Japonya'daki Gōdō Kaisha'da Çalışanların Hakları: Kâr Paylaşımından Yönetim Katılımına

2006 yılında (Heisei 18) yürürlüğe giren Japon Şirketler Kanunu’ndan bu yana, Godo Kaisha (LLC) kuruluş kolaylığı ve işletme esnekliği nedeniyle birçok işletmeci tarafından tercih edilen bir şirket türü haline gelmiştir. Özellikle, Amerikan LLC’sini (Limited Liability Company) model alarak tanıtılan bu yapı, uluslararası iş geliştirmeyi düşünen şirketler için cazip bir seçenek sunmaktadır. Godo Kaisha’yı anlamada en önemli kavramlardan biri ‘socien’ yani ‘şirket ortağı’ statüsüdür. Anonim şirketlerdeki ‘çalışanlar’dan farklı olarak, Godo Kaisha’nın ‘socien’leri, şirkete sermaye yatıran üyeleri, yani sahipleri ifade eder. Bu statü, anonim şirketlerin hissedarlarına benzer olsa da, belirleyici bir fark vardır: Godo Kaisha’nın temelde ‘mülkiyet ile yönetimin birliği’ ilkesini benimsediği gerçeğidir. Yani, sermaye yatıran socienler, esas olarak şirketin yönetimini üstlenirler. Bu temel yapı, socienlere verilen hakların içeriğini büyük ölçüde belirler. Bu makalede, Godo Kaisha socienlerinin sahip olduğu ‘paylar’, yani şirkete karşı hak ve yükümlülükler topluluğu hakkında, bu hakların içeriğini detaylı bir şekilde inceleyip açıklıyoruz. Özellikle, socienlerin şirketten ekonomik fayda elde etme hakkı (öz-yarar hakkı) ve şirketin yönetimine katılıp denetim yapma hakkı (ortak yarar hakkı) olmak üzere iki yönüyle, Japon Şirketler Kanunu’nun bu hakları nasıl belirlediğini ve koruduğunu, somut maddeler ve yargı kararları ile birlikte ele alıyoruz.
Japonya’daki Gōdō Kaisha Çalışanlarının Haklarının Genel Görünümü: Jiei-Ken ve Kyōei-Ken
Japonya’daki bir Gōdō Kaisha’nın (Sınırlı Sorumluluk Şirketi) çalışanlarının sahip olduğu haklar, doğalarına göre iki ana kategoriye ayrılır. Bu, Japon şirket hukukunda geleneksel bir sınıflandırma yöntemidir ve aynı zamanda Kabushiki Kaisha’nın (Anonim Şirket) hissedarlarının haklarını açıklamak için de kullanılan bir yaklaşımdır. Birincisi ‘Jiei-Ken’ (öz-yarar hakları), diğeri ise ‘Kyōei-Ken’ (ortak-yarar hakları)dır.
Jiei-Ken, çalışanların kendi ekonomik çıkarları için şirkete karşı kullanabileceği hakları ifade eder. Bu, şirketin iş faaliyetlerinden elde edilen karın dağıtımını talep etme hakkı ve şirketin dağılması durumunda kalan varlıkların dağıtımını alma hakkını içerir. Bu haklar, çalışanların sermaye katkılarına doğrudan bir karşılık olarak nitelendirilir.
Öte yandan, Kyōei-Ken, çalışanların şirketin genel çıkarları için şirketin yönetimine katılma veya yönetimi denetleme hakkını ifade eder. Özellikle, şirketin işlerini yürütme hakkı ve iş yürütme durumunu inceleme hakkı bu kapsama girer. Kyōei-Ken, sadece bireysel çalışanların çıkarlarını değil, şirketin sağlıklı işleyişini amaçlar.
Kabushiki Kaisha’da, mülkiyet (hissedarlar) ile yönetim (yönetim kurulu) ayrı olduğundan, Jiei-Ken (kar payı alma hakkı gibi) ve Kyōei-Ken (hissedarlar toplantısında oy kullanma hakkı gibi) oldukça net bir şekilde ayrılır. Ancak, mülkiyet ile yönetimin örtüştüğü Gōdō Kaisha’da, bu iki hak arasındaki sınır daha akışkandır. Örneğin, işleri yürütme hakkı (Kyōei-Ken), çalışanın mülkiyetçi olarak konumundan doğrudan kaynaklanır ve bu hakkın kullanılmasının sonucunda elde edilen kar, sonunda Jiei-Ken aracılığıyla çalışana geri döner. Bu karşılıklı ilişkiyi anlamak, Gōdō Kaisha’nın hak yapısını kavramanın anahtarıdır.
