MONOLITH LAW OFFICE+81-3-6262-3248Hafta içi 10:00-18:00 JST [English Only]

MONOLITH LAW MAGAZINE

General Corporate

Japonya Telif Hukukunda Özel Sorunlar: Uygulamalı Sanat, Karakter ve Tipografi Korunması

General Corporate

Japonya Telif Hukukunda Özel Sorunlar: Uygulamalı Sanat, Karakter ve Tipografi Korunması

Japonya’daki Telif Hakları Kanunu, yaratıcı ifadeleri korumak için geniş bir çerçeve sunar. Ancak, bu kanunun uygulama alanı, sanat, ticaret ve kamu bilgilerinin kesiştiği alanlarda karmaşık sorunlara yol açar. Özellikle ürün tasarımı, marka oluşturma ve içerik üretimiyle ilgilenen şirketler için, Japon Telif Hakları Kanunu’ndaki bu özel ‘gri alanları’ anlamak, kendi fikri mülkiyetlerini korumanın ve aynı zamanda hukuki riskleri önlemenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu makalede, normal telif hakkı düşüncesinin her zaman geçerli olmadığı bazı önemli konuları açıklıyoruz. İlk olarak, pratik işlevsellik ile estetik değeri bir arada sunan tasarımların korunması, yani ‘uygulamalı sanat’ konusunu ele alıyoruz. İkinci olarak, uluslararası ortak anlayıştan farklı, Japonya’ya özgü hukuki çerçeveye sahip ‘karakter’ korumasını inceliyoruz. Üçüncü olarak, genellikle telif hakkı koruması dışında tutulan ‘tipografi’ (font tasarımı) sorununa değiniyoruz. Ve son olarak, kamu yararı için bilinçli olarak telif hakkı koruması dışında bırakılan ‘koruma hakkı olmayan eserler’ konusunu tartışıyoruz. Bu makale, Japon Telif Hakları Kanunu’nun maddeleri ve önemli yargı kararlarına dayanarak, bu özel sorunlara dair uzman bir analiz sunmayı ve şirket yöneticileri ile hukuk departmanlarına pratik rehberlik sağlamayı amaçlamaktadır.

Uygulamalı Sanat ve Japonya’da Telif Hakları Koruma Sınırları

Uygulamalı sanat, pratik eşyalara uygulanan veya pratik eşyalar olarak somutlaştırılan sanat eserlerini ifade eder. Bu, Japon fikri mülkiyet hukukunda temel bir gerilim yaratır çünkü bu tür eşyalar hem Japon telif hukuku hem de Japon tasarım hukuku tarafından korunma potansiyeline sahiptir. Japon tasarım hukuku, seri üretim yapılabilen endüstriyel ürünlerin estetik görünümünü korumayı amaçlar ve bu koruma için kayıt gereklidir, ayrıca telif hukukundan daha kısa bir süre için geçerlidir. Bu iki yasanın kesişimi, uygulamalı sanatın eser niteliği etrafındaki tartışmaların merkezinde yer almıştır.

Tarihsel olarak, Japon mahkemeleri uygulamalı sanat eserlerine katı standartlar uygulamıştır. Bu sıklıkla ‘saf sanat eşdeğerliği teorisi’ olarak adlandırılır. Bu standarta göre, uygulamalı sanat eserlerinin Japon telif hukukunun 2. maddesinin 1. fıkrasının 1. bendinde belirtilen ‘sanat eserleri’ olarak korunabilmesi için, pratik işlevlerinden bağımsız olarak, saf sanat eseri olarak estetik değerlendirme konusu olabilecek kadar yüksek düzeyde estetik yaratıcılığa sahip olması gerekmekteydi. Bu yüksek engel, çoğu endüstriyel tasarımı telif hukuku korumasının dışında bırakmak anlamına geliyordu.

