Japon Şirketler Hukuku'nda Birleşmelerin Durdurulması ve Geçersizliği: Yargı Kararlarının Gösterdiği Hukuki Çerçeve

Japonya’da şirket birleşmeleri, iş genişlemesi, pazar rekabet gücünün artırılması ve yönetim verimliliğinin iyileştirilmesi gibi stratejik hedeflere ulaşmak için güçlü bir araçtır. Bu, şirket değerinin yaratılmasında vazgeçilmez bir yönetim kararı olarak konumlandırılır. Ancak, birleşme süreci, hissedarlar, alacaklılar, çalışanlar ve iş ortakları gibi çeşitli paydaşların hak ve çıkarlarını derinden etkilediği için potansiyel yasal sorunları da beraberinde getirir. Japon Şirketler Hukuku, bu paydaşları korumak ve birleşmenin uygun ve adil bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla iki önemli yasal çözüm yolu sunar. Bunlar, birleşmenin gerçekleştirilmeden önce durdurulmasını sağlayan “birleşme durdurma talebi” ve zaten yürürlüğe girmiş bir birleşmede ciddi bir kusur bulunması durumunda bu birleşmenin geçerliliğini iptal eden “birleşmenin geçersizliği davası”dır.
Bu yasal sistemler, yasa dışı veya adil olmayan birleşmelerden ilgili tarafları korumak için güçlü araçlar olarak işlev görür. Birleşmeler, şirketler için büyük büyüme fırsatları sunarken, uygulanma şekline bağlı olarak hissedarların haklarını ihlal etme veya haksız kazanç sağlama riskini de beraberinde getirir. Japonya’nın yasal sistemi, bu tür riskleri tanır ve birleşmenin yasallığını ve adilliğini sağlamak için katı bir çerçeve sunar. Bu makalede, bu yasal önlemlerin dayanakları, gereklilikleri ve somut dava örnekleri üzerinden pratik anlamlarını derinlemesine inceleyeceğiz. Japonya’da şirket yeniden yapılanmasına dahil olan tüm paydaşlar için bu yasal çerçevelerin anlaşılması, risk yönetimi ve uygun karar alma süreçleri için vazgeçilmezdir. Birleşme planlayan şirketler, bu yasal riskleri dikkatlice değerlendirmeli ve uygun prosedürler ile adil koşullarda uygulamayı sağlamalıdır.
Birleşme Durdurma Talebinin Özeti
Japon Şirketler Hukukundaki Yasal Dayanak
Birleşme durdurma talebi, birleşmenin gerçekleştirilmeden önce durdurulması amacıyla alınan önleyici bir hukuki tedbirdir. Bu sistem, esas olarak hissedarların zarar görmesini önlemek amacıyla oluşturulmuştur. Japon Şirketler Hukuku, bu durdurma talep hakkının açık bir yasal dayanağını belirlemektedir. Japon Şirketler Hukuku’nun 784. maddesinin 2. fıkrası 1. bendi, 796. maddesinin 2. fıkrası 1. bendi ve 805. maddesinin 2. fıkrasına göre, birleşmeye karşı çıkan hissedarlar, birleşmenin yasalara veya şirket tüzüğüne aykırı bir eylem olması ve hissedarların zarar görme olasılığı bulunması durumunda, birleşmenin durdurulmasını talep edebilirler.
Bu madde, durdurma talebinin kabul edilmesi için iki ana şartı açıkça belirtmektedir. Birincisi “yasalara veya şirket tüzüğüne aykırı bir eylem” ve ikincisi “hissedarların zarar görme olasılığı”dır. Özellikle ikinci şart, birleşmenin hissedarlar için esasen adaletsiz olduğu durumlarda, yasal bir ihlal olmasa bile durdurma talebinde bulunulmasını mümkün kılarak hissedar koruma kapsamını genişletmektedir. Bu “hissedarların zarar görme olasılığı” hükmü, sadece prosedürel yasallığı değil, birleşmenin esasen adil olup olmadığını da koruma kapsamına alır. Böylece, hissedarlar, birleşmenin yasal olarak tamamen uygun görünse bile, içeriğinin ciddi şekilde adaletsiz olduğu durumlarda, birleşmenin gerçekleştirilmesini engellemek için hukuki yolları kullanabilirler. Bu, birleşmenin hissedarların çıkarlarını zedeleme olasılığını önceden ortadan kaldırarak daha etkili bir hissedar koruması sağlamak için önemli bir mekanizmadır.