Japonya’da Ekonomik Çıkar Elde Etme Hakkı (Özçıkar Hakkı) ve İçeriği
Bir şirket çalışanının özçıkar hakkının temelini, şirketin kazançlarından pay alma hakkı oluşturur. Japonya’daki Şirketler Kanunu, bu hakkı “kâr ve zararın dağıtımı” ve “kâr payı dağıtımı” olmak üzere iki farklı yönüyle düzenlemektedir. Bu iki yön birbiriyle yakından ilişkilidir, ancak hukuki anlam ve prosedürler açısından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Kâr ve Zararın Dağıtımı
Kâr ve zararın dağıtımı, muhasebe döneminin sonunda belirlenen şirketin kâr veya zararının, hangi ortaklara ve ne oranda atfedileceğini belirleyen bir süreçtir. Bu dağıtım oranı, ortaklar arasındaki ekonomik ilişkileri düzenlerken en önemli unsurlardan biridir.
Japon Şirketler Hukuku’nun (Japan’s Companies Act) 622. maddesinin birinci fıkrası, bu dağıtım oranı ile ilgili temel prensipleri belirler. Buna göre, ana sözleşmede kâr ve zarar dağıtım oranları ile ilgili bir hüküm bulunmuyorsa, bu oranlar her ortağın sermaye katkısının değerine göre belirlenir. Bu, sermaye katkısı yüksek olan ortakların daha fazla kârı (veya zararı) üstleneceği anlamına gelir.
Ancak, bir godo kaisha (合同会社) yani Japon tipi bir sınırlı şirketin en büyük özelliklerinden biri, bu prensibi ‘ana sözleşme özerkliği’ ile esnek bir şekilde değiştirebilme imkanıdır. Ortaklar, ana sözleşmede anlaşarak, sermaye katkısı miktarından tamamen farklı bir temelde kâr ve zarar dağıtım oranlarını serbestçe belirleyebilirler. Örneğin, sermaye sağlayan A ortağı ve üstün teknoloji veya know-how sağlayan B ortağı varsa, B ortağının sermaye katkısı az olsa bile, katkısının değerini takdir ederek A ortağından daha yüksek bir kâr payı oranı belirlemek mümkündür. Bu esneklik, çeşitli katkı türlerine sahip yeteneklerin bir araya geldiği ortak girişimlerde, godo kaisha’nın tercih edilme nedenidir.
Ayrıca, Japon Şirketler Hukuku’nun 622. maddesinin ikinci fıkrası, ana sözleşmede sadece kâr veya zararın biri için dağıtım oranı belirlendiğinde, bu oranın kâr ve zarar her ikisi için de geçerli olduğu varsayımını yapar. Bu, tarafların makul niyetini yorumlayan bir hükümdür.
Unutulmamalıdır ki, zararın dağıtılması, ortaklardan derhal ek sermaye katkısı talep edildiği anlamına gelmez. Genellikle, ana sözleşmede özel bir hüküm bulunmadıkça, zarar miktarı, ortakların paylarının defter değerini azaltacak şekilde işlem görür. Bu sonuç, ortakların şirketten ayrıldıklarında alacakları payların geri ödeme miktarını veya şirketin tasfiye edilmesi durumunda kalan varlıkların dağıtım miktarını etkiler.
Japonya’da Kar Payı Dağıtımı
Kar ve zararın dağıtımı, muhasebe üzerindeki karın atfedilmesini belirlerken, Japonya’daki şirketlerin kar payı dağıtımı, şirket varlıklarının gerçekte ortaklara dağıtılmasını ifade eder. Japon Şirketler Kanunu’nun (621. madde 1. fıkra) (2005) uyarınca, ortaklar şirkete karşı kar payı talep etme hakkına sahiptir.