Fakat bu durum, Fikri Mülkiyet Yüksek Mahkemesi’nin 2015 yılında verdiği ünlü çocuk sandalyesi ile ilgili ‘TRIPP TRAPP davası’ kararıyla büyük ölçüde değişti. Mahkeme, uygulamalı sanata yönelik yüksek yaratıcılık standartlarının bir bütün olarak uygulanmaması gerektiğine karar verdi. Bunun yerine, eser niteliğini belirlemek için genel bir standart olan yaratıcının ‘kişiliğinin’ ifade edilip edilmediği uygulanmalıdır. Dahası, mahkeme, bir eserin Japon tasarım hukuku altında korunma ihtimalinin, Japon telif hukuku altında daha katı standartların uygulanması için makul bir gerekçe oluşturmadığını açıkça belirtti. Bunun nedeni, iki yasanın farklı amaçlara sahip olmasıdır. Bu karar, geleneksel yargının rolünün, tasarım hukuku ve telif hukukunun alanlarını katı bir şekilde ayıran ‘kapıcıdan’, daha pratik bireysel durum analizlerine geçiş yaptığını göstermektedir. Bu, fonksiyonel ürünlerin artık otomatik olarak telif hukuku korumasının dışında kalmadığı anlamına gelir.

Günümüz yorumunda, estetik özelliklerin fonksiyonel yönlerden kavramsal olarak ‘ayrılabilir’ olup olmadığı sıklıkla göz önünde bulundurulur. Tasarım seçimleri yalnızca fonksiyonel gerekliliklerden kaynaklanıyorsa yaratıcılık kabul edilmez; ancak, fonksiyonel zorunlulukların ötesinde, yaratıcının estetik seçimleri ve kişiliği yansıtılıyorsa, eser niteliği tanınabilir. Bu yaklaşım, şirketler için tasarım tescili ve telif hakkının çift koruma stratejisini daha gerçekçi bir seçenek haline getirirken, aynı zamanda karmaşıklık da getirir. TRIPP TRAPP davası kararında, sandalyenin eser niteliği kabul edilmiş olmasına rağmen, davalı ürünle yapısal olarak belirgin farklılıklar nedeniyle hak ihlali reddedilmiştir. Bu, eser niteliğinin daha kolay kabul edilebilir hale geldiği ancak koruma kapsamının belirli yaratıcı ifadelere sınırlı ve daha dar yorumlanabileceği anlamına gelir. Bu nedenle, ürün tasarımının korunmasında, Japon tasarım hukuku geniş kapsamlı koruma sağlamak için hala önemli bir araç olarak kalmaktadır.

Aşağıda, uygulamalı sanatın korunması konusunda Japon telif hukuku ve Japon tasarım hukukunun sistemsel farklılıklarını özetliyoruz.

Japon Telif HukukuJapon Tasarım Hukuku
Koruma KonusuYaratıcının ‘kişiliği’ ile (yaratıcının kişiliği) yaratıcı ‘ifade’Endüstriyel ‘ürünlerin’ estetik görünümü (şekil, desen, renk)
Hakların DoğuşuYaratılışla birlikte otomatik olarak doğar (formalitesizlik)Patent ofisine başvuru, inceleme ve kayıt gereklidir
Koruma SüresiEsas olarak yazarın ölümünden sonra 70 yılBasvuru tarihinden itibaren 25 yıl
Hakların KapsamıBelirli yaratıcı ifadelerin kopyalanmasını vb. yasaklarAynı ve benzer tasarımların üretimini ve satışını yasaklar
Ana AvantajlarUzun koruma süresi, kayıt ücreti gerekmez, anlaşmalarla otomatik uluslararası korumaBenzer tasarımları da kapsayan geniş koruma
Ana DezavantajlarFonksiyonel ürünlerin korunması belirsiz, koruma kapsamı dar olabilirKoruma süresi kısa, kayıt için zaman ve maliyet gereklidir, yenilik gereklidir

Japonya’da Karakterlerin Hukuki Statüsü ve Ticarileştirme Hakları

Japon telif hukukunda karakterlerin korunması, özgün hukuki mantığa dayanmaktadır. Merkezi hukuki ilke, ‘karakter’in kendisinin bir eser olmadığı yönündedir. Hukuk tarafından korunan şey, karakterin somut ve sanatsal ‘ifadesidir’. Örneğin, ‘büyük kulaklı cesur bir fare’ gibi karakterin kişiliği, adı ve kavramsal imaj koleksiyonu, soyut bir fikir olarak kabul edilir. Japon telif hukuku, fikirlerin ‘ifadesini’ korur, fikirleri kendilerini değil.