Durdurma Talebinin Şartları ve Süreci
Birleşme durdurma talebinin kabul edilmesi için belirli şartların yerine getirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, bu sürecin katı zaman kısıtlamaları bulunmaktadır.
Şartlar arasında, öncelikle birleşme eyleminin Japon yasalarına veya şirket tüzüğüne aykırı olması gerekmektedir. Bu, birleşme sürecindeki hukuki kusurları ifade eder. Ardından, birleşme nedeniyle hissedarların ciddi bir zarar görme olasılığı bulunması da durdurma nedeni olabilir. Bu “hissedarların zarar görme olasılığı,” birleşme oranlarının adaletsizliği, birleşme amacının haksızlığı veya birleşme nedeniyle şirket değerinin ciddi şekilde zarar görme olasılığı gibi çeşitli nedenleri kapsar.
Süreç açısından, durdurma talebinin zamanı son derece önemlidir. Japon Şirketler Hukuku’nun 798. maddesine göre, durdurma davası, birleşmenin hukuki geçerlilik kazanmadan önce açılmalıdır. Bu, birleşmenin hukuki olarak geçerli hale gelmeden önce sorunları çözmeyi amaçlayan durdurma talebinin önleyici niteliğini açıkça göstermektedir. Bu katı zaman kısıtlaması, birleşmeyi durdurmak isteyen hissedarlar ve ilgili taraflar için hızlı bilgi toplama, hukuki değerlendirme ve hızlı hareket etmeyi zorunlu kılar. Birleşmenin hukuki geçerlilik kazanması durumunda, durdurma talebi artık mümkün olmayacak ve sonraki hukuki çözümler daha katı şartlara sahip birleşmenin geçersizliği davası ile sınırlı olacaktır. Dolayısıyla, birleşmeyi düşünen şirketler açısından, bu süreyi aşmak durdurma talebi riskini ortadan kaldırır ve hukuki istikrarı artırır. Bu zaman kısıtlaması, birleşme sürecinde stratejik düşünmeyi gerektirir.
Japonya’da Birleşme Durdurma Davalarına İlişkin Yargı Kararları
Japonya mahkemeleri, birleşme durdurma taleplerinde, yalnızca yasalara aykırılık değil, aynı zamanda birleşmenin esaslı adil ve makul olup olmadığını da titizlikle incelemiştir. Aşağıda, bu konuda öne çıkan yargı kararlarını tanıtıyoruz.
Birleşme Oranının Adilliği
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 3 Şubat 1991 tarihli kararı, birleşme oranının aşırı derecede adil olmaması durumunda, hissedarların zarar görebileceği ihtimaline dikkat çekerek, birleşme durdurma talebine gerekçe oluşturabileceğini göstermiştir. Bu karar, birleşme oranının hesaplanmasının objektif ve makul temellere dayanmasının önemini vurgulamaktadır. Mahkeme, sadece biçimsel hesaplama sürecini değil, aynı zamanda bu sürecin esaslı adilliğini de değerlendirme eğiliminde olduğunu göstermektedir.
Birleşme Amacının Haksızlığı
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 23 Ekim 2003 tarihli kararı, birleşmenin haksız bir amaçla gerçekleştirildiği durumlarda, örneğin belirli bir hissedarın çıkarlarını gözetmek amacıyla yapıldığı durumlarda, durdurma talebinin kabul edilebileceğini öne sürmüştür. Bu, birleşmenin meşru bir iş amacına sahip olması gerektiğini ve birleşmenin yalnızca yönetim veya belirli hissedarların çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilmesine izin verilmediğini açıkça ortaya koymaktadır.
Birleşme Gerekliliğinin Eksikliği
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 15 Eylül 2015 tarihli kararı, birleşmenin makul bir gerekliliği olmadığı, yani şirket değerini artıracak belirgin bir neden bulunmadığı durumlarda, durdurma talebinin kabul edilebileceğini göstermiştir. Bu karar, birleşmenin iş açısından makul olup olmadığının da inceleme konusu olabileceğini ve şirketlerin birleşmenin ekonomik makuliyetini açıkça açıklama sorumluluğu taşıdığını ifade etmektedir.
Bilgi Açıklamasının Yetersizliği
Tokyo Bölge Mahkemesi’nin 25 Haziran 2020 tarihli kararı, hissedarların birleşme hakkında uygun bir değerlendirme yapabilmesi için yeterli bilgiye sahip olmaması durumunda, durdurma talebine gerekçe oluşturabileceğini belirlemiştir. Bu, birleşme karar alma sürecinde şeffaflık ve bilgi sağlama önemini vurgulamaktadır. Hissedarların yeterli bilgiye dayanarak karar verebilmeleri için, şirketler uygun bilgi açıklaması yapma yükümlülüğüne sahiptir.