Anonim şirketlerin “kâr fazlasının dağıtımı” kar fazlası ve sermaye fazlasını kaynak olarak kullanabilirken, gōdō kaisha (合同会社) olarak bilinen sınırlı sorumlu şirketlerin “kar payı dağıtımı” adından da anlaşılacağı üzere yalnızca kârı kaynak olarak kullanır. Bu nokta da şirket varlıklarının korunması için önemli bir farktır.
Kar payı dağıtımı prosedürleri konusunda da, gōdō kaisha yüksek bir esnekliğe sahiptir. Yasal olarak, ortaklar her zaman kar payı talep edebilirler; ancak bu, şirketin nakit akışını istikrarsız hale getirebilir. Bu nedenle, uygulamada, tüzükte kar payı talep edilebilecek zamanları, sıklığı ve prosedürleri somut olarak belirlemek son derece önemlidir. Örneğin, “iş yılı sonundaki kesin hesaplamadan sonra, işleri yürüten ortakların çoğunluğunun kararıyla dağıtım yapılacaktır” gibi bir hüküm koyarak, planlı bir varlık dağıtımı mümkün hale gelir.
Yine de, bu dağıtım özgürlüğüne sıkı yasal sınırlamalar getirilmiştir. Bunlara “finansman kaynağı düzenlemesi” denir. Japon Şirketler Kanunu’nun (628. madde) (2005) uyarınca, eğer dağıtım miktarı, dağıtımın yapıldığı tarihteki şirket kar miktarını aşıyorsa, şirket bu kar payını dağıtamaz. Bu, şirket varlıklarının haksız yere sızdırılmasını ve şirket alacaklılarının zarar görmesini önlemek için mutlak bir kuraldır. Şirketin, bu düzenlemeye aykırı kar payı taleplerini reddetme hakkı ve yükümlülüğü vardır.
Eğer şirket bu finansman kaynağı düzenlemesine aykırı bir dağıtım (yasadışı dağıtım) yaparsa, sorumluluk büyüktür. Japon Şirketler Kanunu’nun (629. madde 1. fıkra) (2005) uyarınca, bu dağıtımı gerçekleştiren işleri yürüten ortaklar, yasadışı kar payı alan ortaklarla birlikte, dağıtım miktarına eşdeğer parayı şirkete ödeme yükümlülüğü altındadır. İşleri yürüten ortaklar, kendi görevlerini yerine getirirken dikkatli olmadıklarını kanıtlamadıkça, bu sorumluluktan kaçınmaları mümkün değildir. Bu yükümlülüğün muafiyeti için genellikle tüm ortakların onayı gereklidir, ancak bu da sadece dağıtım sırasında mevcut olan kar miktarı ile sınırlıdır. Ayrıca, şirket alacaklıları, yasadışı kar payı alan ortaklardan doğrudan ödeme talep edebilirler. Böylece, kar payı dağıtımının esnekliğinin arkasında, hem ortaklara hem de yöneticilere yüklenen sıkı mali sorumluluklar bulunmaktadır.
Japonya’da Ortaklık Haklarının (Kyōeki-ken) Yönetim Katılımı ve Denetimi Açısından Somut İçeriği
Ortaklık hakları, şirket ortaklarının şirketin sahibi olarak işletmeyi nasıl yönetecekleri ve nasıl denetleyecekleri ile ilgili hakları belirler. Sahiplik ve yönetimin birleştiği Japon şirketlerinde, bu ortaklık haklarının tasarımı yönetişimin temelini oluşturur.
İşletme Yürütme ve Temsil Yetkisi
Japon şirketler hukuku, öncelikle genel bir ilke belirler ve ardından şirket ana sözleşmesi ile özelleştirmeye izin veren bir yapı benimser.
İlk olarak, Japon şirketler hukukunun 590. maddesinin 1. fıkrasına göre, ortakların tümü şirket işlerini yürütme hakkına (işletme yürütme yetkisi) sahiptir. Birden fazla ortağın bulunduğu durumlarda, şirket işleri, ana sözleşmede aksi belirtilmedikçe, ortakların çoğunluğu ile kararlaştırılır. Ayrıca, işleri yürüten ortaklar, genellikle şirketi temsil etme yetkisine (temsil yetkisi) de sahiptir. Yani, hiçbir şey belirtilmediği takdirde, tüm ortaklar işletme yürütme ve aynı zamanda temsil yetkisine sahip olurlar.