Bu konudaki temel içtihat, 1997 yılında Yargıtay tarafından verilen ‘Popeye Kravat Davası’ kararıdır. Bu dava, izinsiz olarak Popeye karakterini kullanarak kravat satışı yapılmasını konu almıştır. Yargıtay, net bir ayrım yapmıştır. Birincisi, ‘Popeye’ karakterinin soyut kavramının bir eser olmadığını belirtmiştir. İkincisi ise, orijinal çizgi romanlarda çizilen Popeye karakterinin her bir somut resmi (her kare), ‘görsel sanat eseri’ olarak telif hakkı ile korunmaktadır.

Bu karar, hakkın ihlal edilip edilmediğinin belirlenmesi için de bir ölçüt oluşturmuştur. İhlali kanıtlamak için, davalının belirli bir tanınabilir resmi kopyalamış olduğunu göstermek gerekmez. İhlal, davalının çizimi orijinal esere dayanıyor ve izleyiciler bu çizimden orijinal eserin ‘temel özelliklerini’ doğrudan algılayabiliyorsa gerçekleşir. Başka bir deyişle, eğer birisi ihlal edilen bir ürüne bakıp, orijinal çizimin benzersiz görsel özelliklerini yakaladığı için ‘işte bu karakter’ diyebiliyorsa, bu bir telif hakkı ihlali oluşturur.

Bu hukuki çerçeve, karakterlerin ticarileştirilmesi ve lisans işine doğrudan etki eder. Bir şirket ‘karakteri lisansladığında’ aslında, o karakterle ilgili belirli telif hakkı ile korunan görsel ifadelerin (örneğin, stil rehberi veya anahtar sanat gibi) bir portföyünü kopyalama veya ikincil eserler yaratma hakkını vermektedir. Bu hukuki yapı, karakterin fikri mülkiyet yönetiminin, tek bir soyut ‘karakter hakkını’ koruma işi değil, birçok telif hakkı ile korunan varlıkların (somut resimler) bir portföyünü yönetme işi olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, karakteri sahip olan şirketler, korumak ve lisans vermek istedikleri somut görsel ifadeleri dikkatlice yönetmeli ve bu kapsamı tanımlamak için stil rehberlerini hukuki bir araç olarak kullanmalıdır.

Ayrıca, karakterin temel tasarım öğelerinin koruma süresi, o karakterin ilk kez ortaya çıktığı eserin yayınlanma zamanına bağlıdır. Popeye davasında da mahkeme, temel tasarımın hala koruma süresi içinde olup olmadığını belirlemek için ilk seri çizgi romanın telif hakkı süresini incelemiştir.

Japonya’da Tipografi (Yazı Tipi) Bir Eser midir?

Japon telif hukuku tartışmalarında sıkça şaşkınlıkla karşılanan noktalardan biri, tipografi (yazı tipi, font tasarımı) tasarımlarının esasen telif hakkı ile korunmadığı gerçeğidir.

Bu konuda nihai bir sonuca varan 2000 yılında (Heisei 12) Yargıtay tarafından verilen “Gona U olayı” kararıdır. Davacı, davalının tipografisinin kendi “Gona” yazı tipi ailesinin bir kopyası olduğunu iddia etmiştir. Yargıtay, politik sebeplerden dolayı eser niteliğini reddetmiştir. Birincisi, tipografinin temelde bilgi iletişimi gibi pratik bir işlevi olan bir araç olduğu ve tasarımının büyük kısıtlamalarla birlikte geldiği. İkincisi, tipografiye telif hakkı tanınması durumunda, yayıncılık ve bilgi alışverişi gibi temel ifade etkinlikleri için izin gerekeceği ve bu durumun telif hukukunun kültürün gelişimini amaçlayan hedefine ters düşebileceği. Üçüncüsü ise, Japonya’nın kayıt gerektirmeyen ve hakların doğrudan doğan telif hukuku sistemi altında, küçük farklılıklar içeren sayısız yazı tipine telif hakkı tanınması halinde, hakların karmaşıklaşacağı ve toplumsal kargaşaya yol açabileceği gibi sebepler sıralanmıştır.