Yargı Kararlarının Gösterdiği Eğilimler
Bu kararlar, Japonya mahkemelerinin birleşme durdurma taleplerinde, yalnızca prosedürel yasal uyumla sınırlı kalmayıp, birleşmenin esaslı adilliği, makuliyeti ve şeffaflığı gibi çok yönlü unsurları titizlikle incelediğini göstermektedir. Özellikle “hissedarların zarar görebileceği ihtimali” şartı, birleşme oranının adilliği, birleşme amacının meşruluğu, iş açısından gereklilik ve bilgi açıklamasının yeterliliği gibi, şirketlerin stratejik ve finansal kararlarına kadar yargının dikkatini çekmektedir. Bu, azınlık hissedarlarının korunmasını güçlendirir ve şirketlerden, birleşme planlarken yalnızca yasalara uygunluğu değil, aynı zamanda esaslı adillik ve makuliyeti de titizlikle değerlendirmelerini talep eder. Şirketler, birleşmenin hissedarlar için gerçekten faydalı olduğunu objektif ve makul bir şekilde açıklayabilme hazırlığında olmalıdır.
Japon Hukuku Altında Birleşmenin Geçersizliği Davasının Özeti
Japon Şirketler Hukuku’nda Yasal Dayanak
Japon Şirketler Hukuku’na göre, birleşmenin geçerliliği kazandığı bir durumda, ciddi bir kusur tespit edilirse, bu birleşmenin geleceğe yönelik olarak geçersiz kılınmasını talep eden yasal bir araç olan birleşmenin geçersizliği davası açılabilir. Bu dava, birleşmenin geçerlilik kazandıktan sonra bir sorun ortaya çıktığında nihai bir çözüm yolu olarak işlev görür. Japon Şirketler Hukuku’nun 802. maddesine göre, birleşmenin geçersizliği, yasa veya tüzüğe aykırı bir durum olduğunda ya da son derece adaletsiz bir yöntemle gerçekleştirildiğinde, yalnızca dava yoluyla ileri sürülebilir.
Bu madde, geçersizlik davasının dayandığı nedenleri belirler. İhtiyati tedbir talebi gibi, “yasa veya tüzüğe aykırı bir durum” öne sürülür, ancak diğer bir gereklilik olan “son derece adaletsiz bir yöntem”, ihtiyati tedbir talebinin “hissedarların zarar görme olasılığı”ndan daha yüksek bir adaletsizlik düzeyi, yani birleşmenin temelini sarsacak kadar ciddi bir kusur gerektirir. Birleşmenin geçersizliği davası, zaten tamamlanmış ve birçok yasal ilişkinin kurulduğu bir birleşmenin geçerliliğini ortadan kaldırdığı için, bu davanın gereklilikleri ihtiyati tedbir talebine göre daha sıkı bir şekilde belirlenmiştir.
Ayrıca, Japon Şirketler Hukuku’nun 808. maddesi, mahkemenin, geçersizlik nedeninin ortadan kalktığı veya başka bir uygun durumun var olduğu hallerde, talebi reddedebileceğini belirtir. Bu düzenleme, birleşmenin geçersizliği davasında mahkemenin geniş takdir yetkisini gösterir ve birleşmenin istikrarını önemseyen Japon hukuk sisteminin tutumunu yansıtır. Geçersizlik nedeni mevcut olsa bile, mahkeme birleşmenin devam etmesinin uygun olduğuna karar verirse, talebi reddedebilir. Bu durum, birleşmenin bir kez geçerlilik kazandığında, sonrasında geçersiz kılınmasının şirket faaliyetleri ve üçüncü şahıslar üzerinde büyük etkiler yaratabileceği için, hukuki istikrarı öncelikli kılan politik bir değerlendirme yapıldığını gösterir. Mahkeme, geçersizlik nedeninin ciddiyetini, düzeltilebilirliğini ve geçersiz kılmanın yaratacağı karışıklığın derecesini bütüncül bir şekilde değerlendirerek nihai kararını verir.
Geçersizlik Nedenleri ve Prosedürler
Japonya’da birleşmenin geçersiz sayılabileceği belirli nedenler ve bu davanın açılması için gerekli prosedürler hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir. Birleşmenin geçersizliği, birleşmenin zaten yürürlüğe girmiş olması nedeniyle, hukuki etkileri açısından durdurma kararından büyük ölçüde farklıdır.