Fakat, tüm ortakların yönetim kararlarına ve dışa dönük sözleşme işlemlerine katılması, verimsiz olabilir veya sorumluluk konusunda belirsizliklere yol açabilir. Bu nedenle, Japon şirketler hukuku, ana sözleşme ile yetki yoğunlaştırmasına izin vermektedir. Ana sözleşmede belirli ortakları ‘işletme yürütme ortağı’ olarak belirleyebilirsiniz. Bu durumda, işletme yürütme yetkisi, belirlenen işletme yürütme ortaklarına sınırlı olur ve diğer ortaklar yönetim kararlarından çıkarılır. İşletme kararları, işletme yürütme ortaklarının çoğunluğu tarafından alınır.
Ek olarak, işletme yürütme ortakları arasından belirli kişileri ‘temsilci ortak’ olarak belirlemek de mümkündür. Temsilci ortak belirlendiğinde, şirketi yasal olarak temsil etme yetkisi bu temsilci ortağa yoğunlaşır ve diğer işletme yürütme ortakları yalnızca içsel işletme yürütme görevlerini üstlenirler. Ayrıca, bir tüzel kişi ortak olduğunda, bu tüzel kişinin şirket işlerini yürütecek bir doğal kişi olarak ‘iş görevlisi’ ataması ve bunu tescil etmesi gerekmektedir.
Denetim ve Araştırma Hakkı
İşletme yürütme yetkisine sahip olmayan ortaklar, yani yatırımlarını korumak için yönetimin ön saflarından çekilen yatırımcılar için de önemli haklar saklıdır. Bu haklar, şirketin işleri ve mülkiyet durumunu araştırma hakkını içerir.
Japon şirketler hukukunun 592. maddesinin 1. fıkrası, işletme yürütme yetkisine sahip olmayan ortakların da şirket işleri ve mülkiyet durumunu araştırma hakkına sahip olduğunu açıkça belirtir. Bu, işletme yürütme ortaklarının işlerini denetlemek ve usulsüzlükleri veya yönetim hatalarını kontrol etmek için çok güçlü bir yetkidir.
Bu araştırma hakkının önemi göz önünde bulundurularak, yasa bu hakkın kolayca elinden alınmasını engellemektedir. Japon şirketler hukukunun 592. maddesinin 2. fıkrası, ana sözleşmede bu araştırma hakkı ile ilgili özel düzenlemeler yapılmasına izin verirken, ‘ortakların iş yılı sonunda veya önemli bir sebep olduğunda bu fıkra hükümlerine göre araştırma yapma hakkını sınırlayıcı hükümler koymak mümkün değildir’ şeklinde bir sınırlama getirir. Bu, ana sözleşme olsa bile, ortakların temel denetim haklarının elinden alınamayacağı anlamına gelir. Bu hüküm, azınlık ortaklar veya yönetimde yer almayan yatırımcılar için, kendi yatırımlarını korumak adına son kaledir ve sonraki hukuk örneklerinde bu araştırma hakkının ihlali önemli bir tartışma konusu olmuştur.
Japonya’da Anonim Şirket (KK) ile Ortaklık Haklarının Karşılaştırılması
Japonya’daki en yaygın şirket türü olan anonim şirketlerin (KK) hissedarlarının hakları ile karşılaştırıldığında, godo kaisha (合同会社) olarak bilinen sınırlı ortaklıkların ortaklarının haklarının özellikleri daha net anlaşılabilir. Her iki tür şirket arasındaki farklar, temeldeki “mülkiyet ve yönetim” ilişkisinin farklılıklarından kaynaklanmaktadır.
Anonim şirketler, “mülkiyet ile yönetimin ayrılması” ilkesini benimser ve yatırımcılar olan hissedarlar, yönetimi yönetim uzmanları olan yönetim kurulu üyelerine devrederler. Hissedarların hakları, esas olarak genel kurulda oy kullanarak dolaylı yoldan yönetimi etkileme ve temettü alımı gibi konulara odaklanır.
Öte yandan, godo kaisha türü şirketlerde “mülkiyet ile yönetimin uyumu” ilkesi geçerlidir ve yatırımcılar olan ortaklar kendileri yönetimi üstlenirler. Bu nedenle, haklar daha doğrudan ve esnektir. Örneğin, kar paylaşımı yatırım oranlarına bağlı olmaksızın serbestçe tüzükte belirlenebilir. Karar alma süreci de, genel kurul gibi resmi prosedürler olmaksızın, ortaklar arasında hızlı bir şekilde mutabakatla gerçekleştirilebilir. Payların devri için diğer tüm ortakların onayı gereklidir ve bu, şirketin insan ilişkilerine dayalı kapalı bir yapıya sahip olduğunu gösterir.