Yine de, Yargıtay tipografinin eser niteliğini tamamen reddetmemiştir. İstisnai olarak koruma tanınabilmesi için, iki son derece katı gerekliliği karşılamak gerekmektedir. Bunlar, geleneksel yazı tipleriyle karşılaştırıldığında “belirgin özellikler” gibi özgünlük sağlayan ve kendi başına “sanat eseri olarak değerlendirilebilecek estetik özellikler” taşıyan yazı tipleridir. Bu standartlar çok yüksektir ve esasen, pratik bir iletişim aracından ziyade sanat eserine yakın, yüksek derecede sanatsal kaligrafi gibi yazı tiplerine koruma sağlanabileceği anlamına gelir.

Burada son derece önemli olan, tipografinin “tasarımı” (harflerin görsel görünümü) ile font “programı” (bilgisayarda yazı tipini render etmek için kullanılan yazılım dosyası) arasındaki ayrımdır. Yazı tipinin tasarımı korunmazken, font programı Japon telif hukukunun 10. maddesinin 1. fıkrasının 9. bendinde belirtilen “program eserleri” olarak açıkça korunmaktadır. Gerçekten de, font yazılımlarının izinsiz kopyalanması veya dağıtımına karşı durdurma ve tazminat talep eden mahkeme kararları mevcuttur. Bu hukuki çift yapı, font kullanımı ve çoğaltılması arasında net bir sınır çizer. Yani, bir fontun görsel tasarımını taklit ederek (örneğin, izleyerek) yeni bir font yaratmak yasal olabilir, ancak o fontu oluşturan yazılım dosyasını kopyalamak yasa dışıdır. Bu nedenle, font üreten ve satan şirketlerin haklarını kullanma stratejileri, tasarımların benzerliği üzerinde tartışmak yerine, yazılımın yasadışı kopyalanması gibi program telif hakkı ihlallerini kanıtlamaya odaklanmalıdır.

Japonya’da Telif Hakkı Korumasına Tabi Olmayan Eserler

Japon telif hakkı yasası, yaratıcılık içerme ihtimali olsa bile, belirli türdeki eserleri bilinçli olarak koruma kapsamı dışında tutmaktadır. Bunun altında yatan sebep, toplum için hayati önem taşıyan bilgilere herkesin özgürce erişebilmesini ve sınırlama olmaksızın kullanabilmesini sağlayacak kamu yararıdır.

Japon telif hakkı yasasının 13. maddesi, hak konusu olmayan eserleri açıkça belirlemektedir.

Madde 1, ‘Anayasa veya diğer yasaları’ kapsar. Bu kapsama yasalar, hükümet kararnameleri, bakanlık yönetmelikleri, yönetmelikler ve uluslararası antlaşmalar dahildir. Madde 2, ‘devlet veya yerel yönetim organlarının (devamı) yayınladığı bildiriler, emirler, genelgeler ve bunlara benzer diğer belgelerdir’. Bunlar, vatandaşlara duyurulması amaçlanan resmi idari belgelerdir. Madde 3, ‘mahkeme kararları, hükümler, emirler ve yargılamalar’ gibi eserleri içerir. Bu sayede, yargı kararları ve adli yorumlar kamu malı haline gelir. Madde 4, yukarıdaki ilk üç maddeyi kapsayan ‘devlet veya yerel yönetim organlarının (devamı) oluşturduğu çeviri ve düzenlemelerdir’. Burada önemli olan, bu istisna hükmünün yalnızca hükümet organları tarafından oluşturulan ‘resmi’ çeviri ve düzenlemelere uygulanmasıdır. Özel şirketler tarafından oluşturulan Japon yasalarının çevirileri, telif hakkı ile korunan eserler olarak kabul edilir. Bu hüküm, çevrilen yasaları ve benzeri belgeleri kullanacak şirketler için önemli bir uyum kontrol noktasıdır. Kullanılan çevirinin hükümet organları tarafından yapılan resmi bir belge mi yoksa özel sektör tarafından oluşturulan telif hakkı ile korunan bir varlık mı olduğunu, kaynağını her zaman doğrulamak gereklidir.