Geçersizlik nedenleri arasında, öncelikle birleşme prosedürlerinin Japon yasalarına veya şirketin tüzüğüne kökten aykırı olması durumu yer alır. Buna, birleşmenin onaylanması için yapılan genel kurul toplantısında özel kararın uygun şekilde alınmaması (Japon Şirketler Kanunu Madde 797, Japon Şirketler Kanunu Madde 795) veya alacaklıların korunması prosedürlerinde ciddi eksikliklerin bulunması (Japon Şirketler Kanunu Madde 800) gibi durumlar dahildir. Ayrıca, birleşmenin son derece adaletsiz bir yöntemle gerçekleştirilmesi de geçersizlik nedeni olabilir. Bu, birleşme oranlarının belirgin bir şekilde adaletsiz olması gibi, birleşmenin temelini etkileyen maddi kusurları ifade eder.
Prosedür açısından, talebin zamanlaması sıkı bir şekilde belirlenmiştir. Japon Şirketler Kanunu Madde 801’e göre, geçersizlik davası, birleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde açılmalıdır. Bu süre değişmez bir süredir ve bu süre aşıldığında dava açılamaz. Ayrıca, Japon Şirketler Kanunu Madde 808, birleşmenin geçersizliğinin yalnızca dava yoluyla ileri sürülebileceğini belirtir. Bu, birleşmenin hukuki istikrarını sağlamak amacıyla, geçersizliği iddia etmek için mutlaka yargı sürecinden geçilmesi gerektiği ve özel anlaşmalar veya tek taraflı iddialarla birleşmenin geçerliliğinin reddedilemeyeceğini gösterir.
Geçersizliğin etkileri hakkında önemli bir özellik bulunmaktadır. Japon Şirketler Kanunu Madde 804’e göre, birleşme geçersiz sayıldığında bile, etkisi yalnızca geleceğe yönelik olarak kaybolur. Bu, birleşmenin geçerli olduğu süre zarfında yapılan işlemler veya doğan hak ve yükümlülüklerin prensip olarak etkilenmeyeceği anlamına gelir. Ayrıca, Japon Şirketler Kanunu Madde 807’ye göre, birleşme geçersiz sayıldığında bile, birleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra doğan hak ve yükümlülükler etkilenmez. Ek olarak, Japon Şirketler Kanunu Madde 805’e göre, geçersizlik iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Bu, birleşmenin geçerli olduğuna inanarak işlem yapan üçüncü kişileri korumak için önemli bir ilkedir.
Birleşmenin geçersizliğinin “yalnızca geleceğe yönelik olarak etkisini kaybetmesi” ilkesi, Japon Şirketler Kanunu’nda birleşmenin istikrarını sağlama amacını güçlü bir şekilde yansıtır. Bu ilke sayesinde, birleşme tamamlanıp yeni tüzel kişilik altında iş faaliyetleri başladıktan sonra geçersiz sayıldığında bile, o zamana kadar yapılan sözleşmeler, doğan alacak ve borçlar veya üçüncü kişilerle olan ticari ilişkiler geriye dönük olarak geçersiz sayılmaz. Bu sayede, şirketler birleşme geçersiz sayıldığında bile geçmiş işlemlerin karışıklığını en aza indirerek iş sürekliliğini belirli bir ölçüde sürdürebilir. Bu sistem tasarımı, birleşme gibi büyük ölçekli organizasyonel yeniden yapılandırmaların ekonomik faaliyetlere olan etkisinin büyüklüğünü dikkate alarak, hukuki belirsizliği mümkün olduğunca ortadan kaldırmayı amaçlar.
Japonya’da Birleşmenin Geçersizliğine İlişkin Yargı Kararları
Japonya’da birleşmenin geçersizliğine ilişkin yargı kararları, hangi durumlarda birleşmenin hukuken geçersiz sayılacağını veya geçersiz sayılmayarak sürdürüleceğini gösteren önemli bir kılavuz niteliğindedir.
Birleşme Sürecindeki Hatalar
Japon Yüksek Mahkemesi’nin 17 Temmuz 2007 tarihli kararı, birleşme sürecinde ciddi hatalar bulunması durumunda, bunun birleşmenin geçersizliği için bir neden olabileceğine hükmetmiştir. Bu karar, birleşmenin temelini oluşturan süreçlerin, örneğin genel kurul toplantısının çağrılması ve karar alma yöntemleri gibi, titizlikle uyulması gerektiğini göstermektedir. Süreçteki hataların birleşmenin geçerliliğini etkilemesi, genellikle bu hataların birleşme karar sürecinde hissedarların haklarını ciddi şekilde engellediği durumlarla sınırlı kalmaktadır.