Bu temel farklılıklar aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
| Özellik | Godo Kaisha | Anonim Şirket (KK) |
| Kar Payı Dağıtım İlkesi | Tüzükte serbestçe belirlenebilir | Esas olarak yatırım oranına göre |
| Karar Alma Organı | Esas olarak tüm ortakların onayı/çoğunluğu | Genel Kurul |
| Oy Hakkının Temeli | Esas olarak ortakların çoğunluğu (sayı olarak) tarafından alınan kararlar (tüzükte değişiklik yapılabilir) | Esas olarak bir hisse bir oy hakkı |
| Yöneticiler | İşleri yürüten ortaklar (esas olarak tüm ortaklar) | Yönetim Kurulu Üyeleri |
| Mülkiyet ve Yönetim İlişkisi | Uyum | Ayrılma |
| Pay Devri | Diğer tüm ortakların onayı gereklidir | Esas olarak serbest (devir kısıtlamalı hisseler hariç) |
Bu karşılaştırmadan, godo kaisha türü şirketlerin, insan ilişkilerine dayalı, esnek ve hızlı yönetim anlayışıyla küçük ölçekli ortak girişimler için uygun olduğu, anonim şirketlerin ise geniş çapta sermaye toplama ve mülkiyet ile yönetimin ayrılması prensibiyle büyük ölçekli işletme yönetimi için uygun bir yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Japonya’da Şirket İçi Anlaşmazlıklar ve Yargı Kararları: Bir Ortaklığın Üyeler Arasındaki Çıkarılması
Kabushiki Kaisha’nın esnekliği ve kapalı yapısı, üyeler arasındaki güven ilişkisi korunduğu sürece büyük avantajlar sağlar. Ancak, bu güven ilişkisi bir kez bozulduğunda, ciddi iş duraklamalarına ve anlaşmazlıklara yol açabilecek riskler taşır. Böyle durumlarda başvurulabilecek son çare, sorunlu üyeyi şirketten zorla çıkarma işlemi olan ‘çıkarma’ sistemidir.
Japon Şirketler Hukuku’nun 859. maddesi, bir üyenin haksız eylemleri veya ciddi yükümlülük ihlalleri gibi kaçınılmaz nedenlerin varlığında, şirketin diğer üyelerin çoğunluk kararıyla, mahkemeye başvurarak söz konusu üyenin çıkarılmasını talep edebileceğini belirtir. Bu ‘kaçınılmaz nedenlerin’ nasıl yorumlanacağına dair iki karşıt yargı kararı önemli ipuçları sunmaktadır.
İlk olarak, çıkarma talebinin reddedildiği bir örnek olarak, Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 2019 (Reiwa 1) yılı 3 Temmuz tarihli kararı bulunmaktadır. Bu dava, bir eş olan iki üyeden oluşan bir şirkette, eş olan üye A’nın, diğer eş ve temsilci üye Y’nin çıkarılmasını talep ettiği bir durumdur. A, Y’nin A’nın imzasını sahtecilik yaparak mali tabloları oluşturduğunu ve muhasebe defterlerine erişim talebine yanıt vermediğini çıkarma gerekçesi olarak ileri sürmüştür. Ancak, mahkeme talebi reddetmiştir. Bunun en büyük nedeni, şirketin işlerinin esasen Y’nin tek başına yürüttüğü faaliyetlerle ayakta duruyor olması ve Y’nin çıkarılmasının şirketin iş sürekliliğine ciddi engeller yaratacağıdır. Mahkeme, Y’nin eylemlerinin sorunlu olduğunu kabul etmekle birlikte, bu durumun daha çok eşler arası çatışmanın şirkete taşınmış olması ve Y’nin çıkarılmasının şirketin devamı için ‘kaçınılmaz’ olduğunu söyleyemeyeceğine karar vermiştir.