Öte yandan, hükümet tarafından yayınlanan belgeler arasında, 13. madde kapsamı dışında kalan, yani telif hakkı ile korunan eserler de bulunmaktadır. Örneğin, çeşitli ‘beyaz kitaplar’, araştırma raporları ve istatistiksel veriler buna örnektir. Bunlar, hukuki bir etkiye sahip olmayıp, bilgi sağlama amacıyla yaratıcı bir şekilde oluşturulmuş eserler olarak kabul edilirler.

Bu ile ilgili olarak, Japon telif hakkı yasasının 10. maddesinin 2. fıkrası da vardır. Bu madde, ‘basit gerçeklerin aktarımından ibaret olan haber bültenleri ve güncel haberlerin’ telif hakkı korumasına tabi olmadığını belirtir. Bu kapsama, hisse senedi fiyatları, hava durumu tahminleri, personel değişiklikleri duyuruları, ölüm ilanları gibi yaratıcı bir unsur içermeyen basit gerçeklerin ifadesi dahildir. Ancak, genel haber makaleleri, konu seçimi, yapılandırma ve ifade tarzında gazetecinin yaratıcı kararları bulunduğu için korunan ‘dil eserleri’ kapsamına girer. Bu hükümler, hukuk sistemi içinde ‘ham veri (korunmamış)’ ile ‘katma değer eklenmiş sonuçlar (korunmuş)’ arasında net bir ayrım yapar. Bu ayrım, ham verilere uzman yorumlar veya özgün analizler ekleyerek değer yaratan, bilgi hizmetleri ve veri analizi gibi alanlardaki iş modellerinin hukuki temelini oluşturur.

Özet

Bu makalede açıkladığımız gibi, Japon telif hakkı yasası altında uygulamalı sanat, karakterler, yazı tipleri ve telif hakkı koruması kapsamına girmeyen eserlerle ilgili konular, sıkça karmaşıklıklar içermekte ve bazen sezgiye aykırı sonuçlar doğurabilmektedir. Uygulamalı sanatın korunması, yaratıcının “kişiliği”nin varlığına bağlı olarak değerlendirilebilir ve karakterler, soyut kavramlar olarak değil, somut ifadeleri üzerinden korunmaktadır. Ayrıca, yazı tipi tasarımları genellikle korunmazken, bu tasarımları gerçekleştiren yazılımlar telif hakkıyla korunan eserler olarak kabul edilmektedir. Bu uzmanlık alanlarında doğru bir şekilde yol alabilmek için derinlemesine uzman bilgi gereklidir. Monolith Hukuk Bürosu, hem yerel hem de uluslararası birçok müşteriye bu konularda hukuki hizmetler sunmuş ve zengin bir deneyime sahiptir. Büromuzda, birden fazla yabancı avukatlık lisansına sahip İngilizce konuşan avukatlar da bulunmakta ve bu sayede uluslararası iş yapısına sahip şirketlerin Japon pazarında fikri mülkiyetlerini korumalarına ve hukuki riskleri yönetmelerine yönelik kapsamlı destek sağlamak mümkündür.

Managing Attorney: Toki Kawase

The Editor in Chief: Managing Attorney: Toki Kawase

An expert in IT-related legal affairs in Japan who established MONOLITH LAW OFFICE and serves as its managing attorney. Formerly an IT engineer, he has been involved in the management of IT companies. Served as legal counsel to more than 100 companies, ranging from top-tier organizations to seed-stage Startups.

Başa dön