bu sorumluluğun uygulama alanını anlamak açısından önemli ipuçları sunmaktadır. Örneğin, Niigata Bölge Mahkemesi’nin 1977 yılı 26 Aralık tarihli kararında, kurucunun görev ihmali kabul edilmiş olmasına rağmen, şirketin iflasının doğrudan nedeni aşırı tesis yatırımı olduğu ve gerçek değer karşılığı sermayenin aşırı değerlendirilmesi ile arasında uygun bir nedensellik ilişkisi olmadığı için, tazminat talebi reddedilmiştir. Bu, sorumluluğun doğması için, sadece değer eksikliğinin yanı sıra, bunun sonucunda şirkete zarar gelmiş olması gerektiğini göstermektedir. Ayrıca, Osaka Yüksek Mahkemesi’nin 2016 yılı 19 Şubat tarihli kararı, uygun olmayan bir değer kanıtı sunan bir avukatın sorumluluğunun sorgulandığı bir dava olup, uzmanların bu kanıt görevini üstlenirken karşılaştıkları ciddi riski ve görevlerindeki yüksek düzeydeki dikkat yükümlülüğünün önemini vurgulamaktadır.

Uygulamada Avantajlar ve Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Japonya’daki ayni sermaye katkısı sistemi, doğru kullanıldığında büyük avantajlar sağlayabilir, ancak aynı zamanda dikkatli bir değerlendirme gerektiren bazı hususlar da bulunmaktadır.

Öncelikli avantajlar arasında, ilk olarak, yeterli nakit paranız olmasa bile mevcut varlıkları kullanarak şirket kurabilme imkanı yer almaktadır. İkinci olarak, ayni sermaye katkısı ile sermaye miktarını büyük gösterebilir, bu da finansal kuruluşlardan alınan kredilerde ve iş ilişkilerinde şirketin kredi gücünü artırma etkisi yaratabilir. Üçüncü olarak, katkıda bulunulan varlık amortisman konusuysa, kurumlar vergisi hesaplamasında gider olarak kaydedilebilir ve bu da uzun vadede vergi tasarrufu sağlama potansiyeline sahiptir.

Öte yandan, dikkat edilmesi gereken noktalar da azımsanmayacak kadar önemlidir. İlk olarak, işlemlerin karmaşıklığına dikkat çekilmelidir. Nakit sermaye katkısı ile karşılaştırıldığında, tüzüğe kayıt, değer araştırması, çeşitli sertifikaların hazırlanması gibi, uzmanlık bilgisi gerektiren işlemler çoktur ve bunlar zaman ve çaba gerektirir. İkinci olarak, sermayenin likiditesi sorunu vardır. Sermayenin büyük bir kısmı ayni varlıklardan oluşuyorsa, işletmenin ihtiyaç duyduğu işletme sermayesi yetersiz kalabilir ve bu da işletmenin duraklamasına yol açabilecek riskler taşır.

Daha da önemlisi, genellikle göz ardı edilir ancak son derece önemli olan, vergisel işlemlerdir. Japonya vergi hukuku çerçevesinde, bireylerden şirketlere yapılan ayni sermaye katkısı, katkıda bulunan kişinin şirkete ‘varlık devri’ olarak kabul edilir. Bu durum, katkıda bulunan kişiye, devredilen varlığın piyasa değeri (verilen hisse senetlerinin değeri) varlığın edinim maliyetini aştığı takdirde, devir geliri vergisi yükümlülüğü getirebilir. Şirket tarafında ise, katkıda bulunulan varlık gayrimenkulse gayrimenkul edinim vergisi, vergilendirilebilir bir varlık ise katma değer vergisi ödeme yükümlülüğü doğabilir. Bu nedenle, ayni sermaye katkısını başarılı kılmak için, sadece şirket hukuku prosedürlerini değil, aynı zamanda vergi hukukunun etkilerini de göz önünde bulunduran kapsamlı bir planlama şarttır.

Özet

Japonya’daki şirketlerin sermaye oluşturmasında güçlü ve esnek bir yöntem olarak, Japon Şirketler Hukuku, gerçek varlık katkısını kabul etmektedir. Nakit elde bulundurmadan çeşitli varlıkları kullanarak işletmenin temelini atmak mümkündür. Ancak, bu kolaylığın bir bedeli olarak, sermayenin sağlamlığını korumak için katı hukuki gereklilikler getirilmiştir. Ana sözleşmeye doğru bir şekilde kayıt, objektif değerlendirme, uygun yerine getirme prosedürleri ve aşırı değerlendirme durumunda ciddi hukuki sorumluluklar gibi yollar karmaşıktır. Bu gereklilikleri doğru bir şekilde anlamadan ve uymadan sağlıklı ve hukuki olarak istikrarlı bir şirket kurmak mümkün değildir.

Monolith Hukuk Bürosu, özellikle gerçek varlık katkısı ile ilgili Japon Şirketler Hukuku alanında zengin deneyime ve derin uzmanlık bilgisine sahiptir. Biz, yerli ve yabancı birçok müşteriye, gerçek varlık katkısının yapılandırılmasından ana sözleşme ve gerekli belgelerin hazırlanmasına, tescil işlemlerine kadar her aşamada uzman destek sağlamış bulunmaktayız. Büromuzda, Japon hukukuna hakim olmanın yanı sıra, yabancı avukatlık niteliklerine sahip ve İngilizce destek sunabilen birden fazla avukat bulunmaktadır. Bu benzersiz güç sayesinde, uluslararası bir bakış açısına sahip yatırımcılar ve şirketler, Japonya’nın karmaşık yasal düzenlemelerini aşarak işlerini sorunsuz bir şekilde başlatabilmektedirler. Şirket kuruluşu, dahilinde gerçek varlık katkısı hakkında danışmanlık için, lütfen bizimle iletişime geçin.

Managing Attorney: Toki Kawase

The Editor in Chief: Managing Attorney: Toki Kawase

An expert in IT-related legal affairs in Japan who established MONOLITH LAW OFFICE and serves as its managing attorney. Formerly an IT engineer, he has been involved in the management of IT companies. Served as legal counsel to more than 100 companies, ranging from top-tier organizations to seed-stage Startups.

Başa dön