İkinci olarak, çıkarma talebinin kabul edildiği bir örnek olarak, Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 2021 (Reiwa 3) yılı 29 Kasım tarihli kararı bulunmaktadır. Bu dava da iki üyeden oluşan bir şirkette, bir üyenin (tüzel kişi) iş yürütme görevlisi, şirketin fonlarını özel amaçlarla usulsüz bir şekilde kullanmıştır. Diğer üye, bu usulsüz eylemi gerekçe göstererek, usulsüzlük yapan iş yürütme görevlisinin bağlı olduğu tüzel kişi üyenin çıkarılmasını talep etmiştir. Mahkeme bu talebi kabul etmiştir. Karar, fonların özel amaçlarla kullanılmasının, Şirketler Hukuku’nun 859. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen ‘işleri yürütürken haksız eylemde bulunma’ durumuna açıkça uyduğunu ve üyeler arasındaki güven ilişkisini temelden sarsan bir eylem olduğunu belirtmiştir. Bu durumda, usulsüz eylemin ciddiyeti, çıkarmanın iş üzerindeki etkisini aşmış ve şirketin sağlıklı devamı için usulsüz eylemde bulunan üyenin çıkarılmasının kaçınılmaz olduğuna karar verilmiştir.
Bu iki yargı kararı, mahkemenin çıkarma kararında sadece eylemin biçimsel yasa dışılığını değil, aynı zamanda eylemin şirketin iş sürekliliğine olan etkisini ve üyeler arasındaki güven ilişkisini ne ölçüde bozduğunu da dikkate aldığını göstermektedir. Özellikle, şirketin devamını tehdit eden ciddi usulsüzlükler (zimmet gibi) ile yönetimdeki görüş ayrılıkları veya gözetim yetkisinin kullanılmaması gibi sorunlar arasında net bir ayrım yapılmaktadır. Bu, üyeler için çıkarma gibi son çarelerin ne kadar sınırlı kullanıldığını anlamaları ve haklarını korumak için, anlaşmazlıklar ciddileşmeden önce tüzükte belirlenen prosedürler ve müzakereler yoluyla çözüm aramanın önemini vurgulamaktadır.
Özet
Bu makalede, Japonya’daki bir kumiai kaisha (合同会社) içindeki ortakların hakları, öz yarar ve ortak yarar hakları açısından kapsamlı bir şekilde açıklanmıştır. Kumiai kaisha’nın en büyük cazibesi, teikan jichi no gensoku (定款自治の原則) yani tüzük özerkliği ilkesi tarafından desteklenen işletme esnekliğindedir. Kar paylaşım yöntemlerinden yönetim yapısının tasarımına kadar, ortaklar kendi anlaşmalarıyla şirketin yapısını serbestçe tasarlayabilirler. Ancak bu özgürlük sınırsız değildir. Alacaklıların korunması için katı mali kaynak düzenlemeleri ve işleri yürütenlere karşı denetim hakkının güvence altına alınması gibi, Japon hukuku şirketin sağlıklı işleyişini sürdürmek için önemli çerçeveler oluşturmuştur. Yargı kararlarının gösterdiği gibi, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin çökmesi durumunda yasal çözümler zorluklar içerebilir, bu nedenle en önemli risk yönetimi, işe başlarken tüm ortakların kabul edeceği açık ve ayrıntılı bir tüzük oluşturmaktır. Tüzükte, her ortağın hak ve yükümlülükleri, karar alma süreçleri ve gelecekte olası anlaşmazlıkların çözüm yöntemleri somut olarak yer almalıdır.
Monolith Hukuk Bürosu, kumiai kaisha’nın kuruluşundan işletilmesine ve anlaşmazlık çözümüne kadar, yerli ve yabancı birçok müşteriye geniş bir yelpazede hukuki hizmetler sunmuş bir geçmişe sahiptir. Büromuzda, Japon avukatlık sertifikasının yanı sıra yabancı avukatlık sertifikalarına sahip İngilizce konuşan uzmanlar da bulunmaktadır ve uluslararası bir perspektiften, müşterilerin işlerine en uygun yönetişim yapılarını oluşturmalarına destek olmaktadırlar. Bu makalede açıklanan gibi, ortakların haklarına ilişkin karmaşık sorunlar hakkında uzman tavsiyesine ihtiyaç duyarsanız, lütfen büromuza danışın.
Category: General Corporate




