Birleşme Oranının Adaletsizliği
Japon Yüksek Mahkemesi’nin 2 Aralık 2010 tarihli kararı, birleşme oranının ciddi şekilde adaletsiz olması durumunda, bunun birleşmenin geçersizliği için bir neden olabileceğini göstermiştir. Bu karar, birleşme oranının adaletinin, sadece durdurma talebi için değil, aynı zamanda tamamlanmış bir birleşmenin geçersizliği için de bir neden olabileceğini açıkça belirtmiştir. Ancak, “ciddi şekilde adaletsiz” olma kriteri, durdurma talebi durumuna göre daha katı bir şekilde yorumlanma eğilimindedir. Bu durum, birleşmenin geçersiz sayılmasıyla ortaya çıkabilecek toplumsal karışıklıklar ve zaten oluşmuş hukuki ilişkiler üzerindeki etkiler göz önünde bulundurularak değerlendirilmiştir.
Alacaklı Koruma Sürecindeki Eksiklikler
Osaka Bölge Mahkemesi’nin 28 Mart 2018 tarihli kararı, alacaklı koruma sürecinde ciddi eksiklikler bulunması durumunda, bunun birleşmenin geçersizliği için bir neden olabileceğine hükmetmiştir. Alacaklı koruma süreci, birleşme nedeniyle alacaklıların çıkarlarının zarar görmemesi için önemli bir süreçtir ve bu süreçteki eksiklikler birleşmenin geçerliliğini doğrudan etkiler. Özellikle, alacaklılara birleşmeye itiraz etme fırsatının uygun bir şekilde verilmediği durumlarda, bu eksiklikler alacaklıların haklarını ciddi şekilde ihlal ediyorsa, geçersizlik nedeni olabilir.
Yargı Kararlarının Gösterdiği Eğilimler
Japonya’da birleşmenin geçersizliğine ilişkin bu yargı kararları, Japon mahkemelerinin birleşmenin geçerliliğini değerlendirirken, hem süreçsel yasallığı hem de maddi adaleti önemsediklerini göstermektedir. Japon Yüksek Mahkemesi’nin birleşme sürecindeki hataları (Japon Şirketler Hukuku Madde 802) ve ciddi şekilde adaletsiz birleşme oranlarını (Japon Şirketler Hukuku Madde 802) geçersizlik nedeni olarak kabul etmesi, birleşmenin “nasıl gerçekleştirildiği” ve “ne içerdiği” konularının sıkı bir şekilde incelendiği anlamına gelmektedir. Ancak, zaten yürürlüğe girmiş bir birleşmenin geçersiz sayılması, kurumsal faaliyetler üzerinde büyük bir etki yaratacağı için, bu geçersizlik nedeninin durdurma talebi durumuna göre “ciddi” bir hata, yani birleşmenin temelini sarsacak kadar önemli bir kusur olması gerekmektedir. Bu durum, şirketlerin birleşmeyi tamamlarken, süreçsel eksikliklerin olmamasının yanı sıra, birleşme oranının hesaplanması gibi maddi koşulların belirlenmesinde de son derece yüksek bir adalet ve makuliyet seviyesini hedeflemeleri gerektiğini ima etmektedir.
Japon Hukuku Altında Birleşme Durdurma ve Birleşme Geçersizliğinin Karşılaştırılması
Birleşme durdurma talebi ve birleşme geçersizliği davası, her ikisi de birleşmeye karşı yasal birer çözüm yoludur. Ancak, amaçları, talep zamanları, hedeflenen kusurların niteliği ve yasal etkileri açısından belirgin farklılıklar gösterirler. Birleşme durdurma, birleşmenin gerçekleştirilmeden önceki aşamasında, birleşmenin haksız veya yasadışı olduğunu belirterek birleşmeyi engellemeyi amaçlar. Bu, önleyici bir tedbirdir ve hızlı bir yanıt gerektirir. Ancak, birleşme gerçekleşirse durdurma talebi fırsatı kaybolur.
Buna karşılık, birleşme geçersizliği davası, zaten yürürlüğe girmiş bir birleşmeye karşı, bu birleşmede ciddi bir kusur bulunduğunda, bu etkinin geleceğe yönelik olarak geçersiz kılınmasını talep eder. Geçersizlik davası, birleşmenin istikrarını göz önünde bulundurarak daha katı şartlar gerektiren bir sonradan alınan tedbirdir. Ayrıca, geçersizlik davası kabul edilse bile, etkisi yalnızca geleceğe yönelik olur ve birleşme sonrası işlemlerin istikrarı korunur.
| Öğe | Birleşme Durdurma Talebi | Birleşme Geçersizliği Davası |
| Amaç | Birleşmenin gerçekleştirilmesini önlemek | Yürürlüğe girmiş birleşmeyi geçersiz kılmak |
| Talep Zamanı | Birleşmenin yürürlüğe girmesinden önce | Birleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde |
| Yasal Dayanak | Japon Şirketler Hukuku Madde 784-2, 796-2, 805-2 | Japon Şirketler Hukuku Madde 802 |
| Başlıca Talep Sebepleri | Yasa veya tüzük ihlali, hissedarların zarar görme olasılığı | Yasa veya tüzük ihlali, son derece adaletsiz yöntemler |
| Yargı Kararlarında Belirtilen Somut Sebepler | Birleşme oranının adaletsizliği, amacın haksızlığı, gereklilik eksikliği, bilgi açıklamasının yetersizliği | Prosedürde ciddi kusurlar, birleşme oranının son derece adaletsizliği, alacaklı koruma prosedürünün eksikliği |
| Etkisi | Birleşmenin gerçekleştirilmesini engellemek | Yalnızca geleceğe yönelik olarak etkisini kaybeder |
| Üçüncü Taraflara Etkisi | Doğrudan bir etkisi yoktur | İyi niyetli üçüncü taraflara karşı ileri sürülemez |
| Mahkemenin Takdir Yetkisi | Göreceli olarak sınırlıdır | Geçersizlik sebebi ortadan kalkarsa, talebin reddi için takdir yetkisi vardır |
Özet
Japon Şirketler Hukuku’ndaki birleşme durdurma talebi ve birleşmenin geçersizliği davası, şirketlerin birleşme sürecinde hissedarların ve diğer paydaşların haklarını korumak için son derece önemli hukuki araçlardır. Bu sistemler, birleşmelerin yasalara uygun ve adil bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamakta ve Japonya’daki kurumsal yönetimin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde hayati bir rol oynamaktadır. Birleşmenin planlama aşamasından itibaren geçerlilik kazandıktan sonraki süreçlere kadar her aşamada uygun hukuki önlemler bulunması sayesinde, şirketler riskleri yönetebilir ve paydaşlar kendi çıkarlarını koruyabilir.
Birleşme durdurma talebi, birleşme gerçekleştirilmeden önce haksızlık veya yasadışılık iddialarını belirterek birleşmeyi engelleyen önleyici bir rol üstlenir. Buna karşılık, birleşmenin geçersizliği davası, zaten geçerlilik kazanmış bir birleşmede ciddi bir kusur bulunduğunda, bu geçerliliğin geleceğe yönelik olarak iptal edilmesini talep eden bir sonradan gelen hukuki çözüm yoludur. Her iki dava da amaçları, talep zamanlaması, hedef alınan kusurun niteliği ve hukuki etkileri açısından belirgin farklılıklar gösterir. Japon mahkemeleri, bu davalarda sadece usule ilişkin yasallığı değil, aynı zamanda birleşmenin maddi adaletini ve makuliyetini de titizlikle inceleme eğilimindedir.
Monolith Hukuk Bürosu, Japonya’da bu konuyla ilgili olarak birçok müşteriye avukatlık hizmetleri sunma konusunda geniş bir deneyime sahiptir. Özellikle, yabancı avukatlık lisansına sahip İngilizce konuşan birçok avukatımız bulunmaktadır ve Japonya’nın karmaşık şirketler hukuku, özellikle birleşmelerle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde uluslararası müşterilere uzman ve detaylı destek sunabilmektedir. Japon Şirketler Hukuku, karmaşıklığı ve kendine özgü yorumları nedeniyle yabancı şirketler ve yatırımcılar için anlaşılması zor yönler barındırmaktadır. Büromuz, bu tür hukuki zorluklarla karşılaşıldığında, şirketinizin durumuna uygun en iyi hukuki stratejiyi belirleyip, bu stratejinin uygulanmasını güçlü bir şekilde desteklemektedir.
Category: General Corporate




















